25-10-2024
Mehmet İmamoğlu: ‘Cemaatin tutumu ve tepkisi haklıdır’
“Yunanistan’da Başmüftülük, Müftülükler ve Müftüler” kitabının yazarlarından Mehmet İmamoğlu, İskeçe Çınar Camiinde tayinli müftülerin provokasyon girişimini GÜNDEM’e değerlendirdi. İmamoğlu, müftülük konusundaki yasalar, düzenlemeler ve anlaşmalar dikkate alındığında İskeçe’deki cemaatin tutumu ve tepkisinin haklı olduğunu söyledi.
“Yunanistan’da Başmüftülük, Müftülükler ve Müftüler” kitabının yazarlarından Mehmet İmamoğlu, İskeçe Çınar Camiinde tayinli müftülerin provokasyon girişimini GÜNDEM’e değerlendirdi. İmamoğlu, müftülük konusundaki yasalar, düzenlemeler ve anlaşmalar dikkate alındığında İskeçe’deki cemaatin tutumu ve tepkisinin haklı olduğunu söyledi.
İmamoğlu konuyla ilgili olarak şu görüşlere yer verdi:
“Tayinli müftülerin camiye girme şekli yanlış. Camilere müftü gibi, müftü kıyafetiyle girebilmek için o makama sahip olmak gerekir. O makama getirilecek kişinin görevlendirilme şeklinin ise İslam’a ve andlaşmalara uygun olması şart. Bu şahısların görevlendirilmesi ve tayini İslam’a uygun değil. Bu şahıslar Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığına rağmen görevlendirildi.
Biliyorsunuz ki müftülerin görevlendirilmesi ve seçilmesinin uluslararası anlaşmalar uyarınca yapılması gerekiyor. Bu anlaşmalar ise Yunan yasalarının da üzerindedir. Bu konu da tartışmaya açık bir konu değildir. Eğer uluslararası hukuk uygulanacaksa o zaman bu görevlendirmeler, müftülük tayinleri İslam’a uygun olacak. Halkın iradesine uygun olacak. Ama ne yazık ki Batı Trakya’da müftü atamaları bu ikisine de uygun değil.
Camide yaşanan olayda cemaat bu şahıslara ‘cübbeni sarığını çıkar, namazını kıl’ diyor. Onlar ise kabul etmiyor. Zaten sorun bu noktada başlıyor. Çünkü o kılık kıyafet müftü kıyafeti. Zaten bu şahıslar devletin ‘müftü’ olarak tayin ettiği kişiler. Bu kişiler bir de camiye müftü kıyafetiyle gelince o zaman durum çok değişiyor.
Kaldı ki müftünün göreve gelmesi için anlaşmalara uygun olması gerekiyor. Örneğin 1881 İstanbul Antlaşması’na göre müftülük makamı boşaldığı zaman bölge valisi İslam cemaatinden müftü adayı belirlemesini ister. Ayrıca 1913 Atina Antlaşması’na göre ise müftü adayını Müslümanlar oyları ile belirlerler. Müslüman Türk cemaati bu kişiyi belirledikten sonra bugünkü ismiyle Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı hakkında adli suçlara karışmış mı diye araştırılır. Yani müftülük görevini yapmasına mani olabilecek bir şey var mı diye bakılır. Eğer yok ise o zaman kral veya reisicumhur bu şahsı müftü olarak onaylar. Yani müftü seçilmiş olur. Bu bizim müftümüzdür der.
Yoksa hükümet gelmiş bir kişiye sen müftüsün demiş. Böyle olmaz. Böyle olursa o zaman da sorunlar eksik olmaz. Bizim müftülerin karşılığı İstanbul’da metropolitlerin karşılığıdır. Patriğin karşılığı da Başmüftüdür. Anlaşmaya göre kaç metropolitlik varsa o kadar müftülük olacak. Hatta Türkiye’de 12 metropolitlik olması için Yunanistan’da bir ara müftülükler 12’ye çıkarılıyor. Zamanla bunlar yine ortadan kaldırılıyor. Yani anlaşmaya göre tüm bunlar karşılıklı olması gerekiyor. Tekrar etmek gerekirse anlaşmaya uygun olmayan ve halkın iradesine uygun olmayan icraatlar olunca her zaman sorun olmuştur ve bundan sonra da olacaktır. Bu konudaki yasalar, düzenlemeler ve anlaşmalar dikkate alındığında İskeçe’deki cemaatin tutumu ve tepkisi haklıdır.”