18-08-2025
Azınlığı “güçsüzleştirme stratejisi”nde yeni adım
Batı Trakya’da gazetecilik mesleğinde 34 yılı, Gündem Gazetesinde ise 29 yılı geride bırakırken, bu uzun süreçte edindiğim en temel izlenim şudur: Azınlığı ilgilendiren her devlet girişimi, mutlaka daha büyük bir planın parçasıdır. İyi niyetli gibi sunulan her adımın arka planında dikkatle kurgulanmış bir strateji vardır.
18 Ağustos 2025 Pazartesi
Batı Trakya’da gazetecilik mesleğinde 34 yılı, Gündem Gazetesinde ise 29 yılı geride bırakırken, bu uzun süreçte edindiğim en temel izlenim şudur: Azınlığı ilgilendiren her devlet girişimi, mutlaka daha büyük bir planın parçasıdır. İyi niyetli gibi sunulan her adımın arka planında dikkatle kurgulanmış bir strateji vardır.
Bunca yıl boyunca, azınlıkla gerçek anlamda istişare edilerek alınmış bir devlet kararına rastlamadım. Azınlığın çıkarına olacak herhangi bir adımın samimiyetle atıldığını da görmedim.
Aksine, üniversitede siyaset bilimi derslerinde anlatılan o klasik “böl – parçala - yönet” modelinin, bu topraklarda sistematik biçimde uygulandığına defalarca tanıklık ettim.
Azınlığın etnik, kültürel ve dini yapısını bozmayı hedefleyen politikalar, uzun yıllara yayılan bir devlet aklının ürünüdür. Bu ülkede azınlık insanı, hâlâ “öteki” olarak algılanıyor. Batı Trakya’da yaşarken, neredeyse her konuda “bir bit yeniği” aramanın ne denli haklı bir refleks olduğunu her defasında görüyoruz.
Devletin, etnik kimliği şiddetle reddeden siyaset anlayışı hâlâ geçerliliğini koruyor. Albaylar Cuntası tarafından feshedilen vakıf yönetimlerinde hâlâ seçim yapılmasına izin verilmiyor. Ata yadigârı mallarımıza el konulmuş, dini liderimizi seçme hakkımız yıllardır gasp edilmiş durumda.
Kısacası, azınlığın kendi geleceği üzerinde söz sahibi olması sistemli biçimde engelleniyor.
Son olarak, 31 Temmuz’da Yunan Parlamentosunda kabul edilen yeni bir yasa, bu uzun vadeli stratejinin yeni bir halkasını oluşturuyor. Yasa, Batı Trakya Türk Azınlığına mensup Bektaşi - Alevi topluluğuna özel hukuk tüzel kişiliği tanıyor. Merkezi, Meriç iline bağlı Ruşenler köyünde olacak yeni bir dini topluluk oluşturulurken, bu topluluk müftülüklerin yetki alanından çıkarılıyor. Ayrıca, Trakya Alevi Vakıfları İdare Komitesi adı altında, ibadet yerleri ve dini taşınmazları yönetecek yeni bir vakıf yapılanması kurulması öngörülüyor.
“Dini özgürlük” kisvesi altında sunulan bu düzenleme, “azınlık içinde azınlık” yaratma stratejisinin devamıdır. Ortak kimliği parçalamaya, temsil gücünü zayıflatmaya ve azınlık sesini bölmeye yönelik yeni bir siyasi mühendislik hamlesidir.
Devletin yaklaşımı açıktır: Batı Trakya Türk Azınlığını yekpare, güçlü ve örgütlü bir yapı olarak değil; bölünmüş, kontrol edilebilir, birbirinden kopuk gruplar olarak görmek istemektedir.
Bu noktada dikkat çekilmesi gereken bir başka husus ise, özellikle Avrupa merkezli olarak yürütülen ve Aleviliği - Bektaşiliği İslam dışında göstermeye yönelik çabalardır. “Ali’siz Alevilik” adıyla anılan bu yaklaşım, Alevi inancını tarihsel bağlamından kopararak emperyal menfaatlere açık hale getirme girişimidir.
Oysa Alevilik–Bektaşilik, Anadolu ve Balkanlar’da kök salmış, ahlak ve irfan temelli İslami bir yorumdur.
Bilinmesi gereken gerçek şudur: Batı Trakya Türk Azınlığının tarihsel, kültürel ve dini bütünlüğünü parçalamaya hiçbir yasanın, hiçbir siyasi mühendisliğin gücü yetmez. Dayatmalarla, masa başı planlarla, kimliklerimize biçilmeye çalışılan yeni rollerle bu halkın iradesi değiştirilemez. Gerçekliğe dayanmayan hiçbir girişimin sonuç verdiği tarihte görülmemiştir; bundan sonra da görülmeyecektir. Çünkü bu topraklardaki azınlık, kim olduğunu da, nereden geldiğini de, neye inandığını da çok iyi bilmektedir.