28-04-2022
Hüseyin Baltacı GÜNDEM'e konuştu...
Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği Başkanı Dr. Hüseyin Baltacı, GÜNDEM'in sorularını yanıtladı. Adının milletvekili adaylığını için geçmesiyle ilgili soruyu yanıtlayan Baltacı, "Bu tür şeyler yazılıyor ve konuşuluyor. Bu konuyla ilgili bazı görüşmelerimiz de oldu. Farklı teklifler oldu ve oluyor. Şimdilik kesin bir şey söylemek istemem." dedi.
Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği Başkanı Dr. Hüseyin Baltacı, GÜNDEM'in sorularını yanıtladı. Adının milletvekili adaylığını için geçmesiyle ilgili soruyu yanıtlayan Baltacı, "Bu tür şeyler yazılıyor ve konuşuluyor. Bu konuyla ilgili bazı görüşmelerimiz de oldu. Farklı teklifler oldu ve oluyor. Şimdilik kesin bir şey söylemek istemem." dedi.
Geçtiğimiz haftalarda mecliste kabul edilen Trakya Kalkınma Komisyonu raporunu da değerlendiren Baltacı, bu konuda ortaya çıkan fırsatın değerlendirilemediğini ve fırsatın kaçtığını söyledi.
Bölgemizi etkileyen ekonomik kriz ve göçün etkilerine değinen Hüseyin Baltacı, "2010 yılında başlayan ekonomik kriz Batı Trakya'da bugüne kadar hiç hafiflemedi. Aksine bu kriz daha da derinleşti." ifadelerine yer verdi. Baltacı, bölgedeki ekonomik kalkınma fırsatlarının değerlendirilmediğini, turizm ve ticaret alanında işbirliği imkanlarının teşvik edilmesinin şart olduğunu söyledi.
"Son yıllarda hangi köye baksanız, hangi mahalleye baksanız aile reislerinin yurt dışında olduğunu göreceksiniz." diyen Hüseyin Baltacı, "Bölge insanı ve bölge ekonomisi şu anda yoğun bakıma alınması gereken hasta gibi. Hasta yoğun bakıma alınmazsa pek bir şansı yok." dedi.
Kronik azınlık sorunlarının çözüme kavuşabileceğine inandığını söyleyen Baltacı, bunun için siyasi iradenin şart olduğunu vurguladı. Baltacı, azınlık toplumunun bu ülkenin yabancı unsuru değil, asli unsuru olduğunu belirterek, azınlık sorunlarının çözüme kavuşmasının bölgeyi her anlamda rahatlatacağını söyledi.
İşte Hüseyin Baltacı'nın sorularımıza verdiği yanıtlar...
"BAZI GÖRÜŞMELERİMİZ OLDU, TEKLİFLER OLDU VE OLUYOR. ŞİMDİLİK KESİN BİR ŞEY SÖYLEMEK İSTEMEM"
GÜNDEM: Ülkemizdeki siyasi durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? İsminiz özellikle son dönemde İskeçe ilindeki milletvekili adayları arasında yer alıyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz?
Hüseyin BALTACI: Ülkemizde inişli çıkışlı bir siyasi ortam var. Son bir yıldır erken seçim söylentileri devam ediyor. Bu konu zaman zaman duruyor, sonra birden yine alevleniyor. Normal seçim zamanına bir yıl var. Seçimler zamanında da olabilir ancak sonbahar aylarında da olma ihtimalini dikkate almak gerekir diye düşünüyorum. Medyaya bakacak olursak sanki iki ay sonra seçim olacakmış gibi bir durum var. Milletvekilliği adaylığıyla ilgili olarak söylenen veya yazılanlara gelecek olursak. Evet, bu tür şeyler yazılıyor ve konuşuluyor. Bu konuyla ilgili bazı görüşmelerimiz de oldu. Ne olur, önümüzdeki dönem neleri gösterir bilemiyorum. Farklı teklifler oldu ve oluyor. Şimdilik kesin bir şey söylemek istemem. Ancak şunu söyleyebilirim. Ben kişilik olarak çok küçük yaştan itibaren toplumun içinde oldum. Tıp eğitimi aldığım yıllarda hem okudum, hem çalıştım. Piyasanın içinde oldum her zaman. Dediğim gibi Selanik'te üniversitede okuduğum yıllarda ekonominin nasıl döndüğünü bizzat çalışarak öğrendim. Doktor olarak çalışmaya başladığım dönemde ise toplumun gerçekleriyle daha da yakından ilgilenmeye ve bu gerçekleri yaşamaya başladım. Her zaman ilk hedefim ve ilkem insanlara yardım etmek oldu. Tek tek insanların sorunlarıyla veya toplumun sorunlarıyla ilgilenmek, bu sorunlara çözüm üretmek benim için adeta bir yaşam şekli. Ben bunu sırf para kazanmak için yapmıyorum. Bu beni hayata bağlıyor. Çünkü ben küçüklüğümden beri yardım gördüm. Artık yardım etme, halkımıza, toplumumuza ve bölgemize yardımcı olma sırası bizde. Ben kendi adıma bugüne kadar bu görevi yerine getirmeye çalıştım ve çalışıyorum. Kader bize farklı konumlardan topluma, bölgeye hizmet etme imkanı verirse onu da en iyi şekilde yerine getirmeye çalışacağız.
"TRAKYA KALKINMA KOMİSYONU RAPORUYLA ORTAYA ÇIKAN FIRSAT KAÇIRILMIŞ OLDU"
GÜNDEM: Geçtiğimiz haftalarda mecliste kabul edilen Trakya Kalkınma Komisyonu'nun raporunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hüseyin BALTACI: Ne yazık ki olumlu bir şekilde değerlendiremiyorum. Bu raporu azınlığımız adına olumlu bir şekilde değerlendirebilmek için gerekli olan şartlar ne yazık ki oluşmadı. Raporu sadece iktidardaki Yeni Demokrasi Partisi onayladı. Örneğin SİRİZA ve KİNAL onaylamadı. Yıllar sonra kurulan ve bölgemizin sorunlarının çözüme kavuşturulması amacıyla oluşturulan meclis komisyonunun öncelikli görevi, Batı Trakya'nın geri kalmasına neden olan sebepleri ortadan kaldırmak olmalıydı. Azınlığımızın ekonomik anlamda geri bırakılmış olması Batı Trakya'daki en büyük sorundur. Bu neredeyse herkes tarafından kabul ediliyor. Ne yazık ki Trakya Kalkınma Komisyonu, azınlığımızın ekonomik sorunlarına da, kurumsal sorunlarına da bir çözüm getirmemiştir. Hatta mevcut sorunlara çözüm önerisi bile getirmemiştir. Özetle söylemek gerekirse çok yetersiz bir rapor olmuştur. Özellikle de azınlığımız açısından değerlendirirsek, istişare döneminde azınlık kurumları tarafından komisyona gönderilen raporların gerektiği gibi dikkate alınmadığı ortada. Ne yazık ki bu üzücü bir durum. Hükümetin her gün daha da ağırlaşan sorunlarımıza gereken hassasiyeti göstermediğini görüyoruz. Bu komisyonla bölgemiz için bir fırsat doğmuştu. O fırsat kaçırıldı.
"HÜKÜMETİN ÇİFTÇİYE VE TARIMA VERDİÄžİ DESTEK YETERSİZ. BÖLGE EKONOMİSİ YOÄžUN BAKIMA ALINMASI GEREKEN HASTA GİBİ"
GÜNDEM: Bölgenin karşı karşıya olduğu ekonomik durum hakkında görüşünüz nedir?
Hüseyin BALTACI: Bölgemiz çok uzun süredir zor bir dönemden geçiyor. Ekonomik kriz uzun süredir bölgemizi ve halkımızı etkisi altına almış bulunuyor. 2010 yılında başlayan ekonomik kriz Batı Trakya'da bugüne kadar hiç hafiflemedi. Aksine bu kriz daha da derinleşti. Son yıllarda ise krizin derinleşmesiyle göç başladı. Daha doğrusu başlamış olan göç sorunu daha da arttı. Şu anda bölgemizde ciddi anlamda yatırım yok. Tarım kötüye gidiyor. Çiftçi durumundan şikayetçi. Hükümetin tarıma ve çiftçiye verdiği destek yetersiz. Gençlere iyi bir gelecek vaat eden bir durum ne yazık ki yok. Dünyadaki enerji krizine de hazırlıksız yakalanan ülkemizdeki hayat pahalılığı ve zamlar da mevcut duruma eklenince çok vahim bir tabloyla karşı karşıya kalıyoruz. Bölgemiz Türkiye'ye ve Bulgaristan'a sınır olan bir bölge. Her iki ülkeye de açılan sınır kapıları var. Fakat bu bölgelerden gelen turistlerden bizim bölgemiz yararlanamıyor. Bunun için bir yatırım da yok, yatırım yapacak kişilere bir teşvik de yok. Hükümetlerin bölgemize turizm hareketliliğini arttırmak için cesaretlendirici teşvikler vermeli. Bunlar ne yazık ki yok. Bölgemizdeki sanayi kuruluşlarının da kapanması ve buradan ayrılması uzun denilecek bir zaman dilimi boyunca devam etti. Ancak yetkililer bunu görmelerine rağmen önlem alınmadı. Sanayi kuruluşlarının, fabrikaların buradan kaçmasını engelleyebilecek bir şey yapılmadı. Yıllarca çalışma alanında olan birisi olarak bölgemizdeki ekonomik gidişattan hiç memnun değilim. İnsanımız için her geçen gün şartlar daha da kötüye gidiyor. Bölgemizdeki ekonomik durumu dikkate aldığımızda eğer tıp terimleriyle konuşacak olursak şunu söyleyebiliriz. Bölge insanı ve bölge ekonomisi şu anda yoğun bakıma alınması gereken hasta gibi. Hasta yoğun bakıma alınmazsa pek bir şansı yok. Durum bunu gösteriyor. Yoğun bakım dediğimiz nedir? Yoğun bakım dediğimiz; hükümetin önyargısız, art niyetsiz ekonomik kalkınma için ciddi önlemleri almasıdır. Yoksa dediğim gibi hastanın pek şansı yok.
"NE YAZIK Kİ AZINLIÄžIMIZA UYGULANAN HAKSIZ POLİTİKALARIN SONUÇLARINI BUGÜN YAŞAMAYA DEVAM EDİYORUZ"
GÜNDEM: Ekonomik krize Batı Trakya Türk Azınlığı açısından nasıl bakıyorsunuz?
Hüseyin BALTACI: Batı Trakya'da şu anda yaşanan sorunların kaynağı geçmişte yapılan yanlışlarda. Batı Trakya Türk Azınlığı'nın maruz kaldığı haksız ve ayrımcı uygulamaların bedelini aslında tüm bölge ödüyor. Bir bölgede yaşayan insanların yarısını geri bırakırsanız, o memleket hayır görmez. Her zaman bazı işler ters gider. Çünkü bölgemizde yaşayan iki kişiden biri sorunlarla uğraşırken, diğeri de rahat olamaz. O da kendine iyi ve güven içinde bir gelecek hazırlayamaz. Ne yazık ki azınlığımıza uygulanan yanlış politikaların, haksız uygulamaların sonuçlarını bugün yaşamaya devam ediyoruz. Batı Trakya bölgesinde bu kadar ağır ve derin bir ekonomik kriz yaşanıyorsa bunun önemli sebebi azınlık toplumunun geri bırakılmış olmasıdır. Bu yanlışta ısrar edilmesi, bölgemiz, insanımız ve dolayısıyla ülkemiz adına yapılacak en büyük yanlış olur. Önümüzdeki dönemde bu sorunla ilgili olarak bir anlayış ve mantık değişikliğine gidilmesi gerekiyor. Şu anda azınlık insanımızın durumu gerçekten çok kötü. Ben bir doktor olarak, İskeçe Hastanesinde haftanın belli günlerinde görev yapan ve dolayısıyla tüm toplum kesimleriyle muhatap olan biri olarak ve tabii ki bir dernek başkanı olarak mevcut durumu çok iyi görebiliyorum. Sadece görmek değil, bunu yaşıyorum. Her gün bir çok olayla karşılaşıyorum. Gelip muayene olup da cebinde para olmayan o kadar çok insan var ki. Sağlık hizmetine para ayıramayan veya yeterince imkanı olmayan o kadar çok insanımız var ki. Beni tanıyanlar ne demek istediğimi çok iyi anlar ve çok iyi bilir. Son yıllarda hangi köye baksanız, hangi mahalleye baksanız aile reislerinin yurt dışında olduğunu göreceksiniz. Gençlerin yurt dışında olmadığı köy artık kalmadı. Çiftçilik yapmak isteyen, hayvancılık yapmak isteyen genç kalmadı. Bu durumu değiştirmemiz gerekiyor. Ama her şeyden önce hükümetin ve yetkili kişilerin azınlığın geri kalmışlığının bölge için bir sorun olduğunu anlaması şart. Biz bu bölgede yaşayan insanlar olarak, bu bölgede faal olan kişiler ve kurumlar olarak bu doğrultuda katkı yapmaya, üzerimize düşen görevi yerine getirmeye her zaman hazırız.
"İNSANLARIN DİN, IRK VE SİYASİ GÖRÜŞÜNE BAKMADAN HERKESE YARDIM ETMEYE ÇALIŞIYORUM"
GÜNDEM: Azınlığımızın yıllarca çözüm bekleyen kronik sorunlarının çözümü mümkün mü? Sizin bu konudaki görüşünüz veya öneriniz nedir?
Hüseyin BALTACI: Ben nerede olursa olsun, hangi şartta olursa olsun her türlü sorunun mutlaka bir çözümü olduğuna inanıyorum. Ben insan olarak da her zaman iyimser olan birisiyim. Olaylara ve insanlara her zaman pozitif bir bakış açısıyla bakmaya çalışırım. Bir sorunla karşılaşınca da bunu aşmaya çalışırım. Sosyal ve siyasi olaylara da bu şekilde bakıyorum. Şartlar çok zor olabilir, durum elverişli olmayabilir. Ancak bir insanın veya bir toplumun yaşadığı sorunlar eğer irade varsa çözüme kavuşabilir. Dolayısıyla azınlığımızın da yıllarca çözüm bekleyen kronik azınlık sorunları elbette ki çözüme kavuşabilir. Bunun için gerekli olan şey siyasi iradedir. Tabii ki azınlığımızın da kendi kurumlarıyla, kendi temsilcileriyle bunu istemesi gerekir. Yüksek sesle bunu ifade etmesi gerekir. Bu aynı zamanda sorunların çözümüne de yardımcı olacaktır. Teşvik edecektir. Fakat devlet yetkililerinin, hükümetin azınlığımızın sorunlarını çözmesi için gerekli iradeyi ortaya koyması lazım. Bunun için çekinmemesi gerekiyor. Bizim yaşadığımız sorunlar bu bölgenin ve ülkenin sorunları. Ülkemizin sorunlarını çözüme kavuşturmamak bize bir şey kazandırmaz. Tam aksine sorunlarımızın çözüme kavuşması, bölgemizi de, ülkemizi de rahatlatır. Bu sorunların devam etmesi ise bölgemizi rahatlatmayacağı gibi, azınlık insanındaki haksızlık duygusunun da devam etmesine neden olacaktır. Gerek kronik azınlık sorunları olarak nitelendirdiğimiz sorunların, gerekse son yıllarda ağırlaşan ve derinleşen ekonomik kriz, işsizlik ve göç sorunlarının neden olduğu bir ortam var. Bizler bölgemizin sürekli bir şekilde sorunlarla anılmasını ve bu şekilde tanınmasını istemiyoruz. Bizim kültürel ve tarihi zenginliklerimiz var. Biz bunlarla anılmak ve bilinmek istiyoruz. Ancak bunun için mevcut problemler yumağının bir şekilde çözülmesi gerekiyor. Bakın Kovid -19 döneminde Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği başkanı olarak azınlık içinde iş adamlarımızla irtibata geçerek 60 bin euroluk bir bağışla İskeçe Devlet Hastanesine oksijen makinası aldık. Bizler bir teşekkür beklerken, neredeyse suçlu ilan edildik. Azınlık kurumları aleyhine propagandalarıyla meşhur olan bazı çevreler bundan rahatsız oldu ve bu olayda da bir ayrımcılık çıkardı. Ne kadar üzücü değil mi? Bunun için parasını veren iş adamlarını düşünebiliyor musunuz? Biz azınlık olarak karşılıklı saygı içinde birlikte yaşam kültürünün hakim olmasını istiyoruz. Ancak bunu istemeyen kesimler var. Ben işimde, mesleğimde, günlük hayatımda sadece azınlık insanına değil, çoğunluk insanına da aynı bakış açısıyla yaklaşıyorum. İnanın ki insanların din, ırk ve siyasi görüşüne bakmadan herkese yardım etmeye çalışıyorum. Hiç kimse de bunun aksini iddia edemez. Azınlık insanını 'yabancı bir unsur' gibi gören kişi ve çevrelerin de bazı gerçekleri zamanla göreceğine inanıyorum. Görmek zorundalar. Biz azınlık insanı olarak, azınlık toplumu olarak bu bölgenin ve ülkenin asli unsuruyuz. Yabancısı değil, bu bölgenin temeliyiz.