22-12-2025
Hüseyin Bandak…
Bazı insanlar vardır; yalnızca yaşadıkları dönemin değil, uğruna çaba sarf ettikleri mücadelenin de adı olurlar. Hüseyin Bandak, Batı Trakya Türk Azınlığının hak ve varlık mücadelesinde tam da böyle bir isimdi. Geçtiğimiz günlerde yaşanan talihsiz bir trafik kazasıyla onu kaybettiğimizde, yalnızca bir insanı değil; cesareti, samimiyeti ve ön saflarda olmayı görev bilen bir duruşu, bir büyüğümüzü de uğurladık.

Bazı insanlar vardır; yalnızca yaşadıkları dönemin değil, uğruna çaba sarf ettikleri mücadelenin de adı olurlar. Hüseyin Bandak, Batı Trakya Türk Azınlığının hak ve varlık mücadelesinde tam da böyle bir isimdi. Geçtiğimiz günlerde yaşanan talihsiz bir trafik kazasıyla onu kaybettiğimizde, yalnızca bir insanı değil; cesareti, samimiyeti ve ön saflarda olmayı görev bilen bir duruşu, bir büyüğümüzü de uğurladık.
Hüseyin abiyle aramızda samimi bir ilişki vardı. Bu yakınlık yalnızca kişisel bir dostluktan değil, Türk azınlığın mücadelesinde yıllar boyunca sergilediğimiz ortak duruştan da besleniyordu. Aynı kaygıları taşıyan, aynı haksızlıklara öfkelenen ve bakış açısına sahip insanlar arasında kurulan o sessiz ama güçlü bağdan söz ediyorum.
İskeçe’nin dağlık bölgesinde Otmanören köyünde dünyaya gelen Hüseyin Bandak, çok küçük yaşlardan itibaren hayat mücadelesinin içinde bulmuştu kendisini. İlkokuldan sonra eğitimini sürdürememişti belki ancak zekası, kıvrak aklı, cesareti ve girişimci ruhu onu hayatta ve toplum içinde farklı bir noktaya taşıdı. Okul diplomaları yoktu belki ama hayatın içinde yoğrulmuştu Hüseyin Bandak. İçten ve yürekten konuşurdu. Bu yüzden söyledikleri karşılık bulurdu.
Batı Trakya Türk Azınlığının hak arama ve varlık mücadelesinde Hüseyin Bandak’ı hep ön saflarda gördük. Geri durmayı, kenardan izlemeyi hiç sevmedi, hiç tercih etmedi. Haksızlık varsa oradaydı, itiraz gerekiyorsa ilk sözü alanlar arasında oldu. Onun bu duruşu toplumun geniş kesimlerinin takdirini kazandı.
Koyunköy Nahiye Başkanlığı döneminde yaşanan ve bugün hala hafızalarda yer eden Koyunköy Cami olaylarında da en önde yer alan birkaç isimden biriydi. O günlerde caminin kimliğine ve toplumun iradesine yönelik baskılara karşı gösterilen tepki, yalnızca bir bina için değil, bir onur ve varlık meselesi içindi. Hüseyin Bandak, bu olaylarda geri adım atmayan tavrıyla, azınlığın kolektif hafızasında özel bir yer edindi.
Koyunköy Cami olayını biraz hatırlayalım. Olay 1996’da yaşandı. Yunan polisi, Koyunköy’de cami ve minare tadilatının devam ettiği sırada çalışmaları “izin ihlali” gerekçesiyle durdurmuştu. Bu müdahale sonucu camide çalışanlara yönelik baskı başlamıştı ve 17 kişi polis tarafından tutuklanmıştı. Ertesi gün, aralarında Hüseyin Bandak, köy imamı ve diğer soydaşların bulunduğu 6 kişi daha tutuklanmıştı. Polis üç otobüs dolusu güvenlik gücüyle caminin etrafını çevirmiş ve halkın camide cuma namazı kılmasını engellemişti. Halk bunun üzerine olayları protesto ederek cuma namazını kılmamıştı. 23 kişi mahkemeye çıkarılmış, 19 kişiye hapis cezası verilmişti. Polis, camiyi 24 saat kontrol altında tutmuş ve halkın camiye yaklaşmasını engellemişti. İşte bu dönemde tam on bir buçuk ay Hüseyin Bandak’ın işyeri ibadet alanı olarak kullanılmıştı.
1990’lı yılların sonunda gerçekleştirilen Uluslararası Batı Trakya Türkleri Kurultayı’nda yaptığı konuşma, bugün bile birçok kişinin zihninde tazeliğini korur. Coşkulu, heyecanlı ve esprili üslubuyla salondaki herkesi ayağa kaldırmış, sözüyle kalplere dokunmuştu. O konuşma, Hüseyin Bandak’ın kim olduğunu anlatmaya tek başına yeter.
Hüseyin Bandak’ın siyasi ve toplumsal mücadelesi yıllar içinde farklı alanlarda devam etti. Koyunköy Nahiyesinin İskeçe Belediyesine bağlanmasından sonra İskeçe Belediye Meclis Üyesi seçildi. 2006 yılında kurulan İskeçe Belediyesinde Eşitlik Listesinin üyesi oldu. Hüsnü Serdarzade’nin vefatından sonra ise bu listenin başkanlığını üstlendi. 2019 ve 2024 yıllarında DEB Partisi adına Avrupa Parlamentosu seçimlerine aday olarak katılması, onun mücadeleden hiçbir zaman kopmadığının en somut göstergesiydi.
İskeçe Türk Azınlık İlkokulu ile İskeçe Türk Azınlık Ortaokulu – Lisesinde yaşanan süreçlerde düzenlenen eylemlerde de Hüseyin abi hep ön sıralardaydı. Elinde pankartla, dilinde itirazla, yüzünde kararlılıkla. Korkmadan öne atılır, bunu bir sorumluluk olarak görürdü.
Belki istediği eğitimi alamadı; ama içten konuşması, cesareti ve yüksek enerjisi herkesin takdirini topladı. Bu özelliklerini anlatırken, onun dilinden defalarca dinlediğimiz ve bulunduğumuz ortamlarda herkesi kahkahaya boğan bir anıyı hatırlamamak mümkün değil. Hüseyin abi, Midilli’den satın aldığı eşekleri feribotla getirirken yaşadıklarını anlatırdı. Feribot hareket ettikten sonra eşeklerin çıkardığı sesler gemide yankılanınca, görevlilerin telaşla kendisini aramaya başladığını söylerdi. “Şimdi ne yapacağız bu eşekleri?” sorusuna ise son derece sakin ve esprili bir şekilde, “İstersen feribotun kapısını açalım, bırakalım eşekleri yüzerek gelsinler” diye karşılık verdiğini anlatırdı. Bu cevap karşısında gemi görevlisinin de kendini tutamayıp gülmeye başladığını her defasında aynı keyifle dile getirirdi. Esprili, coşku dozu yüksek konuşmaları ve ani reaksiyonları, kimi zaman gülümsetir, kimi zaman düşündürürdü. Ama her zaman gerçekti. Olduğu gibiydi Hüseyin abi.
Onu çok talihsiz bir trafik kazasında kaybettik. Yüreğimiz sızladı. Ardından düzenlenen cenaze töreni ise olağanüstüydü. Kalabalık, sessiz ve derin bir veda. Bu tablo, Hüseyin Bandak’ın toplumun kalbinde nasıl bir yer edindiğinin en açık göstergesiydi.
Hüseyin abi, aramızdan ayrıldı; fakat ön saflarda geçen o ömür, geride silinmesi zor izler bıraktı. Cesaretiyle, samimiyetiyle ve mücadelesiyle hatırlanacak.
Mekanın cennet olsun Hüseyin abi. Mücadeledeki yerin, hafızalarımızda hep en önde olacak.