Anasayfa


22-02-2017
Türkçemiz, varlık sebebimiz
Batı Trakya Azınlığı Kültür ve Eğitim Şirketi (BAKEŞ), “Dünya Ana Dili Günü” nedeniyle 21 Şubat Salı günü bir etkinlik düzenledi.
22 Şubat 2017 Çarşamba



Gümülcine Türk Gençler Birliği lokalinde gerçekleşen etkinlik çerçevesinde, “Türkçemiz Varlık Sebebimiz” konulu söyleşi ve “Geçmişe Vefa Plaket Töreni” yapıldı.

“Dünya Ana Dili Günü” etkinliğinin oturum başkanlığını gazeteci Ozan Ahmetoğlu yaptı. Etkinliğin başında kısa bir konuşma yapan Ozan Ahmetoğlu, Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’nın Türkçe eğitim hakkı ile Türkçe’yi kullanma hakkının uluslararası hukuk tarafından garanti altına alındığını söyledi. Geçen eğitim yılında azınlık okullarına gönderilen ve Türkçe’ye kısıtlama getiren ancak tepkiler üzerine geri çekilen genelgeyi hatırlatan Ahmetoğlu, bu tür antidemokratik uygulamaların kabul edilmesinin mümkün olmadığını belirtti.

BAKEŞ’in ev sahipliğinde gerçekleştirilen etkinliğe katılanlar arasında Gümülcine Seçilmiş Müftüsü İbrahim Şerif, Türkiye’nin Gümülcine Başkonsolosu’nu temsilen Muavin Konsolos Osman Şahin, Dostluk Eşitlik Barış (DEB) Partisi Genel Başkanı Mustafa Ali Çavuş, Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği (BTAYTD) Başkanı Ercan Ahmet, Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği (BTTÖB) Başkanı Sami Toraman, Rodop – Meriç İlleri SÖPA Mezunu Öğretmenler Derneği Başkanı Salih Ahmet, İskeçe İli SÖPA Mezunu Öğretmenler Derneği Başkanı Nurettin Kıyıcı, Gümülcine Türk Gençler Birliği (GTGB) Başkanı Koray Hasan, BİHLİMDER Başkanı Mehmet Emin Ahmet, BTMMMM Cemiyeti Başkanı Asım Çavuşoğlu, Gümülcine Belediye meclis üyesi Sibel Mustafaoğlu, Batı Trakya Camileri Din Görevlileri Derneği Başkanı Sadık Sadık ve soydaşlar yer aldı.

GALİP GALİP

Etkinliğin açış konuşmasını BAKEŞ Başkanı Galip Galip yaptı. Uluslararası anlaşmalar ve ülke yasalarının azınlığa verdiği özel hakları olduğunu hatırlatan Galip, “Maalesef azınlık olarak 1923 yılından beri bu hakları elde etmek için mücadelemiz bitmek bilmiyor. Çünkü biraz haklarımızı elde ettiğimiz anda tekrar bu haklarımızı yitirmeye ve zorluklarla karşılaşmaya başlıyoruz. O bakımdan da bu mücadelemize devam etmek zorundayız. Bunlardan bir tanesi de ana dilimizi çok güzel bir şekilde öğrenmektir ve tabii ki çocuklarımıza bunun eğitimini verebilmektir.” diye konuştu.

BAKEŞ olarak amaçlarının çocuklara en iyi şekilde ana dilini öğretmek olduğunun altını çizen Galip Galip sözlerine şöyle devam etti: “Bugüne kadar bir çok engellerle karşılaştık. Bir toplum ne kadar bilinçlenirse, o kadar topluma da yararlı olacaktır. Bizim toplumumuz hiç bir zaman saygısız bir şekilde mücadele vermemiştir. Daima ülkemizin yasalarına ve uluslararası yasalara saygı gösteren bir milletiz. Bu mücadelemiz devam edecektir. Yapılan çeşitli engellemelere hep birlikte göğüs gerelim.”

Sekiz yıl milletvekili olarak görev yaptığını hatırlatan Gali Galip, bu süre içerisinde Eğitim Komisyonu’nda görev aldığını ve azınlık eğitimi problemlerini bütün platformlarda dile getirmeye çalıştığını kaydetti.

MUAVİN KONSOLOS OSMAN ŞAHİN

Türkiye’nin Gümülcine Muavin Konsolosu Osman Şahin tüm katılımcıları selamlayarak başladığı konuşmasında, “Türkiye Cumhuriyeti Gümülcine Başkonsolosumuz sayın Ali Rıza Akıncı Beyefendi’nin, Türkçe sevdalılarına selam ve sevgilerini getirdim. Tarih sayfasından silinmiş olan milletlerin yaptığı en büyük hata, dillerine önem vermemiş olmalarıdır. Dile önem vermeyen milletler bugün tarih sahnesinden silinip gitmişlerdir. Onun için çok değer verelim. Türkçemiz çeşitli bakımlardan dünyanın sayılı dillerinden biridir. Çünkü çeşitli medeniyetler kurmuş olan bizim milletimiz, imparatorluk sürecinde ceşitlik ırkların kültürlerinden kendi dil yapısına uygun olan kelimeleri toplamış ve zengin bir kültür dili oluşturmuştur. Bugün dilimiz içerisinde Arapça, Farsça, Yunanca gibi kelimeler var. Türkçe dünya üzerinde çok geniş bir coğrafyada kullanılan, konuşulan ve çok zengin olan bir dildir.” ifadelerini kullandı.

“DİLİMİZİ AYNEN NAMUSUMUZ GİBİ KORUMAK ZORUNDAYIZ”

“Dilimizi yabancı kültür saldırılarına karşı korumalıyız” diyen Konsolos Şahin sözlerine şöyle devam etti: “Dilimiz, Türkçemiz bizim kimliğimizdir, varlık sebebimizdir. Türkçemiz namusumuzdur. Dilimizi aynen namusumuz gibi korumak zorundayız. Ülkemizde her yıl Türkçe şenlikleri düzenlenmektedir. Her yıl bir çok dernekler bugünü kutlamaktadır ve bireysel ölçekte Türkçeyi güzel kullananlara ödüller verilmektedir. Bu geleneğin BAKEŞ tarafından Batı Trakya’da da düzenlenmiş olması, takdire şayan bir harekettir. Bu vesileyle BAKEŞ Başkanı ve emeği geçenleri kutluyorum.”

“İSTABUL LEHÇESİNE EN YAKIN OLAN DİL BATI TRAKYA LEHÇESİDİR”

Türkçenin dünya sıralamasında beşinci dil olduğunu ve dünyanın çeşitli bölgelerinde çeşitli aksanlarla konuşulduğunu söyleyen Şahin, “Ancak bu akraba toplulukları arasında bir derecelendirme yapılacak olursa, İstabul lehçesine en yakın olan dil Batı Trakya lehçesidir.” ifadelerini kullandı.

MÜMİN MÜMİN

Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği (BTAYTD) Yönetim Kurulu üyesi ve Türkçe öğretmeni Mümin Mümin konuşmasında, “Bildiğiniz gibi bugün dünya ‘Ana Dil’ günü. Bizler de Lozan Antlaşması ile Yunanistan’a emanet edilen Batı Trakya Müslüman Türk azınlığı olarak antlaşmanın imzalandığı tarihten itibaren ana dilimiz Türkçemizi korumaya, yaşatmaya çalışan bir azınlığız. 23 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’nın imzanladığı tarihten bugüne kadar 93 yıl geçti. Bizler ana dilimiz Türkçemizin varlığını, dönem dönem yapılan kısıtlama ve engelleme çalışmalarına rağmen, yaşatmaya çalıştık ve azınlığımız var olduğu sürece de Türkçemiz bu topraklarda yaşayacaktır.” dedi.

“DİLDE BOZUKLUK VARSA, SÖYLENEN ŞEY, SÖYLENMEK İSTENENİ ANLATMAZ”

Mümin, Çinli filozof Konfüçyüs’ün “Dil düzensiz olursa, sözler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılamazsa insanlar arasında anlaşmazlık çıkar, anlaşmazlık fitne ve terör meydana getirir. Bunlar da devletin yıkılmasına sebep olur. İşte onun için hiçbir şey dil kadar önemli değildir.” sözlerini hatırlattı.

“DİL İLE DÜŞÜNCE ARASINDA SIKI BİR İLİŞKİ BULUNMAKTADIR”

“Dil canlı bir varlıktır, kullanıldığı sürece gelişimini sürdürdüğü gibi kullanılmadığı zaman da yok olmaya mahkumdur” diyen Mümin, “Bununla beraber dil ile düşünce arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Düşüncelerin geliştirilmesinde, aktarılmasında önemli bir yere sahiptir. Dil insanın toplumsallaşmasında, kimlik kazanmasında, toplumsal kuralların öğrenmesinde, kültürel değerleri içselleştirmesinde, toplumun tüm üyelerini bir arada tutmada önemli bir işleve sahiptir. Çünkü insan konuştuğu dilde düşünür, üretir ve düşündüğü gibi davranır. Bernard Shaw bu konu hakkında şöyle demiştir: ‘Kendi dilini tam bilmeyen, başka bir dil de öğrenemez’. Dil bireyin doğumuyla beraber kazandığı bir haktır. Bireyin ailede öğrendiği ilk dil ana dilidir. Sonradan öğrenilen, kazanılan dil ikinci bir dil konumundadır. Bu bağlamda bireyin almış olduğu dil eğitimi ne kadar iyi ve sağlam bir temele dayanırsa, birey o oranda kendini iyi ifade eder. Bu ifade ana dilde eğitimin çocuğun kimlik, zihin ve kültürel gelişimi açısından ne derece önemli olduğu gerçeğini ortaya çıkarmaktadır.” görüşlerine yer verdi.

“ANADİL İNSANIN DIŞ DÜNYA İLE BAĞINI KURAR”

Türkçe öğretmeni Mümin Mümin sözlerini şöyle tamamladı: “Ana dili ile ilgili yasakların en ağırı, hiç kuşku yok ki, ana dilinde eğitimin yasaklanmasıdır. Çünkü ana dili insanın dış dünya ile ilk iletişim kurduğu, dünyayı tanımaya ve algılamaya başladığı, kimlik gelişiminin ilk adımlarını içinde yaşadığı dildir. Konuya ilişkin bilimsel çalışmalar kişinin düşünsel gelişimi açısından olduğu kadar ruhsal ve kimliksel gelişimi açısından da ana dilinde eğitimin önemini ortaya koyar. Ömer Seyfettin’in bir sözü ile bitirmek isterim. Mademki Türk’üz, o halde bir Türk gibi görür, bir Türk gibi düşünür, bir Türk gibi davranırız ve bir Türk gibi yazarız.”

SAMİ TORAMAN

Etkinliğin ikinci konuşmacısı Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği (BTTÖB) Başkanı Sami Toraman sözlerine, “1936 yılından 1983 yılına kadar aktif görev yapmış ve 1983 yılında isminde Türk kelimesi olduğu için bundan rahatsızlık duyan çevrelerce illegal ilan edilmiş, ama ana dilindeki eğitimi ve ana dilindeki yazı dilini Batı Trakya’ya en güzel şekilde veren bir kurumun üyesi olmaktan ve bu kurumun başkanlığını yapmaktan onur duyuyorum.” diyerek başladı.

“İNSANLARIN İNANÇLARINI DEĞİŞTİREBİLİRSİNİZ. AMA AİDİYETLERİNİ DEĞİŞTİRMENİZ MÜMKÜN DEĞİLDİR”

BTTÖB’nin Batı Trakya Türk azınlığına yönetici kadrolar yetiştirdiğini belirten Toraman, “Ana dili bir kimlik ve aidiyettir. İnsanların inançlarını değiştirebilirsiniz. Ama aidiyetlerini değiştirmeniz mümkün değildir. Bu yalnız Bulgaristan’da yapıldı ve bu da ters tepki gördü. Dünyada ilk Türk Cumhuriyeti bu topraklarda kurulmuştur. Dolayısıyla biz ana dilimiz Türkçe’yi ses bayrağımız olarak görmekteyiz. Çocuğun anasından öğrendiği dile bizler ‘Ana dili’ diyoruz. Çocuk ana dilini anasından öğrenirken, bunun içerisinde anasının çocuğuna söylediği ninniler vardır. Ninniler bizim özümüzdür. Çocuk Türkçe’nin ve konuşma dilinin sistematiğini buradan alır. Dilin sistematiğini alan çocuk, ‘Artık ben ana dilimi öğrendim’ diyebilir.” dedi.

Ana dilinin demokratik olabilmesinin üç kuralı olduğunu söyleyen Toraman, “Bunlardan birincisi eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması; ikincisi eğitim programlarının belirlenmesi ve buna eğitimcilerin dahil edilmesi; üçüncüsü de eğitim programlarının bilime bağlı olması ve laik olmasıdır.” diye konuştu.

GTGB Başkanı Toraman konuşmasını, Rıfat Ilgaz ve Bedri Rahmi Eyüboğlu’ndan okuduğu şiirlerle tamamladı.

SALİH AHMET

Etkinliğin diğer konuşmacısı Rodop – Meriç İlleri SÖPA Mezunu Öğretmenler Derneği Başkanı Salih Ahmet sözlerine, “Öncelikle, 1999 yılında UNESCO tarafından Dünya Ana Dili günü olarak kabul edilen 21 Şubat’ın toplumumuzca da kutlanmasına vesile olan BAKEŞ’i ve yönetim kurulunu kutluyorum.” diyerek başladı.

“ÇOCUKLARIMIZA ANADİLLERİNİ İYİ ÖĞRENMELERİNİ SAĞLAYACAK ORTAMLARIN OLUŞTURULMASI, ÖNCELİKLE DEVLETİN GÖREVİ OLMALIDIR”

“Bulunduğumuz ülkede meslek sahibi olmak, yükselmek, kariyer yapmak ve hakkımızı savunabilmek için Yunancayı iyi bilmemiz şarttır.” diyen dernek başkanı Ahmet şunları kaydetti: “Öte yandan, bizim burada göçmen olmadığımız, bu ülkenin yerlisi olduğumuz gerçeği vardır. Bizden sonraki nesiller de burada yaşamaya devam edeceğine göre, ‘biz’ olarak kalabilmemiz için, kendi dilimiz olan Türkçe’yi de öğrenmek ve öğretmek zorundayız. Bu noktada azınlık okulunun varlığı önemlidir. Çünkü bu okullarda çocuklarımızın, hem Türk dilini, hem de ülkelerinin dilini öğrenme şansları vardır. Bir takım sıkıntılar olsa da, çocuklarımıza ana dilini en iyi öğretecek müesseseler azınlık okullarıdır. Devlet, eğitimci, aile ve toplum görevlerini tam yaptıklarında bunun gerçekleşmesi mümkündür. Burada devletten beklenen, iyi niyet ve siyasi iradedir. Çocuklarımıza ana dillerini iyi öğrenmelerini sağlayacak ortamların oluşturulması, öncelikle devletin görevi olmalıdır.”

“İKİ DİLLİ ANAOKULLARIN KURULMASI ZARURİ”

Ana dilinin öğretilmesinde okul öncesi eğitimin rolünün büyük olduğunu vurgulayan Ahmet, “Biliyorsunuz ki bölgemizde anaokullarında sadece Yunanca eğitim yapılmaktadır. Bu okullarda Türkçe’ye yer verilmemesi büyük bir eksikliktir. Ana dili Türkçe olan bir çocuk, önce Türkçe’yi ve Türkçe düşünmesini iyi öğrenmelidir. Diğer dillerin bu temel üzerine inşa edilmesi daha sağlıklı olacaktır. Nobel ödüllü İrlandalı yazar Bernard Shaw’ın da dediği gibi: ‘Kendi dilini tam bilmeyen, başka bir dili de öğrenemez.’ Bu aynı zamanda bilimsel bir gerçektir. Ülkemizde mecburi eğitime dahil olan okul öncesi eğitiminde Türkçeye mutlaka yer verilmesi ve bir an önce azınlık ilkokul modelinde iki dilli anaokullarının kurulması zaruridir. Azınlık okulları Türkçe müfredatı öğretmenlerinin Türkçe eğitimi konusunda hassasiyet kazanmaları ve okullarımızda eğitimin iyileştirilmesi noktasında derneğimizin mücadelesi devam edecektir.” diye konuştu.

ASIM ÇAVUŞOĞLU

Batı Trakya Medrese Mezunu Müslüman Muallimler Cemiyeti Başkanı Asım Çavuşoğlu da yaptığı konuşmada, “Bir insanın hiç bir eğitime tabii tutulmaksızın, ailesi, çevresi ve toplumu aracılığıyla ile öğrendiği dil, ana dili olarak tanımlanmaktadır. Ana dili kişinin kimliğidir. Dil olmazsa kültür olmaz. Kültür olmazsa kimlik olmaz. Bireylerin kendi ana dilinde eğitim almasının engellenmesi, zaman zaman kamusal alanda ana dilinde meram anlatılmasına getirilen yasaklar, en büyük insan hakları ihlallerinden biri olarak kabul edilmektedir. ” görüşlerine yer verdi.

“SONRADAN ÖĞRENİLEN DİLLER, ANA DİLLERİ GİBİ OLMAZ”

Çavuşoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Azınlığımızın eğitim biliminin temel ilkesini oluşturan ana dilinde eğitim taleplerinin bir seferinde azınlığımızı potansiyel tehdit ve tehlike olarak değerlendiren ilgili makamlar tarafından olumsuz karşılanması manidardır. Bilinmelidir ki bireylerin ana dilleri dışından sonradan öğrendikleri dilleri, başkalarıyla iletişim sağlayabilseler bile asla kendi ana dilleri gibi olamaz. Bir toplumun sosyal ve kültürel hayatı dil üzerinden gelişmiyorsa, o toplumun dilinin hayat ile bağları kopmuş, kültürü de kendi özüne yabancılaşmış demektir.”

Lozan Antlaşması’nda Batı Trakya Türk azınlığının ilkokul öncesi eğitim kurumları açmasına engel teşkil edici bir hükmün bulunmadığını hatırlatan Çavuşoğlu, azınlığın kültürel kimliğini geliştirebilmek için kendi ana dilini kullanma, bu dilde eğitim yapma ve hatta ana dilini kullanarak yargı önünde kendini savunma hakkına sahip olduğunu söyledi.

“DİL, BİR MİLLETİN EN KUTSAL HAZİNESİDİR, VARLIK SEBEBİDİR”

“Devlet politikası çizgisinde hareket eden Atina hükümetleri, azınlığın anaokulları açmalarını ve bu okullarda azınlık mensubu öğretmenler ile kendi ana dilleriyle eğitim yapmalarını engellemektedir.” diyen Çavuşoğlu sözlerini şöyle tamamladı: “Buradan şunu söylemek istiyorum; eğitimcilerimiz hangi ders öğretmeni olursa olsunlar, çocuklara her şeyden çok Türkçeyi öğretmelidirler. Ana dilde eğitim vazgeçilmez temel insan haklarından birisidir. Toplumların tarihsel ve kültürel birikimleri, ana dilleri aracılığıyla sonraki kuşaklara aktarılır. Bir başka ifadeyle dil, bir milletin en kutsal hazinesidir. Varlık sebebidir. Kişi dil aracılığı ile çevresiyle ilişki kurar, kendi töresini, dinini, tarihini tanır. Kısaca kim olduğunu bilir.”

NURETTİN KIYICI

Etkinliğin diğer konuşmacısı İskeçe İli SÖPA Mezunu Öğretmenler Derneği Başkanı Nurettin Kıyıcı ise sözlerine şöyle başladı: “UNESCO tarafından çok dilliliği ve kültürlülüğü desteklemek ve dilleri korumak ve gelişmelerine katkı sağlamak amacıyla ilan edilen bugün Batı Trakya’da yaşayan Müslüman Türk azınlığımıza varlık sebebimiz olan Türkçemizin önemini ve korunmasını dile getirmek için önemli bir vesiledir. Bu toplantıyı gerçekleştiren Batı Trakya Azınlığı Kültür ve Eğitim Şirketi’ne teşekkürlerimi sunar ve tebrik ederim.” diyerek başladı.

“TÜRKÇEMİZ KORUNDUĞU VE GELİŞTİĞİ SÜRECE AZINLIK TOPLUMU OLARAK AYAKTA KALABİLİRİZ”

“Ana dili denilince ana sütümüz, vatan toprağımız, kültürümüz, kimliğimiz akla gelmektedir.” diyen Başkan Kıyıcı sözlerine şöyle devam etti: “Özellikle ana dili bizim gibi azınlık toplumları için var olma, ayakta kalma sebebidir. Ana dili kadar hiç bir dil güzel ve zevkli değildir. Ana dilimizde dinimizi, kültürümüzü kimliğimizi hayatımızı öğreniyoruz. Ana dili insan hayatında ve kişilik gelişiminde çok büyük önem taşımaktadır. Dil olmadan bir toplum ayakta duramaz hiç bir kültür var olamaz. Her kültür ancak kendi dili ile vardır ve bu şekilde hayatta kalmaktadır. İnsanlar ana diline ne kadar önem verirlerse, o kadar ana dillerini geliştirirler ve yabancı bir dil öğrendiklerinde de ana dillerini o kadar korurlar. Ana dilini kaybetmiş bir insan kendi kültürünü ve kimliğini de kaybetmiş demektir. Bir insanın ana dilinden kopması ailesinden, milletinden ve kültüründen kopması demektir. Dolayısıyla Batı Trakya azınlık toplumu için hem ana dilimiz, hem eğitim dilimiz olan Türkçemiz varlık sebebimizdir. Türkçemiz korunduğu ve geliştiği sürece azınlık toplumu ayakta kalacaktır ve ilelebet varlığını sürdürecektir.”

“ÜLKEMİZİN AZINLIK OKULLARIMIZIN YANINDA ÇİFT DİLLİ ANAOKULLARININ AÇILMASINA DERHAL İZİN VERMESİ BİR ZARURETTİR”

Yunanistan’ın azınlık tarihi boyunca Türkçe’nin konuşulmasına, okutulmasına, korunmasına ve geliştirilmesine sürekli engeller çıkardığını ve engeller çıkarmaya devam ettiğini kaydeden Kıyıcı, “20 yıldan beri Batı Trakya’da azınlık okullarında faaliyet gösteren Frangudaki programının sadece Yunanca müfredat programını desteklemesi,Türkçe kitaplar üzerinde öğretmenlerimize tek bir Türkçe seminerin yapılmaması ve azınlık çocuklarımız için çift dilli anaokullarının açılmasına izin verilmemesi bunun en basit örneklerindendir. Batı Trakya’da azınlık çocuklarımıza anaokullarında ana dilinde eğitim verilmediği için eğitimleri yetersiz kalmakta ve bu nedenle de toplumla bütünleşmemektedirler. Bu eksikliğin giderilmesi için ülkemiz Yunanistan azınlık okullarımızın yanında çift dilli anaokullarının açılmasına derhal izin vermesi bir zarurettir. Bunu istemek bizim en doğal hakkımızdır. Bizler hem Yunanca’yı hem Türkçe’yi çok iyi bilmek zorundayız. Zaten toplumumuz da bunu istemektedir. Her iki dili gerektiği kadar bilmemek toplum olarak ayakta kalma şansımızı azaltmaktadır ve yakın gelecekte dilimizi de, dinimizi de, kültürümüzü de kaybetmiş oluruz. Bizler iki SÖPA derneği olarak bakanlıklara resmi yollarla gönderdiğimiz talep mektuplarında sürekli çift dilli anaokullarının açılmasını, öğretmenlere Türkçe kitapların yazarları tarafından Türkçe seminerlerin yapılmasını ısrarla talep ettik ve bu konuda hep ısrar edeceğiz. Ancak bu yeterli değildir. Batı Trakya’da diğer resmi kurum ve kuruluşların da resmi yollarla bunu sürekli ısrarla talep etmesi gerekmektedir. Çocuklarımızın derslerinde başarılı olabilmesinin en büyük etkeni ana dilini biliyor ve konuşuyor olmasıdır. Türkçe; Yunanca öğrenmeye bir engel değildir, tam tersine Yunanca’yı daha iyi anlamakta ve derslerinde daha başarılı olmaktadırlar. Bu bilimsel bir gerçektir, ancak bu gerçeği beğenmeyen ve hala kabul etmek istemeyen insanlar bulunmaktadır. Bir çocuk kendi ana dilinde ne kadar iyi ise bir diğer dili de o derecede iyi ve doğru öğrenir. Çocuğun kendi kültürüne bağlılığı kendi ana dilini güzel öğrenmekle ve konuşmakla mümkündür. Her toplumun veya bireyin ana dilini kullanmaya ve ana diliyle eğitim görmeye hakkı vardır. Uluslararası sözleşmelerle bu hak güvence altına alınmıştır.” diye konuştu.

“TÜRKÇE BİZİM VARLIK SEBEBİMİZDİR”

“Devletimizden, çocuklarımızın en iyi şekilde hem Türkçe, hem Yunanca’yı öğrenmelerini sağlayacak kanunlar ve düzenlemeler yapmasını istiyoruz” diyen Kıyıcı sözlerini şöyle tamamladı: “Buradan tüm velilerimize de seslenmek istiyorum; geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı azınlık okullarında okutmalıdırlar. Türkçe’yi de Yunanca’yı da öğrenmeleri için gereken yardımı ve desteği vermelidirler. Artık şunu herkesin gayet iyi anlaması ve hiç unutmaması gerekir. Evet, Türkçe bizim varlık sebebimizdir. Herkesin Uluslararası Ana Dili Günü’nü kutluyor, bugünün Türkçemizin korunmasına ve gelişmesine vesile olmasını diliyorum.”

AZINLIK DERNEKLERİ

Etkinliğin son bölümünde Gümülcine Türk Gençler Birliği Başkanı Koray Hasan, İskeçe Türk Birliği Başkanı adına Asbaşkan İsmet Tüccar ve BTAYTD Başkanı Ercan Ahmet söz alarak Ana Dili Günü’yle ilgili düşüncelerini ve görüşlerini aktardılar.

Etkinlik sonunda katılımcılara Türkçe eğitimine katkılarından dolayı plaket sunuldu.

Haberler


Türk ve Yunan heyetleri İstanbul’da buluştu

Ev sahibi olmak hayal oldu!

DEB Partisi seçim çalışmalarına Şahin köyünden başladı

Şiir yarışmasında derece giren Ayça için okulunda tören düzenlendi

Türk ve Yunan kültür bakanları ’Romeo ve Juliet’i birlikte izledi

Kacır Selanik’te soydaşlarla görüştü

Ramadan Duban için duygusal veda

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Ataman’a ‘geçmiş olsun’ telefonu

Özgür Ferhat ELGA Başkanı ile görüştü

Kadın Platformu üyelerinden Başkonsolos Ünal’a ziyaret

Selanik’te Kacır - Papayeorgiu görüşmesi  

Akçapar ve Frangoyannis bugün bir araya gelecek