Anasayfa

25-05-2025
İman ve istikamet bilinci
Yüce dinimiz İslam’ın gayesi, ahlaklı birey, faziletli toplum ve huzurlu bir dünya inşa etmektir. Bu gayeye uygun bir hayatın en önemli göstergesi de iman ve istikamettir. İman ve istikamet hususunda müminler için en güzel örnek, hiç şüphesiz Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’dir. Cenab-ı Hak, inanç, ibadet ve ahlakta istikametin yolunu göstermek için rahmetinin bir tecellisi olarak onu insanlığa rehber seçmiş; sırat-ı müstakimin ve güzel ahlakın gerektirdiği davranışları onun şahsında insanlığa öğretmiştir. Bu hakikat, Kur’an-ı Kerim’de “(Ey Muhammed) Hikmet dolu Kur’an’a andolsun ki, sen elbette dosdoğru bir yol üzere gönderilenlerdensin.” (Yasin, 36/2-4.) ayetleriyle açıkça beyan edilmiştir.
25 Mayıs 2025 Pazar

Yüce dinimiz İslam’ın gayesi, ahlaklı birey, faziletli toplum ve huzurlu bir dünya inşa etmektir. Bu gayeye uygun bir hayatın en önemli göstergesi de iman ve istikamettir. İman ve istikamet hususunda müminler için en güzel örnek, hiç şüphesiz Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’dir. Cenab-ı Hak, inanç, ibadet ve ahlakta istikametin yolunu göstermek için rahmetinin bir tecellisi olarak onu insanlığa rehber seçmiş; sırat-ı müstakimin ve güzel ahlakın gerektirdiği davranışları onun şahsında insanlığa öğretmiştir. Bu hakikat, Kur’an-ı Kerim’de “(Ey Muhammed) Hikmet dolu Kur’an’a andolsun ki, sen elbette dosdoğru bir yol üzere gönderilenlerdensin.” (Yasin, 36/2-4.) ayetleriyle açıkça beyan edilmiştir.

İstikamet üzere hayat sürmek ise sahih bilgi, sağlam inanç ve selim bir kalple mümkündür. Kalb-i selim, dünyanın aldatıcılığına meyletmeyen, Allah’tan başkasına yönelmeyen kalp demektir. Dünya hayatını vahyin gösterdiği istikamet doğrultusunda yaşamanın ve nihayete erdirmenin yegâne yolu, selim bir kalbe sahip olmaktan geçer. Nitekim Cenab-ı Allah (c.c.) Kur’an-ı Kerim’de, “O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar. Allah’a arınmış bir kalp ile gelen başka.” (Şuara, 26/88-89.) buyurur.

Ümmeti olmakla her daim iftihar ettiğimiz Resul-i Ekrem Efendimiz, bize kıyamete kadar geçerliliğini taşıyacak Kur’an-ı Kerim’i getirdi, Rabbimize karşı ahdimizi hatırlattı, insanlara ve tabiata karşı sorumluluklarımızı öğretti. Özetle bizleri evvela iman etmeye, ardından bu imanın gerekliliklerini yerine getirmeye, bu yolda istikamet üzere yaşamaya ve son nefesimize kadar bu istikameti muhafazaya davet etmiştir. Bu davet sayesinde Müslümanlar dünyaya geliş amaçlarını bilir ve o amaç doğrultusunda yaşamaya gayret ederler. İman, dünyadaki en büyük nimetlerdendir ve bizler bu nimete en doğru şekilde peygamberlerin rehberliği sayesinde erişiriz.

Hayat kitabımız Kur’an-ı Kerim, iman etmenin, bir dizi sorumluluğu da beraberinde getireceğini hatırlatır; imanın salih amelle takviye edilmesinin gerekliliğini öğütler. Kur’an’da “iman edip salih amel işleyenler” şeklinde ısrarla ifade edilen bu hakikat, Müslüman olmak ve sorumluluk bilinci içersinde istikamet üzere yaşamakla anlam kazanacağını gösterir.

Bu bakımdan iman ve istikametin gereği, vahyin rehberliğinde ve Allah Resulü’nün örnekliğinde bir hayat yaşamaktır. Vahyi yaşanan bir hayata dönüştüren Resul-i Ekrem gibi güvenilir olmaktır. Özü sözü bir, dosdoğru, dengeli, kararlı ve dürüstçe bir hayatı tercih etmek ve orada karar kılmaktır. Kısacası onun ahlakıyla ahlaklanmak, onun açtığı yolda yürümektir.

İstikamet üzere yaşamak, fevkalade dikkat ve gayret ister. Doğrulukta kalbin ve dilin dürüstlüğü pek büyük önem arz etmektedir. Kalp, beden ülkesindeki tüm organların reisidir. Tek Allah’a iman edip dürüstlüğü benimseyen bir kalp, diğer organları etkiler. Dil, kalbin tercümanıdır. Onun doğruluğu ve eğriliği de diğer organların tavırlarına tesir eder. Nitekim bir hadis-i şerifte, her sabah bütün organların dile hitaben, “Bizim hakkımızda Allah’tan kork, biz sana bağlıyız, sen doğru olursan biz de doğru oluruz, sen eğri olursan biz de eğriliriz.” (Tirmizi, Zühd, 61.) dedikleri bildirilmiştir. Bu, doğru sözlü olmanın önemini göstermektedir. Hatta bir başka hadiste de Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Kalbi dürüst olmadıkça kulun imanı doğru olmaz. Dili doğru olmadıkça da kalbi doğru olmaz.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 198.) O hâlde, özüyle sözüyle dosdoğru olmak gerekmektedir. Peygamberimizin “Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol!” tavsiyesinin manası budur. İslamın özü de bundan ibarettir
Bu noktada yapılması gereken, bizleri zaafa sürükleyen etkenlere karşı iman bilincimizi güçlendirmek ve Cenab-ı Hak’la doğrudan ve güvenli bir bağlılığı her daim diri tutmaktır. Bu da Rabbimizle kurduğumuz en önemli irtibat olan namazın ve diğer ibadetlerin önemini hatırlatmaktadır. Nitekim namazın her rekâtında okuduğumuz ayetlerde geçen hidayet ve istikamet talebi, dünyanın oyalama ve aldatmalarına karşı muhkem bir duruşu ifade etmektedir: “Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.” (Fatiha, 1/6-7.)

Haberler


Danışma Kurulu Başkanı Mustafa Trampa ile azınlık gündemi

Değişmeyen sorunlar, yenilenen umutlar…

BABAM ÖZER ÖĞRETMEN

İman ve istikamet bilinci

Atina Barosundan Gazze’ye destek, İsrail’e tepki açıklaması

Pusula dergisinin 4. yıl etkinliği ödül töreni gerçekleşti

Finalin adı: Fenerbahçe – Monaco

Trafik kazasında 17 yaşındaki genç hayatını kaybetti

Tarım Bakanı, OPEKEPE başkanı Salatas’ı görevden aldı

Mustafa Trampa, Ankara’da İslamofobi ile Mücadele Merkezinin açılışına katıldı

Batı Trakya Fenerbahçeliler Derneğinden anlamlı ziyaret

Türk mutfağı Gümülcine Başkonsolosluğunda gençlerle buluştu