27-01-2023
Müftüler '29 Ocak direnişini' AA'ya anlattı
Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu (BTTADK) Başkanı ve Gümülcine Seçilmiş Müftüsü İbrahim Şerif ile İskeçe Seçilmiş Müftüsü Mustafa Trampa, Anadolu Ajansı (AA) muhabirine, "29 Ocak Milli Direniş ve Toplumsal Dayanışma Günü"nü değerlendirdi.
Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu (BTTADK) Başkanı ve Gümülcine Seçilmiş Müftüsü İbrahim Şerif ile İskeçe Seçilmiş Müftüsü Mustafa Trampa, Anadolu Ajansı (AA) muhabirine, "29 Ocak Milli Direniş ve Toplumsal Dayanışma Günü"nü değerlendirdi.
İki müftü, Gümülcine Türk Gençler Birliği (GTGB) ve Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği'nin adlarındaki "Türk" ifadesi nedeniyle mahkemece verilen kapatılma kararının Yargıtay tarafından onaylanması üzerine 29 Ocak 1988’de Gümülcine’de 10 bini aşkın kişinin katılımıyla yapılan protesto yürüyüşünü ve kazanımlarını anlattı.
İbrahim Şerif, Batı Trakya Türklerinin, antlaşmalar gereği var olan azınlık haklarının tamamına yakınını 1967 Albaylar Cuntası’na kadar kullanabildiğini belirterek, bu hakların cuntadan sonra azınlığın elinden alınmaya başlandığını söyledi.
Şerif, Batı Trakya Türklerinin, azınlık haklarının yanı sıra vatandaşlık haklarını da zaman içinde kaybettiğini anlatarak, "Türk azınlık bir getto hayatı yaşamaya mahkum edilmişti." ifadesini kullandı.
Azınlık derneklerinin tabelalarında "Türk" ibaresi yer aldığı gerekçesiyle kapatılmak istenmesinin, Batı Trakya Türkleri için bardağı taşıran son damla olduğunu kaydeden Şerif şunları aktardı:
"Rahmetli Turgut Özal ile dönemin Yunanistan Başbakanı Andreas Papandreu arasında 1988’de Davos’ta görüşme gerçekleşecekti. Bu görüşmede dikkatin üzerimize çekilmesi için 29 Ocak’ta Gümülcine’de yürüyüş tertip edilmesine karar verildi. O gün şanlı bir direniş olarak tarihe geçti."
29 OCAK DİRENİŞİ SAYESİNDE VATANDAŞLIK HAKLARI GERİ ALINDI
Şerif, 29 Ocak günü geldiğinde 10 bini aşkın Müslüman Türk’ün yasaklara rağmen "dağları taşları aşarak" Gümülcine'ye ulaştığını ifade ederek, o gün başlayan direniş sayesinde bazı vatandaşlık haklarının geri alındığını belirtti.
Yunan kolluk kuvvetlerinin, yürüyüş yapmak isteyen topluluğa şiddetli müdahalede bulunduğunu, çok sayıda kişinin yaralanarak hastaneye kaldırıldığını, bazı kişilerinse tutuklandığını anlatan Şerif sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu yürüyüş azınlığın artık tahammülünün kalmadığı bir günde oldu. Direnişten bir yıl sonra 1989’da Sadık Ahmet’i Yunan meclisine bağımsız milletvekili olarak göndermeyi başardık. Birkaç yıldır elimizden alınan müftü seçme hakkı için de girişimde bulunduk. Hükümet müftü seçimini istemiyordu. Biz de seçimi kendi imkanlarımızla yaptık. Önce din görevlilerinden 3 aday belirlendi. 28 Aralık 1990’da halkımız beni yüzde 95 oyla müftülük görevine seçti. Seçimin ardından hükümet kovuşturmalar başlattı. Bu mücadelelerin sonucunda 1991’de dönemin Başbakanı (Konstantin) Miçotakis azınlığa ’Haklarda ve görevlerde eşitlik olacak.’ dedi. Böylelikle 30 yıldır devam eden gettolaşma bitti, azınlık haklarına geri kavuştu."
İbrahim Şerif, 29 Ocak 1988 ve devamındaki direniş sayesinde Batı Trakya Türk azınlığının vatandaşlık haklarını yeniden kazandığını belirterek, "Türkler yeniden ehliyet almaya, gayrimenkul edinmeye başladı ancak bugün hala Lozan Antlaşması’ndan doğan azınlık hakları iade edilmedi. Müftülük tanınmıyor, eğitim sorunu devam ediyor ve kendimizi Türk olarak ifade edemiyoruz. Mücadelemiz devam ediyor." diye konuştu.
"29 OCAK MİLLİ DİRENİŞ GÜNÜ, BATI TRAKYA TÜRKLERİ İÇİN ONUR GÜNÜDÜR"
İskeçe Seçilmiş Müftüsü Mustafa Trampa, 29 Ocak 1988 direnişinin, Batı Trakya’daki Türk varlığının yok sayılması üzerine gerçekleştiğini kaydederek, "1967 Albaylar Cuntası yönetimi ile 29 Ocak direnişi arasındaki sürece baktığımızda çok komik kabul edilebilecek baskı politikalarının uygulandığını görüyoruz." dedi.
Fanatik Yunanlıların, 29 Ocak Milli Direniş Günü’nün ikinci yıl dönümünde Türk azınlığa ait işyerlerine saldırdığını, vandallık yaptığını dile getiren Trampa, "Bu saldırılar sırasında 500’ün üzerinde dükkan yağmalandı, mallar talan edildi." şeklinde konuştu.
Trampa, vakıfların yönetimi ve Müftülük ile ilgili sorunların o günlerden miras kaldığını kaydederek, Yunanistan’ın Müslüman Türklere ait vakıf mallarına el koymak için uğraştığını ve vakıf mallarının Yunan makamlarının atadığı kişilerce idare edildiğini söyledi.
Trampa, Yunanistan’ın Batı Trakya Türk azınlığına kimliğini unutturmayı amaçladığını, milli ve manevi değerlerine saldırıldığını anlatarak sözlerini şöyle tamamladı:
"Batı Trakya Türkleri için onur günü olan 29 Ocak ruhunu yaşatmak önemli. Bu ruhu gençlerimize aktarmak için Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu olarak her yıl etkinlikler yapıyoruz. Biz 29 Ocak’ı yaşayan ve yıl dönümünde şiddete maruz kalan insanların hikayelerini dinledik. O döneme kadar yapılan gayrihukuki uygulamaların azınlık hakları konusunda halen devam ettiğini görmek ve bunun için mücadele ediyor olmak azınlık insanı olarak bizi hüzne boğuyor. Yunanistan demokrasinin beşiği ancak azınlık hakları konusunda maalesef sınıfta kaldı."