Anasayfa

24-06-2025
Dünyevileşme Hastalığı
Çağımız insanın en temel problemlerinden biri de dünyevileşmedir. Kur’an’ın sürekli olarak vurguladığı dünya - ahiret dengesinin dünyanın lehine bozulması, insanın hem bugününü hem de yarınını olumsuz olarak etkiler. Çoğu zaman sekülerleşme ile aynı anlamda kullanılan dünyevileşmeyi, biz dünyaya aşırı meyletme, madde ve menfaat merkezli yaşama anlamıyla ele aldık. Kur’an dünya nimetlerinden istifade etmeye engel olmaz.
24 Haziran 2025 Salı

Çağımız insanın en temel problemlerinden biri de dünyevileşmedir. Kur’an’ın sürekli olarak vurguladığı dünya - ahiret dengesinin dünyanın lehine bozulması, insanın hem bugününü hem de yarınını olumsuz olarak etkiler. Çoğu zaman sekülerleşme ile aynı anlamda kullanılan dünyevileşmeyi, biz dünyaya aşırı meyletme, madde ve menfaat merkezli yaşama anlamıyla ele aldık. Kur’an dünya nimetlerinden istifade etmeye engel olmaz.

Dünyaya ait olan, sürekli ona ait düşüncelere sahip, tek ve en önemli hedefi dünya olan kişiler için kullanılan dünyevileşme, tüm insanlık için büyük bir problem olduğu gibi Müslümanlar için de bir problem, bir sorundur. Aslında problem olmaktan öte bir hastalıktır. Dünyaya gönderiliş gayesine ters, fıtrata aykırı bir durumdur.

Dünyevileşen insan, karakterini oluşturan ahlaki değerlerden ister istemez uzaklaşır ve bir değerden taviz, zincirleme olarak devamını da beraberinde getirir. Böyle bir dünyevileşme hastalığı ile toplumumuzu oluşturan milli ve dini hasletlerimizi; örf, adet ve kültürümüzü de aynı şekilde kaybetmeye yüz tutar. Maalesef, son yıllarda aldığımız duyumlar ve yakinen gördüğümüz manzara pek iç açıcı değildir. Böyle bir dünyevileşme hastalığına doğru gittiğimizden olacak ki, azınlık kurum ve kuruluşlarımıza gereğince sahip çıkamıyoruz. Rabbimizin bize emanet ettiği çocuklarımızın terbiyelerinde oldukça ilgisiz kalmaya başladık. Geleceğimizi emanet edeceğimiz evlalarımıza karşı yerine getirmemiz gereken görevlerimizi unutur hale geldik. Yavrularımızın dini ve milli hasletlerini, Türk kültürünü, ana dillerini kazanabilecekleri azınlık okullarımıza göndermeyi ihmal eder olduk. Toz konduramadığımız ve çok sevdiğimizi iddia ettiğimiz çocuklarımıza karşı en önemli görev ve sorumluluğumuzun onları azınlık okullarımızda okutmakla başladığını göz ardı ediyoruz. Ne yazık ki, kapıldığımız dünyevileşme hastalığı nedeniyledir ki, çocuklarımızı bizden kopararak daha iyi eğitim alacakları iddiası ile azınlık okullarımızı karalama kampanyaları yapan çevrelerin tuzaklarına düşüp farkında olmadan asimilasyon projelerine yardımcı oluyoruz. Böylece göz göre göre ciğer parelerimizi kendi elimizle felakete sürüklüyoruz.

Geç olmadan, gelin şu üzerimize bir kâbus gibi çöken dünyevileşme hastalığından kurtulmaya çalışalım. Bizi biz yapan değerlerimize sımsıkı sarılalım, evlatlarımıza sahip çıkalım. Yarın öbür gün çocuğumuz dinimizden, Türkçe dilimizden, Türk kültüründen yabancılaşmış olarak karşımıza çıkmadan onları azınlık okullarımızda okutalım, her mahalle ve köyümüzde hizmet veren Kur’an kurslarımıza gönderelim. Çünkü iş işten geçtikten sonra, dövünmenin ve pişmanlığın faydası olmayacaktır. Dünyevileşmeye karşı bir ilaç olarak Rabbimizin şu ayet-i kerimesini her zaman hatırda tutalım: “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun…” (Tahrîm Suresi: 6)

Kur’an-ı Kerim’e baktığımızda, insanın ne tümüyle dünyaya dalıp, nimetlerine aldanıp yok olup gitmesi, yani "dünyevileşip" Allah’a kulluğunu unutması ne de tümüyle dünyayı ve nimetlerini terk etmesi doğru bulunmuştur. Allah Teâlâ’nın bizden istediği, dünya ve ahiret dengesidir. Bu dengeyi doğru kurmak hususunda ise bize imkan sağlayan şu ayet-i kerimeye bakalım: " “Allah’ın sana verdiği serveti O’nun yolunda harcamak suretiyle âhiretini kazanmaya çalış. Dünyadan da nasibini unutma. Allah sana nasıl ihsânda (iyilikte) bulunduysa, sen de başkalarına öylece ihsânda bulun. Bozgunculuk çıkarmaya kalkışma. Çünkü Allah bozguncuları sevmez!” (Kasas, 77)

Kur’an-ı Kerim bize dünya ve ahiret dengesini kurabilmemiz için, dünya hayatının geçici, ahiret hayatının ise ebedi olduğu bilinciyle hareket etmemizi ön görüyor. Buna göre her iki hayatın da önemine işaret ediyor ve bu denge, dünya nimetlerinden faydalanırken, ahireti de unutmamak gerektiğini vurgu yapıyor. Nitekim hangi duanın hayırlı olduğu şeklindeki bir soruya karşı Hz. Peygamber şu öğütte bulunmuştur: “Rabbinden hem dünyada hem de âhirette huzur ve afiyet/mutluluk iste.” (Tirmizi, Deavat 84)

Dinimiz İslam, faydalı ve iyi olan her konuda çalışmayı, dünya hırsına kapılmadan, aşırıya kaçmadan makul ölçüler çerçevesinde dünya nimetlerinden faydalanmayı emretmektedir. Dünyasını mamur eden ahiretini de mamur eder. Bu nedenle dünya ve ahirette mutlu ve huzurlu olmak istiyorsak İslam’ın emir ve yasaklarına uymak zorundayız. Ne mutlu inanç, ibadet ve güzel ahlak sahibi olmaya özen gösterenlere!



Haberler


Sakız Adası’ndaki yangına müdahale devam ediyor

Drama’da orman yangını

DEB Partisi Avrupa sahnesinde güçleniyor: EFA başkan yardımcılıklarından biri Batı Trakya Türk Azınlığına

Avukat İlker Çavuşoğlu: “B. Trakya’da Adalet Arayışı”

Avukat Ahmet Kara: “Yunanistan topu taca atmayı bırakmalı”

Soğuksu sahilinde Portokaloglu ve Koçiras konseri

Sıcak hava dalgası geliyor

Celal Bayar Lisesinden çıkamıyorum…

Türk azınlığının eğitim mücadelesi bir hak ve bir gelecek meselesidir

Dünyevileşme Hastalığı

AİHM, İskeçe İli Türk Kadınları Kültür Derneğinin başvurusunu kabul etti

Sakız Adası’nda yangın nedeniyle bazı köyler tahliye ediliyor