11-06-2016
Bizim okulumuz; AZINLIK OKULU....
Akademisyenlerin gözünden "azınlık okulu"...
11 Haziran 2016 Cumartesi
GÜNDEM gazetesi Batı Trakya Türk azınlığı açısından azınlık okulu ve azınlık eğitiminin önemini Batı Trakyalı akademisyenlerle konuştu. Azınlık okulu ve azınlık eğitiminin, Batı Trakyalı Türk çocuklarının yaşamındaki gerekliği ve rolünü üniversitelerde görev yapan Batı Trakyalı bilim adamlarına sorduk.
Konuyla ilgili olarak Trakya Ünivesitesi'nden Ali Hüseyinoğlu, Hacettepe Üniversitesi'nden Halim Çavuşoğlu ve Londra'daki SOAS Üniversitesi'nden Sebahattin Abdurrahman'ın görüşlerine başvurduk.
ALİ HÜSEYİNOÄžLU
"TÜRKÇE EÄžİTİM AZINLIÄžA VERİLEN HAKTIR"
Edirne'de Trakya Üniversitesi Balkan Araştırma Enstitüsü'nde Yrd. Doç. Dr. Ali Hüseyinoğlu, Türkçe eğitimin Lozan Antlaşması'yla azınlığa verilen bir hak olduğunu belirterek, bölgede Türkçe'nin yaşamasında azınlık okullarının çok önemli rolü olduğunu söyledi.
Hüseyinoğlu şöyle konuştu: "Batı Trakya'da Türkçe eğitim, 1923 Lozan Barış Antlaşması'yla Müslüman Türk azınlığa sunulan bir haktır. Bu haktan faydalanmak sadece iki dilli azınlık okullarının faaliyet vermesiyle mümkün kılınmıştır. Anadil Türkçe eğitiminin on yıllardır bu okullarda sağlanması, günümüzde Türkçenin bölge çapındaki varlığının temel sebeplerinden birini teşkil etmektedir. Bununla birlikte Türk kültürünün ve İslam'ın temel prensiplerinin de bu okullarda öğretilmesi, Batı Trakya'daki Müslüman Türk kimliğinin yaşaması ve yaşatılması, bu okulların fonksiyonunun ne derece önemli olduğunu bizlere açıkça göstermektedir."
AZINLIK OKULLARI OLMAZSA TÜRKÇE VARLIÄžINI SÜRDÜREBİLİR Mİ?
"İki dilli bu okullar olmasa Türk dili ve kültürü bölgedeki varlığını uzun yıllar sürdürebilir mi?" sorusunu yanıtlayan Yrd. Doç. Hüseyinoğlu, "Bence sürdürülmesi oldukça zor, hatta imkansız. Azınlık okullarının peyderpey kapatılması, Türkçe'nin yakın gelecekte azınlık mensupları tarafından çok az konuşulması veya tamamen yok olması anlamına gelmektedir. Bunun örneklerini Balkanlar'ın farklı ülkelerinde ve ülkemiz Yunanistan'ın Rodos adasında görebiliriz. Rodos'ta 1970'li yılların başında Türkçe eğitimin sona ermesi ve Müslüman Türk toplumuna ait okulların kapatılması, beraberinde günümüz adalı genç Türk nüfusunun önemli bir kısmının kendi anadillerini yeterli derecede iyi konuşamamalarına sebebiyet vermiştir. Sadece Rodos örneği bile, anadilin ve kültürün bir sonraki nesillere aktarılmasında Batı Trakya'daki iki dilli azınlık okullarının ne denli önemli olduğunu açıkça göstermektedir." dedi.
"BU OKULLARDA SADECE TÜRKÇE DEÄžİL, İSLAMİYET DE ÖÄžRETİLMEKTEDİR"
Azınlık öğrencilerinin mutlaka azınlık okullarını tercih etmeleri gerektiğini vurgulan Ali Hüseyinoğlu şunları ifade etti: "Azınlık ve devlet okulları tercihi konusunda her iki okuldan birini tercih eden ailelerin kendilerine göre farklı sebepleri mevcuttur. Bu tercihlerin her türüne saygı duyuyorum. Fakat ilkokullara kayıtların yapıldığı bugünlerde azınlık öğrencilerine ve anne babalarına iki dilli azınlık okullarını tercih etmelerini sıralayacağım sebeplere dayandırarak şahsen öneriyorum.
İlk olarak, iki dilli azınlık okullarında Yunancanın yanında sadece Türkçe değil, Türk kültürü ve İslamiyet de öğretilmektedir. Ülke çapındaki hiçbir devlet okulunda bu dört unsurun aynı anda öğretilmesi söz konusu değildir. Azınlıkları azınlık yapan ve azınlık olarak kalmalarını sağlayan etnik, dini ve kültürel kimliklerinin temeli bu okullarda atılmakta ve geliştirilmektedir.
İkincisi, bu okullar Müslüman Türk azınlığın eğitim özerkliği kapsamında sahip olduğu kurumlardır. Halihazırda devam eden tüm eksiklik ve sorunlara rağmen bu kurumlara ve azınlık eğitimine sahip çıkma adına kendilerine özel bu eğitim yuvalarına çocuklarını göndermektedirler. Buna rağmen azınlık okullarının sayısı özellikle öğrenci azlığı ve birleştirmelerden dolayı günden güne daha da azalmaktadır. 1930'lu yıllarda sayıları 300'leri bulan iki dilli azınlık okulları 2016 itibariyle 150'lerin altına düşmüştür. Bu azalmada, kendi köy ve yerleşim yerlerinde azınlık okulu olmasına rağmen çocukları için devlet ilkokullarını tercih eden anne ve babaların etkisinin altı çizilmelidir. Bu gidişle, yakın gelecekte bu okulların tamamen kapatılması durumunda, azınlığın eğitim alanında halihazırdaki kısmı özerkliğinin tamamen son bulacak olması kuvvetle muhtemeldir.
Üçüncüsü; etnik, dini ve kültürel kimliğin anne baba tarafından evde çocuğa tam anlamıyla verilmesi mümkün değildir. Onların katkısı da önemlidir, fakat tamamlayıcı olması hasebiyle en azından ilköğretim çağında çocuğunu iki dilli azınlık okuluna göndermenin önemi bir kat daha artmaktadır. Azınlık ilkokulundan mezun olan öğrencilerin devlet ortaokullarına devam etmesi durumunda, özellikle ilk yıl dil ile ilgili bazı problemler yaşamaları normaldir. Fakat öğrenci çalıştığı ve ailesi tarafından desteklendiği takdirde bu ve benzeri problemlerin kısa zaman içerisinde sona erdiği gözlemlenmektedir.
Dördüncüsü; bazı aileler "Benim çocuğum burada doğdu ve burada okuyacak. Dolayısıyla ülke dili olan Yunanca'yı mükemmel konuşmalı" sebebini öne sürerek, daha anaokulundan veya ilkokul üçüncü - dördüncü sınıftan itibaren çocuğunu sadece Yunanca eğitimin verildiği devlet okullarına göndermeyi tercih etmektedir. Bununla birlikte son yıllarda gözlemlediğim kadarıyla sayıları çok az da olsa bazı Müslüman Türk aileler, çocuğunu anaokulundan itibaren Yunan devlet okullarına göndermenin yanında kendi evlerinde çocuğu ile iletişim dili olarak Yunanca'yı tercih etmektedir. Sırf çocuğunun ülke dili olan Yunanca'yı daha iyi öğrenmesi ve konuşması adına oluşan bu kaygının yersiz olduğu kanısındayım."
Türk - İslam kültüründen yoksun nesillerin ileride özbenliklerini yitirme ihtimali olduğunu dile getiren Hüseyinoğlu, "Unutulmamalıdır ki, daha okul önceki dönemden itibaren devlet okullarına gönderilen azınlık çocuklarının, ortaokul ve lise seviyesine geldiklerinde Yunanca'yı en az kendi anne babaları kadar, hatta onlardan daha ileri derecede konuşacak olmaları kuvvetle muhtemeldir. Fakat Yunan dili ve kültürü içerişinde yoğrulmuş bu öğrencilerin ileriki yıllarda Türkçe konuşma, yazma ve düşünme konusunda ciddi sorunlar ile karşı karşıya kaldıkları göz ardı edilmemelidir. Ayrıca, bu denli Türkçe ve Türk-İslam kültüründen yoksun eğitim yuvalarında yetişen nesillerin ileriki yıllarda Yunan çoğunluk toplumu içerisinde kendi özbenliğini yitirip asimile olma ihtimali oldukça yüksektir. Bu ve benzeri ihtimaller Müslüman Türk aileleri tarafından okul tercih aşamasında göz önünde bulundurmalıdır." diye konuştu
"AZINLIK OKULUNUN ÖNEMİ ARTMAKTADIR"
Yrd. Doç Dr. Ali Hüseyinoğlu sözlerini şöyle tamamladı: "Bireysel anlamda her azınlık veli ve öğrencisi okul seçme yönünden hür ve özgürdür. Lakin mevzubahis Batı Trakya'daki kolektif Müslüman Türk varlığının geleceği ise, o zaman iki dilli azınlık ve tek dilde eğitim veren devlet okulu arasında yapılacak olan tercihlerin anlam ve önemi bir kat daha artmaktadır. Unutulmamalıdır ki her azınlık bireyi gerek anadili olan Türkçe'yi gerekse vatandaşı olduğu ve içinde yaşadığı ülkenin resmi dili olan Yunanca'yı çok iyi bir şekilde yazmalı ve konuşmalıdır. Bunun yanında, bölgedeki yüzyıllardır devam edegelen tarihi etnik, dini, dilsel ve kültürel mevcudiyetini devam ettirme adına da Yunan toplumu içerisinde asimile olmadan kendi öz değerlerini koruyarak entegre olmaya çalışmalı ve gerek azınlık gerekse de çoğunluk Yunan toplumu içerisinde gelebileceği en başarılı yerlere gelmelidir. Bu hedefler doğrultusunda iki dilli azınlık okullarının varlığını sürdürmesi, geçmişten günümüze ciddi bir anlam ve önem arz etmeye devam etmektedir."
HALİM ÇAVUŞOÄžLU:
"AZINLIK OKULU ALTERNATİFİ YOK DENECEK NİTELİKTEDİR"
Konuyla ilgili olarak GÜNDEM'in sorularını yanıtlayan Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Halim Çavuşoğlu, azınlık okulunun alternatifi yok denecek nitelikte olduğunu vurguladı.
"AZINLIK OKULU BİR AYRICALIKTIR"
"Azınlık eğitimi ve azınlık okulunun Batı Trakya Türk azınlık insanı için önemi nedir?" sorusunu yanıtlayan Çavuşoğlu, "Kuşkusuz, alternatifi yok denecek denli büyüktür. Öncelikle resmi makamlarca, tek kavram olarak, kah 'azınlık', kah 'Müslüman' anlamına gelmek üzere, 'Mionotikon' ve "Musulmanikon' kavramlarının kısaltılmış 'M/KO(N)' haline itibar edilen bu okul, azınlığımızın kendi okuludur. Sadece kendi çocuklarının kayıt olma ve eğitim - öğretim görme hakkına sahip oldukları okuldur. Haliyle, azınlık mensubu olmayan veya dinen Müslüman iken başka bir dine geçen bir ebeveynin çocuğunun kayıt olamayacağı, eğitim - öğretim göremeyeceği okuldur. Bu bir ayrıcalıktır. Bunun dışında, 'hukuk' tarafından, eğitim - öğretim dilinin devletin resmi dili olmasının yanı sıra Türkçe olması, hükme bağlanmış kendi okuludur. Son olarak, yarının yetişkinleri olacak çocuklar üzerinde, hemen aklıma gelen 'Ağaç yaşken eğilir' ve 'Ne ekersen onu biçersin' gibi özdeyişleri doğrularcasına, şahıslarının dahil olduğu, kimliği dahil, sosyo - kültürel yapısını, bünyesini ve dokusunu ve hakkını - hukukunu görme ve gözetme, koruma ve kollama gibi azınlıkla doğrudan ilintili sosyolojik işlevleri, oldukça önemli, etkili ve eşsiz okuldur. Eğer biz kendi kültürümüzle ve kimliğimizle yaşamak istiyorsak, o zaman bu azınlık okullarını tercih etmemiz en doğru seçim olacaktır. Bundan hiç kimse şüphe etmesin." diye konuştu.
"AZINLIK OKULLARINDA OKUYAN BİRİ OLARAK AZINLIK OKULUNU ÖNERİRİM"
"İlkokula kayıtların yapıldığı bugünlerde azınlık öğrencilerinin azınlık okulunu tercih etmesini önerir misiniz ve neden?" sorusuna Yrd. Doç Dr. Çavuşoğlu şu yanıtı verdi: "Öneririm. Azınlık okulunda okumuş biri olarak, ısrarla da bunu öneririm. Evet, doğrudur; sıkça sözü edilen azınlık okullarımızda verilen eğitimin içeriği ve kalitesi, çoğunluk okullarındakilere kıyasla daha zayıf ve daha düşük olabilir. Ancak bu, ülkemize özgü 'ulusal' değil, 'uluslararası' bir diğer ifadeyle 'evrensel' bir gerçekliktir. Dolayısıyla da azınlığımız velilerini ve çocuklarını şaşırtmamalıdır , yanıltmamalıdır. Hukuk devleti niteliğini hakkıyla taşıyan, bu bağlamda azınlık okulu veya çoğunluk okulu demeden, tüm okullarında eşit içerikte ve kalitede eğitim sağlayan çok az sayıdaki devlet hariç, devletlerin baskın kesimi, bünyelerinde mevcut azınlık okullarına, ne yazık ki iyi niyet yoksunu, dolayısıyla da kötü niyet eşliğinde müdahale etme, böylece bu okullarda verilen eğitimin içeriğini zayıflatma, kalitesini düşürme eğiliminde olurlar. Kısaca, yarının yetişkinleri olacak öğrencilerini, çoğunluk okullarına kayıt olma eğilimine yönlendirdikçe azınlık okullarının kapanma sürecine sokulmak istenmesi sözkonusudur. Böylece, 'Domino taşları'misali, yarının yetişkileri olacak neslin kendine, dolayısıyla da mensubu olduğu azınlığa ilişkin 'Biz' algısını ve bakışını zayıflatmak, bunu başardıkça, azınlığın hakkını - hukukunu görmekten ve gözetmekten, korumaktan yoksun olmasını sağlamak. Bunu başardıkça, azınlığın aile, eğitim, ekonomi, siyaset, din gibi başlıca sosyal kurumları itibarıyla sosyo - kültürel yapısını ve dokusunu zedelemek, dejenere etmek, bozmak. Hatta entegrasyon adı altında kültürel asimilasyona sürüklemek."
Azınlık okullarındaki eğitimin kalitesi diğer okullara kıyasla daha düşük olsa dahi bunun giderilemeyecek bir boyutta olmadığını vurgulan Halim Çavuşoğlu, "Şaşırmamak, yanılmamak gerek. Arada fark olsa da bu ilköğretim sonrasında giderilemeyecek bir fark değil. Zira genel olarak bakıldığında gerek ülkemiz Yunanistan'da, gerekse Türkiye'de ve Almanya'da ve 'Diaspora'da çeşitli ülkelerde yaşamakta olan 'saygın' olarak nitelenebilecek, statüleri, meslekleri ve uğraşıları itibarıyla alanlarında uzman, binlerce aydın azınlığımız mensubu bu okullardan mezun olmuştur."
"BİZ DUYGUSU, ANCAK AZINLIK OKULARINDA OLUŞACAK VE PEKİŞECEKTİR"
Çavuşoğlu sözlerine şöyle devam etti: "Demek ki azınlık okullarımızda verilen eğitimin içeriğindeki zayıflık ve kalitesindeki düşüklük, sonraki eğitim - öğretim yıllarında pekala da güçlendirilebilmektedir. Bunun dışında, fazlasıyla önemlice 'neden' olarak, azınlığımız çocukları tarafından, sosyolojik işlevleri itibarıyla bu okullar tercih edilmelidir. Mesela çocuklar, anne - baba başta, ailelerinden ve soyal çevrelerinde hısım - akraba dahil diğer kişilerden muhakkak Türkçe'yi öğreneceklerdir. Ancak Türkçe'yi ileriye dönük gündelik yaşamlarında, özellikle de edinecekleri mesleklerinde dilbilgisi kaide ve kurallarına uygun, gerekli ve etkili bir dil olarak, ancak bu okullarda öğrenebileceklerdir. Bu bağlamda, topluma, sağlam ve sağlıklı hazırlanma olarak açıklayabileceğimiz sosyalleştirilme süreçlerinde, kendilerine ve dahil olduğu azınlığa ilişkin 'Biz' algıları, bakışları ve kimlikleri, en güçlü olarak ancak bu okullarla yerleşebilecek ve pekişecektir. Yine çocukların, senli - benli samimi ilişki içinde olacakları arkadaş grupları bu okullarda oluşabilecek ve kurulabilecektir. Azınlıkla doğrudan ilintili olan, üzerlerindeki sosyolojik işlevleri nedeniyle çocuklarımızın, azınlığımızın okullarına, hatta bir ve tek seçenek olarak bizim okullarımıza, yani azınlık okullarına kayıt olmalarını öneririm."
SEBAHATTİN ABDURRAHMAN:
"SAHİP OLDUÄžUMUZ KÜLTÜRÜN DEVAMINI İSTEYEN HERKES AZINLIK OKULUNA SAHİP ÇIKMAK DURUMUNDADIR"
Londra'daki SOAS Üniversitesi'nden Sebahattin Abdurrahman, eğitim sürecinin azınlık çocuklarının düşünce yapılarının şekillendirilmesi açısından çok büyük önem taşıdığını söyledi. Azınlık eğitimi ve okullarının, Batı Trakya Türk toplumu için önemine değinen Sebahattin Abdurrahman şu görüşlere yer verdi: "Eğitim, bilindiği üzere, gelecek kuşakların düşünce yapılarının şekillendirilmesinde önemli bir araçtır. Bir çok ülkede eğitim, iktidardaki parti veya partilerin ideolojik temelleri ve de kabul edilen 'milli çıkarları' çerçevesinde şekillendirilir. Yunanistan da eğitim politikaları bu şekilde planlanan ülkelerdendir. Bu eğitim planlamasında Türklerin her zaman bir tehdit olarak kötü gösterilmesine yine 'milli çıkarlar' açısından vazgeçilmez unsurlar olarak yer verilmektedir. Bu bağlamda, azınlık çocuklarının eğitimi ve onların düşünce yapılarının şekillendirilmesi çok büyük önem arzetmektedir. İşte tam da bu nedenle uluslararası hukukta azınlık eğitim haklarından bahsedilmektedir. Bunun temelinde yatan gerekçe, farklılıkları yok etmek isteyen devletlerin çoğunluğun değer yargılarını enjekte etmek amacı çerçevesinde şekillendirilen asimilasyoncu eğitim politikalarından azınlıkları korumak, diğer taraftan azınlıklara kendi kimliklerini muhafaza etme ve değer yargılarını oluşturup devamlılığına imkan vermektir. Her ne kadar uluslararası hukuk çiğnenerek eğitimimizi kontrol etmek belli oranda elimizden alınmış olsa da, okullarımız halen bu asimilasyoncu zihniyetlere karşı değer yargılarımızın devamını sağlamakta önemli alanlardır. Encümen Heyetleri'nin sınırlandırılmış yetkilerine rağmen; kimliğimiz ve kültürümüz açısından önemli günlerde etkinlik düzenlemek, çocuklarımıza bu günlerin önemini anlatmak, onları bir araya getirmek ve belli gezilerle onların düşünce yapılarının şekillenmesinde rol almak, azınlık eğitiminin ve okullarının önemli varlık sebeplerinden sadece bir tanesidir. Derste söylenen kelimelerden, anlatılan hikayelere, tatil dönemlerinde okunması istenilen kitaplara kadar hepsi azınlık eğitimi ve okullarının önemini gösteren farklılıklarındandır. Yüzyıllardır yaşadığımız bu topraklarda sahip olduğumuz gelenek, değer yargılarımız ve yaşam şeklimizin devamını isteyen herkesin azınlık eğitimi ve okullarının da devamını istemesi ve bunun için mücadele etmesi gerekir. Bunun aksini düşünenlerin Rodos'a bakmaları yeterlidir."
"AZINLIK OKULU KÖTÜ, DEVLET OKULU İYİ YANILGISINA DÜŞMEMEK ÇOK ÖNEMLİ"
"İlkokula kayıtların yapıldığı bugünlerde azınlık öğrencilerinin azınlık okulunu tercih etmesini önerirmisiniz ve neden?" sorusunu yanıtlayan Sebahattin Abdurrahman şu ifadeleri kullandı: "Neden tercih edilmesin? Unutulmamalıdır ki; azınlık okulu ve eğitimi kendi özünde kötü ya da kalitesiz değildir, eğitim kalitesi kasıtlı olarak düşürülmüştür. Okullarımızın günümüzün ihtiyaçlarına göre doğan sorunları, özel kitap, özel yetişmiş öğretmenler, ortadan kaldırılmamıştır. Neden? Bir önceki cevapta dile getirilen sebepler yüzünden, varlıkları istenilmediği için. Ailelerin kendi tercihleri olmakla birlikte, devlet okullarına gönderenlerin çocuklarının daha iyi Yunanca öğrenmesi maksadıyla gönderdikleri bilinmektedir. Bir çocuğun iyi Yunanca bilmesini istemek ne kadar makul ise, Yunanca bilmesi dolayısı ile iş hayatında haksızlık görmeyeceği, istediği işi yapabileceği algısını taşımak da o derece gerçek dışıdır. İyi Yunanca bilen çok sayıda gencimiz olmasına rağmen, halen itfaiyeci olabilmek için kontenjana sevinmemiz, bundan bahsediyor olmamız bu durumu örneklemektedir. İyi entegrasyon, kendi değer yargılarıyla yaşadığı ülkenin sosyo-ekonomik imkanlarından yararlanabilmektir.
Azınlık okulları için söylenen azınlık çocuklarının izole olmasına sebep oldukları iddiası gerçeklerden çok uzaktır. Ayrı bir eğitim biriminde, sadece kendisi gibi olan çocuklarla eğitim görmenin, söylendiği gibi entegrasyon, izolasyon, kenarda kalmak gibi konularla doğrudan bir ilgilisi yoktur. Olsaydı, İngiltere'de sadece kızların veya erkeklerin gittiği okullardan mezun olanların, ya da ekseriyetle Yahudi çocuklarının gittiği okullardan mezun olan çocukların sosyo ekonomik hayatta entegrasyon sorunları olurdu. Fakat İngiltere'deki tablo bunun tam tersidir. Bu durum gösteriyor ki; entegrasyonu okuldan çok, çoğunluğun ve siyasetin farklılıklara ne kadar açık olduğunun belirler. Bence azınlık okullarının üzerine düşülürse, siyasiler üzerinde etkin baskı yolları kullanılırsa, öğretmenlerin verimliliklerinin artırılması konusunda ailelerle birlikte çalışmalar yapılırsa, bu bağlamda öğretmen derneklerimiz inisiyatif alırsa, encümen heyetlerinin yetkilerini ve görevlerini takip etmesi sağlanırsa okullarımızın var olan eksiklikleri de ortadan kalkar. Unutulmamalı ki, her okulun ve eğitim sisteminin kendine özgü olumsuzlukları ve sorunları vardır. Devlet okulu sorunsuz ve iyi okul, bizim okulumuz kötü okul diye birşey yoktur. Bunu aklımızdan çıkarmamakta fayda var."