Anasayfa


18-05-2023
Bir Sempozyumun Düşündürdükleri…
Geçtiğimiz hafta Trakya Demokritus Üniversitesi Sosyal Hizmetler Bölümü amfisinde göç ve sosyal hizmetler konulu uluslararası bir sempozyum düzenlendi.
18 Mayıs 2023 Perşembe

Geçtiğimiz hafta Trakya Demokritus Üniversitesi Sosyal Hizmetler Bölümü amfisinde göç ve sosyal hizmetler konulu uluslararası bir sempozyum düzenlendi. Trakya Demokritus Üniversitesi, Linkoln Üniversitesi ve Innsbruck Üniversitesi iş birliğinde gerçekleşen etkinliğe ABD, Kanada, İngiltere, İsviçre, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Türkiye ve Yunanistan gibi birçok ülkeden ve birçok üniversiteden akademisyen ve araştırmacılar katıldı. Bilimsel yönü ağır basan bu sempozyumda son yıllarda bölgemizin en ateşli meselesi göç her yönüyle ele alındı. Yunanistan özelinde ise akademisyenler, serbest araştırmacılar sunumlarıyla Yunanistan’da yaşayan mülteci ve sığınmacıların eğitiminden sosyal entegrasyonuna, terk edilmiş binalarda, eski tren vagonlarındaki görünmez ancak gerçek olan yaşamlarından, Ege’nin ortasında veya bir kara parçasında umuda tutunmaya çalışırken geri itmelere, her sunum bu insanlık dramının farklı bir yönüne ışık tuttu. Benzer örnekler dünyanın farklı coğrafyalarında da vardı.

Büyükannemin Sarışabanın Mustafağalar köyünden göç hikayeleri, ailemin ve benim azınlık olarak kalış hikayemiz, sempozyumda anlatılanlarla göçenlerin ve kalanların hikayelerinin bilincinde bir eş duyuyla bütünleşmemi sağladı. Sunumlar sırasında zihnimde çok farklı görüntüler canlandı. Nitekim biz sayılar, oranlar ve kelimelerle konuşup tartışırken, düşünüp aklımızda canlandırırken bu dram bizim gibi et ve can, kalp ve akıl olan bu insanlar tarafından yaşanıyordu.

Peki neden böyle oldu? Zihnimdeki temel çatışkı. Yüz yıldır Batı Trakya’da, Balkanlar’da çekip gitmeleri için akıl almaz baskılara direnen Türk azınlık topluluklarını vatan belledikleri topraklara inatla bağlayan neydi?

Peki neydi gencecik bedenleri, gerçekleşmemiş hayalleri Ege’nin derin maviliklerinde yutan? Kurtulmak için ölüme razı olmak. Zihnimde kalanların ve göçenlerin ortak paydası, acı.

Bir de resmi ve soğuk yüzü var bu meselenin. Aslında bu yüz her bir farklılık karşısında değişmeyen aynı yüz. Kimin Türk, kimin Müslüman, kimin Hıristiyan, kimin Yunan olduğuna karar veren. Derken kimin gerçek sığınmacı olduğunu da belirleme hakkını kendinde görür bu yüz. Kalanları, capcanlı karşısında, kendi kimliği kendi benliği ile karşısında olmasına rağmen görmezden gelir, göçenler ise gözüne batar bu yüzün. Ege’nin engin sularını aşarak bir kara parçasına umutla sarılan minik eller ile yaşam hakkını yeni dünya düzeninin çıkar savaşlarında heba etmek istemeyen Ukraynalı anne ile evladının yaşama hakkını kıyaslamada beis görmez.

İşte sempozyum boyunca dinlediklerimin zihnimde beliren resimleri bunlardı. Son olarak da gazeteci Fatih Altaylı’nın kızıyla ilgili anlattığı bir anekdot geldi aklıma. Buna göre Altaylı kızıyla ev alma, mülk edinmenin artısı eksisi konusunda tartışırken kızı Altaylı’ya “mülk edinmek, ev sahibi olmak ne demek baba, bu dünya hepimizin değil mi?” diye çıkışır. Fatih Altaylı da “kızım sen anarşist mi olacaksın başımıza?” deyip tebessüm eder. Meseleye ideolojik boyutundan ziyade insani boyutuyla yaklaşınca bu dünya hepimizin fikrine karşı durabilir miyiz?

Haberler


Yerapetritis: ‘Deniz parklarının yeri henüz belirlenmedi’

UEFA Avrupa Konferans Ligi yarı final eşleşmeleri belli oldu

Yapay Zeka: Fırsatlar ve Dezavantajlar

Edirne’de ‘Balkan İş Forumu’

Bu geceden itibaren yağışlar etkili olacak

Topsidis, Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Shinas’la görüştü

Miçotakis’in Ankara ziyaretinin tarihi belli oldu

Türk ve Yunan sanatçıların birlikte rol aldığı Romeo ve Juliet oyunu perde diyor

İran ve İsrail merkezli kurum ve kuruluşlarda güvenlik önlemleri artırıldı

YDP’nin Beleri adaylığına muhalefetten tepki

Yunanistan askeri heyetinden Edirne’deki tugay komutanlığına ziyaret

10 Yunanlıdan 7’si yaşam standartlarının kötüleşmesinden şikayet ediyor