Anasayfa

01-12-2025
Batı Trakya Türk Azınlığının iç ve dış sınavı
Batı Trakya’da yaşayan Türk Azınlığı yıllardır iki cephede birden mücadele veriyor. Biri dışarıdan gelen baskılar, diğeri ise içeriden kaynaklanan çözülmeler. Devlet politikalarının yüz yılı aşan etkileri, azınlık kurumlarının yetkilerinin törpülenmesi, eğitimden vakıflara kadar birçok alanda atanan yöneticilerin halkın seçilmiş iradesinin önüne geçirilmesi zaten büyük bir yük. Ancak toplumun hafızasında en derin iz bırakan, bu baskıların kimi zaman azınlığın içinden meşrulaştırılmasıdır.
1 Aralık 2025 Pazartesi

Batı Trakya’da yaşayan Türk Azınlığı yıllardır iki cephede birden mücadele veriyor. Biri dışarıdan gelen baskılar, diğeri ise içeriden kaynaklanan çözülmeler. Devlet politikalarının yüz yılı aşan etkileri, azınlık kurumlarının yetkilerinin törpülenmesi, eğitimden vakıflara kadar birçok alanda atanan yöneticilerin halkın seçilmiş iradesinin önüne geçirilmesi zaten büyük bir yük. Ancak toplumun hafızasında en derin iz bırakan, bu baskıların kimi zaman azınlığın içinden meşrulaştırılmasıdır.

Bugün Batı Trakya’da dikkatle bakarsak çok acı fakat gerçek bir tabloyla karşılaşıyoruz. Halkın içinden çıkıp halk adına konuşması beklenen bazı kişiler, çoğunluğun söylemini tekrarlıyor. “Türk kelimesini ağzınıza almayın, sadece Müslümanız” diyenlerin aslında kime hizmet ettiği, kimin söylemini yeniden ürettiği açıktır. Kendi halkının malını yönetmekle görevli olup halka hesap vermeyenler, makamlara tutunmayı halka hizmet etmeye tercih ediyor. Müftülük seçimlerinde halkın tercihini yok sayıp atananları destekleyenler, dış baskının içerden güç kazanmasını sağlıyor. Ve en önemlisi, toplum içindeki bu kırılmalar gençlere çok tehlikeli bir mesaj veriyor: “Bu düzen değişmez, kimliğini saklarsan rahat edersin.”

Batı Trakya Türk Azınlığının yaşadığı sıkıntılar, sadece bugünün sorunu değildir. Kökleri çok daha eskiye dayanır. Lozan Antlaşması ile güvence altına alınmış hakların zaman içinde daraltılması, eğitim kurumlarının işlevsizleştirilmesi, vakıfların yönetim sisteminin değiştirilmesi… Tüm bunlar toplumsal hafızada birikmiş bir kırgınlık oluşturdu. Bu kırgınlığın bir kısmı dış baskının sonucuyken, bir kısmı da içerdeki sessizliğin ve çekingenliğin eseridir. Çünkü tarihin bize verdiği net bir mesaj var. Hak, sahip çıkılmadıkça zayıflar, zayıfladıkça da elden kayar.

Ne yazık ki uzun yıllar boyunca toplum, “Daha kötü olur” kaygısıyla sessiz kalmayı tercih etti. Bu sessizlik ise karşı tarafça rıza olarak okundu. Alttan alta baskı arttı, haklar daraldı ve süreç içinde bir tür toplumsal yorgunluk ortaya çıktı. Bu yorgunluk kuşaktan kuşağa aktı. Bugün gençler arasında “kimliğimi gizlersem daha rahat ederim” düşüncesi varsa, bu sadece dış baskının değil, iç kırılmaların da sonucudur.

Bir toplumun dışarıya karşı güçlü durabilmesi ancak içeride birlikle mümkündür. Ancak iç birlik zedelendiğinde, dış baskının gücü katbekat artar. Azınlık toplumunun içinden çıkıp da sistemin adaletsiz uygulamalarını meşrulaştıranlar, farkında olarak ya da olmayarak bu çözülmeye hizmet ediyor. Bir zümre tarafından gerçekleştirilen atamalardaki mantık nettir. Koltuğunu halka değil, kendisini atayana borçludur. Dolayısıyla da önceliği halkın çıkarı değil, bağlı bulunduğu otoritenin beklentileridir. Bu nedenle halkın, kendi içinden çıkan ama kendi çıkarını halkın çıkarının üzerine koyan kişilere karşı uyanık olması gerekir. Çünkü bugün koltuk için verilen tavizler, yarın çocukların ve gençlerin geleceğine mal olabilir.

Toplum olarak uzun yıllar “Bir şey değişmez” inancına teslim olduk. Oysa bu inanç, değişimin önündeki en büyük engeldir. Sorunları gömmek, unutmaya çalışmak ya da görmezden gelmek çözüm değildir. Tam tersine, sorunları konuşmak, sorgulamak ve çözüm aramak toplumların güçlenmesini sağlar. Bugün artık farklı bir noktadayız. Dünya değişiyor, iletişim hızlanıyor, hak mücadelesi yöntemleri çeşitleniyor. Gençler, sosyal medya sayesinde seslerini daha özgürce duyurabiliyor. Bu fırsatlar doğru değerlendirilirse, toplumun kronikleşmiş sorunları aşılabilir. Fakat bunun için önce kendi özümüze dönmeli, birlik duygusunu yeniden kurmalıyız.

Batı Trakya Türk Azınlığının geleceğini belirleyecek olan, bugünden çocuklara ne öğrettiğimizdir. Onlara dilini bir yük değil, bir değer olarak görmeyi; kimliğini bir sorun değil, bir zenginlik olarak bilmeyi; kültürünü bir korku sebebi değil, bir güç kaynağı olarak taşımayı öğretmeliyiz. Bir toplumun en büyük gücü genç neslidir. Eğer gençleri kaybedersek, geleceği de kaybederiz. Bu nedenle çocuklarımıza bırakacağımız en büyük miras, özgüven, dayanışma, kimlik bilinci ve dik durma cesareti olmalıdır. Sessizlik, toplumları içten içe çürüten bir zincirdir. O zinciri kırmanın yolu da konuşmaktan, dayanışma içinde olmaktan, hakka sahip çıkmaktan ve birlik olmaktan geçer.

Günün sonunda karşımıza çok basit ama çok sarsıcı bir soru çıkıyor: Biz bu düzeni gerçekten doğru bulduğumuz için mi kabulleniyoruz, yoksa bunu sorgulamaya cesaret edemediğimiz için mi? Bu sorunun cevabı sadece bugünü değil, yarını da belirleyecek. Ve belki de ilk defa bu soruyu yüksek sesle sormanın zamanı geldi. Ve belki bu soruya verilecek cevap Batı Trakya Türk Azınlığının yarınını belirleyecek nitelikte.




Haberler


Gümülcineli Mimar Neslihan Şaban’ın ekibi mimarlık yarışmasında ödül kazandı

Üretici alarm veriyor

Naim Süleymanoğlu, Asimilasyon Politikaları, Zorunlu Göç ve Bulgaristan Türkleri

Ülfet; uzlaşma ve kaynaşma kültürü

Batı Trakya Türk Azınlığının iç ve dış sınavı

Gümülcine Belediyesi ’Sürdürülebilir Hareketlilik Projesi’nin final toplantısına katıldı

Yunanistan barınma maliyetinde Avrupa birincisi

Bahçeköy (Kipi) Sınır Kapısında çiftçilerden yeni eylem hazırlığı

Çiftçi eylemleri otoyolları kapattı

Sofia Mihaliçudi Rodop Barosunun yeni başkanı seçildi

Rodop ilinde çiftçiler eylem kararı aldı

DEB Partisinden Panhelenik Pomak Derneğine sert yanıt: “Kayıtlar olduğu gibi yayınlansın”