Anasayfa

28-07-2021
"Azınlık milletvekilleri nerede?"
Batı Trakya Türk Azınlığı'nın yıllar içinde maruz kaldığı ve halen devam eden haksızlıklar, ayrımcılık ve baskılar sonucu yıllar içerisinde süzülüp gelen ve çözüm bekleyen sorunlarını; "azınlık sorunu" , "azınlık davası" veya "Batı Trakya davası" olarak adlandırmak mümkün.
28 Temmuz 2021 Çarşamba

Batı Trakya Türk Azınlığı'nın yıllar içinde maruz kaldığı ve halen devam eden haksızlıklar, ayrımcılık ve baskılar sonucu yıllar içerisinde süzülüp gelen ve çözüm bekleyen sorunlarını; "azınlık sorunu" , "azınlık davası" veya "Batı Trakya davası" olarak adlandırmak mümkün.

Batı Trakya davasının siyasi ayağının aktörleri de hiç şüphesiz azınlık milletvekilleri. Batı Trakya Türk Azınlığı'nın sorunlarını, dertlerini, talep ve beklentilerini en yüksek sesle dile getirecek olan kişiler tabii ki azınlığın oylarıyla belirlediği ve meclise gönderdiği temsilcileri.

Azınlık seçmeninin beklentisi, oylarıyla parlamentoya gönderdiği temsilcilerinin "kendisinin sesi" olması. Azınlığın bugüne kadar maruz kaldığı adaletsizlik ve haksızlıklardan kaynaklanan durumunun düzeltilmesinden, milli kimliğin inkarına, tütün sorunundan, azınlık açısından adeta beka meselesi haline gelen işsizlik ve buna bağlı göç sorununa kadar azınlık sorunlarıyla ilgilenmek, bunlarla ilgili azınlığın beklentilerini dile getirmek, bunlara çözüm aramak gibi birçok misyon yükleniyor azınlık milletvekillerine. Daha doğrusunu söylemek gerekirse böyle bir misyonu "yüklenmeleri gerekiyor."

Azınlık mensubu milletvekili adaylarının, seçim propagandaları esnasında seçmenden oy isterken "azınlığın temsilcisiz kalmaması" ve "mecliste azınlığın sesi olmak" gibi argüman ve sloganlara ağırlık verdiklerini de unutmamak gerekiyor. Azınlık basını olarak bizlerin de her seçim döneminde azınlığın Atina'da sesinin duyurulması, siyasi temsilcisinin olması gerektiği yönünde yayınlar yaptığımızı hatırlatmakta fayda var.

Halkımızın, yani azınlık insanının kendi oyuyla seçerek Atina'ya meclise gönderdiği vekillerinden bir isteği ve beklentisi de Batı Trakya Türk toplumu açısından önemli gün ve etkinliklerde azınlık milletvekillerini görmek. Örneğin; bir 29 Ocak'ta, bir 24 Temmuz'da, bir bayram kutlamasında, azınlık kuruluşlarının organize ettiği önemli etkinliklerde, azınlık haklarımızla ilgili bir eylemde, bir gösteride milletvekillerini ön saflarda göremeyince azınlık insanı doğal olarak bunun nedenini soruyor ve sorguluyor. Bu gibi durumlarda ağızdan ağıza yayılan şu soruyu duyuyoruz her zaman: "Azınlık milletvekilleri nerede?"

Bu konuda altını çizmekte yarar olan önemli bir nokta daha var. Malum, Yunanistan kamuoyu Batı Trakya Türk Azınlığı'na "sorunları ve dolayısıyla haklı talepleri olan bir insan topluluğu" penceresinden değil de, "Yunanistan'ı tehdit eden bir unsur" olarak bakıyor ne yazık ki. Ülkedeki siyasi partilerin, politikacıların önemli bir bölümünün, basının büyük bir kesiminin, akademik ve toplum üzerinde etkisi olan çevrelerin yıllarca yarattığı negatif Türk algısının bunda önemli bir payı var. Son dönemde anavatanımız Türkiye ile vatanımız Yunanistan arasında yaşanan sorun ve gerginlikler, Batı Trakya Türklerine olan olumsuz bakış açısını daha da keskin hale getirdi. Bu bağlamda azınlık milletvekilleri üzerinde partilerinin ve kamuoyunun baskısının artmış olması muhtemel. Ancak, nasıl ki Batı Trakya Türk toplumu ve kurumları aleyhine yaratılan olumsuz algının, azınlık toplumunun hedef haline getirilmesinin en ufak bir haklılığı yoksa, azınlık milletvekilleri veya azınlık belediye başkanları veya diğer yönetici ve temsilcilerinin üzerinde kurulan veya kurulmak istenen baskı ve sindirme ortamının da bir haklılığı yoktur ve olamaz!

Azınlık insanının, politikacısının, yerel yöneticisinin, dernek yöneticisinin hedef gösterilmesi, korkutulması, azınlığın taleplerini dile getirmekte, etkinliklerine katılmakta, azınlığın sözcülüğünü yapmakta maruz kaldığı her türlü baskı, sindirme, korkutma ve aba altından sopa gösterme olayı antidemokratik ve hatta faşizan yönetim anlayışının tezahürüdür. Görüldüğü an kınanmalı ve bununla mücadele edilmelidir!

Azınlık kurumlarının yaptığı her türlü faaliyeti, etkinliği veya demokratik eylemi kötüleyerek, azınlığın "resmi" sıfata sahip temsilcilerini bu etkinliklerden uzak tutma gayretleri kesinlikle antidemokratik ve ırkçı bir zihniyetin ve bakış açısının ürünüdür.

Tüm bunları neden yazıyoruz. Hemen söyleyelim. Geçtiğimiz günlerde Kurban Bayramını kutladık. Bayramlarda, azınlığın adeta buluştuğu yerdir bayramlaşma törenleri. Gümülcine'den, İskeçe'den, Meriç'ten, köylerden soydaşlar, azınlık kurumları, azınlığın temsilcileri, yöneticileri anavatan Türkiye'nin Gümülcine Başkonsolosluğu'ndaki bayramlaşmadan sonra, Gümülcine Türk Gençler Birliği'ndeki bayramlaşma töreninde ve diğer azınlık kurumlarının gerçekleştirdiği bayramlaşmalarda adeta bir araya gelir ve hasret giderir.

Bayramlaşma törenleri azınlık için bir buluşma vesilesidir. Pandemi şartlarında çok kısıtlı bir şekilde kutladığımız üç bayramdan sonra geçtiğimiz günlerde kutladığımız Kurban Bayramı nispeten daha rahat geçti. Henüz maskeden kurtulmasak da eski bayramlara bir adım daha yaklaşmış olduk.

Bayramdan dört gün sonra ise 24 Temmuz'u yaşadık. Batı Trakya Türk Azınlığı için son derece önemli bir mihenk taşı olan merhum Dr. Sadık Ahmet'i vefatının 26. yıl dönümünde bir kez daha rahmetle ve minnetle andık.

Üzülerek söylemek gerekiyor ancak her iki günde de azınlık insanın dilinde bir soru vardı: "Azınlık milletvekilleri nerede?" Bayramlaşma törenine sadece Hüseyin Zeybek katılırken, İlhan Ahmet ve Burhan Baran ne yazık ki yoktu. 24 Temmuz'da ise Dr. Sadık Ahmet'i andığımız etkinliklerde hiçbir azınlık milletvekilini görememek, inanın ki azınlık seçmeninde hayal kırıklığı yaratıyor. Azınlık seçmeni katılamama gerekçesi duymaktan çok vekillerini bu tür etkinliklerde yanında görmek istiyor.
Geçtiğimiz günlerde İskeçe Türk Birliği'nin düzenlediği eylemde Hüseyin Zeybek ile İlhan Ahmet'i gören azınlık insanı nasıl ki bunu takdir ediyor ve kendisi de motive oluyorsa, bu tür yerlerde vekillerini görmeyince ve bu durum birkaç kez tekrarlanınca da doğal olarak sorgulamaya başlıyor.

Şunu da açıkça söylemek gerekir ki toplumda oluşan kanı; azınlık milletvekillerinin üzerlerinde oluşması muhtemel baskıları bertaraf etmek veya bir sonraki seçimde aday gösterilmeme ihtimalini düşünerek durumu riske atmamak adına bazı etkinlik veya günlere katılmamayı tercih ettikleri yönünde.

Evet, azınlık milletvekillerinin bu konuda baskı ve sindirme girişimlerine maruz kaldığını biliyoruz. Ancak azınlığın beklentisi ve isteği, bu "sindirme girişimlerine" karşı temsilcilerinin eğilmeden dik durmasıdır. Aksi taktirde Atina'ya bir temsilci göndermenin anlamı da yoktur.

Azınlığın kurum ve kuruluşlarının faaliyetlerini "aşırı uçların işi" gibi gösterme girişimlerine en başta karşı çıkması gerekenler, azınlığın meclisteki temsilcileridir. Bunun böyle olmadığını anlatmak, bu konuda partilerini ikna etmeye çalışmak, bu konuda maruz kaldıkları baskıları göğüslemek de onların görevidir.

Azınlık seçmeni, "Milletvekillerimiz nerede?" sorusunu sormak yerine, vekillerini yanında görmeyi arzuluyor.

Ne demişler... Elçiye zeval olmaz...

Haberler


Yunan Çözümü Milletvekili Hitas’dan şaşırtan soru: ‘Trampa’yı sınır dışı etmeyi düşünüyor musunuz?’

Yunanistan - Türkiye Deniz Kuvvetleri bir araya geldi

İnhanlı Belediyesinden borç yapılandırma imkanı

BTAYTD’dan meme kanseri farkındalığı etkinliği

Gümülcine polisinden uyuşturucu ticareti operasyonu

Stuttgart Batı Trakya Türkleri Derneği yeni yönetimini seçti

Yağmur geliyor, hava sıcaklığı düşüyor

Ücretsiz öğleden sonra ameliyatları başlıyor

DEB Partisinden Bıyıklıköy kadınlarına ziyaret

Esnaf ve Sanatkarlar Odasının yeni yönetim kurulu belirlendi

Celal Bayar Lisesi Encümen Heyeti: ‘Yunan Azınlık Ortaokulu – Lisesi yakıştırmasını kabul etmiyoruz’

Gümülcine’de ‘Seçkin Arama Kurtarma Gücü’ oluşturuluyor