03-10-2025
DEB Partisi temsilcileri Avrupa Parlamentosundaki konferansı anlattılar
Avrupa Parlamentosunda gerçekleştirilen ve Batı Trakya Türk Azınlığının sorunlarının güçlü bir şekilde gündeme taşındığı “Ulusal Azınlıklar Konferansı” sonrası gazetemiz, etkinliğin öne çıkan isimleriyle özel röportajlar yaptı. DEB Partisi Genel Başkanı Çiğdem Asafoğlu, BTAYTD Başkanı ve DEB Partisi AP Milletvekili adayı Hüseyin Baltacı ile EFA Genel Başkan Yardımcısı Kerem Abdurahimoğlu, Avrupa’daki yankıları, azınlık hakları mücadelesinin geleceğini ve Yunan vekillerin tepkilerini gazetemize değerlendirdi. Bu özel söyleşilerde hem konferansın perde arkasını hem de azınlık haklarının Avrupa’daki seyrini bulacaksınız.

Avrupa Parlamentosunda gerçekleştirilen ve Batı Trakya Türk Azınlığının sorunlarının güçlü bir şekilde gündeme taşındığı “Ulusal Azınlıklar Konferansı” sonrası gazetemiz, etkinliğin öne çıkan isimleriyle özel röportajlar yaptı. DEB Partisi Genel Başkanı Çiğdem Asafoğlu, BTAYTD Başkanı ve DEB Partisi AP Milletvekili adayı Hüseyin Baltacı ile EFA Genel Başkan Yardımcısı Kerem Abdurahimoğlu, Avrupa’daki yankıları, azınlık hakları mücadelesinin geleceğini ve Yunan vekillerin tepkilerini gazetemize değerlendirdi. Bu özel söyleşilerde hem konferansın perde arkasını hem de azınlık haklarının Avrupa’daki seyrini bulacaksınız.
ÇİĞDEM ASAFOĞLU
DEB PARTİSİ GENEL BAŞKANI
GÜNDEM: Sayın Başkan, DEB Partisi olarak çok kısa bir süre önce Avrupa Parlamentosunda Avrupa Hür İttifakı ile “AB’de Ulusal Azınlıkların Demokratik Katılım Hakkı” başlıklı bir konferans düzenlediniz. Bu konferansı ve yapılış amacını bizim için değerlendirir misiniz?
Ç. ASAFOĞLU: Elbette. Çok yakın bir tarihte Avrupa Parlamentosunda, Avrupa Hür İttifakı ile birlikte “AB’de Ulusal Azınlıkların Demokratik Katılım Hakkı” konulu önemli bir konferansa ev sahipliği yaptık. Bu etkinliğin temel amacı, Avrupa’da yaşayan ulusal azınlıkların siyasal hayata eşit ve adil bir şekilde katılımının nasıl güvence altına alınabileceğini tartışmaktı. Bugün Avrupa Birliği değerlerinden söz ediyorsak, demokrasi, eşit yurttaşlık ve insan hakları bu değerlerin en merkezinde duruyor. Ancak azınlıkların siyasal temsili söz konusu olduğunda, hala ciddi eksiklikler olduğunu görüyoruz.
Biz DEB Partisi olarak bu eksikliklerin bizzat tanığı ve muhatabıyız. Örneğin Yunanistan’daki yüzde 3 seçim barajı bunun en çarpıcı göstergesidir. Avrupa’da Danimarka azınlığını temsil eden SSW Partisi gibi örneklerde baraj muafiyetleri uygulanırken, Batı Trakya Türk Azınlığını temsil eden bir partinin önüne yüksek bir baraj konulması, demokratik katılım hakkının fiilen engellenmesi anlamına geliyor. Biz bu konferansta bu çelişkiyi gündeme taşıdık.
Konferansta ayrıca sadece seçim barajları değil, daha geniş bir perspektiften bakarak dernekleşme özgürlüğü, Yunanistan tarafından AİHM kararlarının uygulanmaması, azınlık eğitim kurumlarının kapatılması ve müftülük meselesi de tartışıldı. Hepimizin bildiği gibi Batı Trakya’da yıllardır AİHM tarafından alınan dernek kararları uygulanmıyor. Bu durum yalnızca hukuk devleti ilkesine değil, AB’nin kendi inşa ettiği insan hakları standartlarına da aykırı. Öte yandan azınlık ilkokullarının “öğrenci azlığı” gerekçesiyle sistematik olarak kapatılması, Lozan Antlaşması’yla güvence altına alınan eğitim özerkliğinin yok sayılması anlamına geliyor. Bu meseleleri Avrupa kamuoyunun gündemine taşıma sorumluluğumuz vardı ve yaptık.
Müftülük konusuna da değinmek isterim. 2018’de getirilen düzenlemeler bazı yönleriyle olumlu görülse de, toplumun kendi dini liderini seçme hakkı hala tanınmıyor. Biz Avrupa’daki iyi örnekleri hatırlatarak, bu hakkın Batı Trakya Türk Azınlığına tanınması gerektiğini vurguladık.
Kısacası, bu konferans bir şikayet kürsüsü değildi. Tam aksine çözüm yollarının tartışıldığı bir platformdu. Avrupa standartları ve iyi uygulamalar ortadayken, Yunanistan’ın da bu standartları hayata geçirmesi gerektiğini anlattık. Bizim için bu konferans, Batı Trakya Türk Azınlığı’nın sesi olmanın, sorunları Avrupa’nın merkezine taşımanın ve aynı zamanda demokratik katılım konusunda umut verici bir yol haritası çizmenin bir parçasıdır.
Bugün biz Batı Trakya Türk Azınlığı olarak şunu söylüyoruz: Eşit yurttaşlık sadece anayasal bir kavram değil, günlük hayatta karşılığını bulması gereken bir haktır. Bizim mücadelemiz de bunun için. Ayrımcılığı değil birlikte yaşamayı, baskıyı değil adaleti, korkuyu değil güveni savunuyoruz.
GÜNDEM: Konferansın Yunanistan siyaseti ve özellikle Batı Trakya Türk Azınlığı için önemi neydi?
Ç. ASAFOĞLU: Bu konferansın Yunanistan siyaseti ve Batı Trakya Türk Azınlığı açısından önemi çok boyutludur. Öncelikle şunu açıkça söylemek gerekir ki Yunanistan, Avrupa Birliği’nin üyesi bir ülke olarak demokrasi, eşit yurttaşlık ve hukukun üstünlüğü ilkelerini kendi içinde eksiksiz uygulamak zorundadır. Ancak azınlık hakları konusunda bu ilkelerle uygulamalar arasında ciddi bir mesafe bulunuyor. Bizim amacımız, bu mesafeyi Avrupa’nın gözünde görünür kılmak ve çözüm yollarını tartışmaya açmaktı.
Batı Trakya Türk Azınlığı için bu konferans bir dönüm noktasıdır çünkü sorunlarımızı sadece Atina’da veya Batı Trakya’da değil, Brüksel’de, Avrupa Parlamentosu’nun kalbinde dile getirdik. Böylece meselelerimiz artık sadece yerel bir “azınlık meselesi” değil, Avrupa değerleriyle doğrudan bağlantılı bir demokrasi sorunu olarak görünür hale geldi.
Yunanistan siyaseti açısından ise bu toplantı bir ayna olarak görülebilir. Çünkü konferansta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ve diğer AB standartları hatırlatıldı. Bu belgeler Yunanistan’ın da imzalamış olduğu uluslararası yükümlülükleri ortaya koyuyor. Dolayısıyla burada söylenenler, Yunanistan’a dışarıdan bir dayatma değil, aslında kendi taahhütlerini yerine getirmesi için bir hatırlatmaydı.
Batı Trakya Türk Azınlığı özelinde bahsetmem gerekirse, bu konferans umut verici oldu. Gençlerimizden sivil toplum temsilcilerine kadar farklı kesimler, seslerinin Avrupa’nın en üst platformlarında duyulduğunu gördü ve bundan memnuniyet duydular. Bu, yalnızca moral kazanmak açısından değil, hak mücadelesini daha düzenli ve kararlı sürdürmek açısından da çok değerli bir gelişmedir. Bu konferans Yunanistan siyasetine uluslararası standartlarla yüzleşme zorunluluğunu hatırlatırken, Batı Trakya Türk Azınlığına da “biz yalnız değiliz” mesajını verdi. Bu durum, bana göre, geleceğe dair umutlarımızı pekiştiren ve demokratik mücadelemizi güçlendiren tarihi bir adımdır.
GÜNDEM: Konferansa birçok AB ülkesinden ve Yunanistan’dan milletvekilleri, sivil toplum kuruluşları, akademisyen ve diplomatlar katıldı. Konferans, katılımcılar üzerinde nasıl bir etki yarattı?
Ç. ASAFOĞLU: Konferansın en dikkat çekici yanı, farklı ülkelerden gelen siyasetçi, akademisyen ve sivil toplum temsilcilerinin Batı Trakya Türk Azınlığının yaşadığı sorunları doğrudan bizden dinlemiş olmasıydı. Çoğu zaman bu meseleler Avrupa kamuoyuna dolaylı bilgilerle veya önyargılı yansımalarla aktarılıyor. Bu defa ise sorunlarımızı, belgeler ve somut örneklerle bizzat biz anlattık. Bu durum katılımcılar üzerinde güçlü bir etki bıraktı. Avrupa’dan gelen temsilciler de aslında bu konunun sadece Batı Trakya’ya özgü olmadığını, kendi ülkelerinde de benzer sorunlar olduğunu söylediler. Böylece mesele Avrupa’daki bütün azınlıkların ortak sorunu olarak ele alındı.
Yunanistan tarafından ise Yeni Demokrasi, Özgürlük Rotası ve Yunan Çözümü partilerinin temsilcileri konferans esnasında rahatsızlıklarını açıkça ortaya koydular, hatta bizim cevabımızın akabinde salondan gürültülü bir şekilde ayrılmayı seçtiler. Bu, aslında konferansın gerçekleri bütün çıplaklığıyla ortaya koyduğunu gösterdi. Bizim için önemli olan, bu rahatsızlığın da bir farkındalık yaratmasıdır. Çünkü sorunları inkar etmek yerine, yüzleşmek ve çözmek gerekir. Akademisyenler ve sivil toplum kuruluşları ise konferansı çok yapıcı buldu. Azınlık hakları konusunda hazırlanmış raporlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları gibi somut referansların dile getirilmesi, tartışmanın hukuki ve demokratik boyutunu gösterdi.
Genel olarak konferans katılımcılar üzerinde iki yönlü bir etki bıraktı diyebilirim. Avrupa genelinden katılımcılar için bu sorunlar daha görünür ve daha evrensel hale gelirken, Yunan vekiller bu meselelerin artık ulusal sınırları aşarak Avrupa gündemine yerleştiği gerçeğiyle yüzleştiler. Batı Trakya Türk Azınlığı içinse bu, sesimizin en yüksek platformlarda yankı bulduğunu görmek cesaret verici oldu. Halkımızdan gelen olumlu geribildirimler de bunu kanıtlar nitelikte.
GÜNDEM: Konferansın Batı Trakya Türk Azınlığı ve Yunanistan genelinde yansımaları nasıldı?
Ç. ASAFOĞLU: Konferansın yankıları hem Batı Trakya’da hem de genel olarak Yunanistan siyasetinde oldukça belirgin oldu diyebilirim. Batı Trakya Türk Azınlığı açısından bu toplantı bizi daha da güçlü kıldı. Çünkü yıllardır dile getirdiğimiz sorunlar –seçim barajı, dernekleşme özgürlüğü, okulların kapatılması ve müftülük meselesi– bu kez Avrupa Parlamentosunun kürsüsünden, uluslararası hukuk ve Avrupa standartları çerçevesinde ifade edildi. Azınlık toplumu için bu, sesinin duyulduğunu, yalnız olmadığını ve mücadelesinin Avrupa’da karşılık bulduğunu görmek anlamına geliyor. Gençlerimizden sivil toplum kuruluşlarımıza kadar geniş bir kesim için bu büyük bir umut haline gelmiş vaziyette.
Yunanistan geneline baktığımızda azınlık haklarının gündeme taşınması, Atina siyaset arenasında her zaman olduğu gibi hassasiyet yarattı. Konferans esnasında bazı Yunan parlamenterlerin tepkili konuşmaları, hatta salondan ayrılmaları, bu hassasiyetin ne kadar derin olduğunu gösteriyor. Ancak bu aynı zamanda şu gerçeği de ortaya koydu: Batı Trakya’daki meseleler artık sadece yerel bir tartışma değil, Avrupa’nın gözü önünde uluslararası bir mesele haline gelmiş durumda.
Basına ve kamuoyuna yansıyan tepkilere baktığımızda, “Batı Trakya Türk Azınlığı yoktur” söylemini tekrar eden kesimler hala mevcudiyetini korurken bir diğer yandan AİHM kararlarının uygulanması gerektiğini kabul eden, uluslararası standartlara uyumun önemini vurgulayan yapıcı sesler de duyuluyor. Bizleri derinden üzen ise aşırı sağ kesimin galeyanına gelip tehdit ve nefret söylemleriyle bizleri yıldırmaya çalışanları görmek oldu. Bu en basit haliyle hakkımızı dile getirmemize bile tahammül edemeyen bir anlayışın tezahürüdür ve bazı kesimler tarafından bilinçli olarak oluşturulmaktadır.
Bizim temennimiz, Avrupa’nın merkezinde verdiğimiz mesajın hem azınlığımızın geleceği hem de Yunanistan’ın demokratik standartları açısından kalıcı bir iz bırakmasıdır.
HÜSEYİN BALTACI
BTAYTD BAŞKANI - DEB PARTİSİ AP MİLLETVEKİLİ ADAYI
GÜNDEM: Sayın Dr. Hüseyin Baltacı, “AB’de Ulusal Azınlıkların Demokratik Katılım Hakkı” başlıklı konferansta konuşmacı olarak yer aldınız. Sizce konferansın Yunanistan’da ulusal azınlıkların, Türk azınlığın hakları mücadelesine katkısı ne oldu?
H. BALTACI: Öncelikle bir Batı Trakya Türkü olarak Avrupa Parlamentosunda böyle önemli bir etkinlikte konuşmacı olarak yer almak benim için büyük bir onur ve gurur kaynağı oldu. Bu konferans, Batı Trakya Türk Azınlığı için bir dönüm noktası niteliğindedir. Çünkü ilk kez sesimizi bu düzeyde, doğrudan Avrupalılara duyurma imkânı bulduk.
Bugüne kadar seçim süreçlerinde çeşitli karanlık çevreler, halkımızın oylarının boşa gideceğini iddia ederek irademizi kırmaya çalıştı. Ancak bu etkinlik tam tersine, Batı Trakya Türklerinin demokratik mücadelesinin güçlü bir şekilde devam ettiğini ve Avrupa’da yankı bulduğunu göstermiştir.
Konferansta, eğitimde yaşadığımız adaletsizliklerden kimliğimizin tanınmaması sorununa, vakıflarımızın karşılaştığı engellerden siyasi ve demokratik haklarımızın çiğnenmesine kadar birçok konuyu dile getirdik. Artık Batı Trakya Türkleri, kabuğuna çekilmiş, sesi kısılmış bir azınlık değil; aksine Avrupa’da haklarını savunabilen ve geniş kitlelere sesini duyurabilen bir topluluktur.
Ne yazık ki Yunanistan’daki sözde solcu partilerin bize sırt çevirdiğini bir kez daha gördük. Buna karşın Avrupa’da mücadelemizi anlayan, bizi dinleyen ve destek veren EFA Partisine teşekkürlerimi sunuyorum.
Bu etkinliği sadece bir başlangıç olarak görüyorum. Batı Trakya Türklerinin sorunlarını çözme ve haklarını güvence altına alma yolunda Avrupa kurumlarıyla iş birliğimizi artırarak yolumuza kararlılıkla devam edeceğiz.
GÜNDEM: Hem doktor olarak hem de uzun yıllar DEB Partisinde siyaset yapan bir isim olarak, bir yandan bölgede başta siz ve diğer azınlık temsilcileri hedef gösterilirken, diğer taraftan Avrupa Parlamentosunda size söz verilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
H. BALTACI: Batı Trakya Türkü artık kendi kabuğundan çıkmış, sesini özgüvenle duyurabilen bir topluluktur. Avrupa Parlamentosunda sesimizi yükseltmemiz, Yunanistan yönetiminin bize karşı uygulamalarını açıkça dile getirmemiz bir dönüm noktası oldu. Orada gördüğümüz ilgi, destek ve anlayış bize umut ve motivasyon verdi; kesinlikle önyargılı ya da küçümseyici bakışlarla değil, cesaret verici, yol gösterici bir tutumla karşılandık. Bu da doğru yolda olduğumuzun en somut göstergesidir.
Artık Avrupa, bize yapılan haksızlıkları görmeli ve duymalıdır. Biz ezilen, sessizleştirilmiş bir azınlık değiliz; ayakları üzerinde duran, kendi sözünü herkesin anlayabileceği şekilde ifade edebilen bir topluluğuz. Elbette sorunlarımız bir anda çözülmeyecek ama uluslararası platformda attığımız bu adım çok ciddi ve tarihi bir adımdır. Bunun yansımasını da halkımızın desteğinde görüyoruz. İlk günden itibaren gösterilen ilgi, beklentileri yükseltti. Biz de halkımızı asla mahcup etmeyecek, bu mücadeleyi daha ileriye taşıyacak adımları kararlılıkla atacağız.
Şunu da özellikle belirtmek isterim: Bizim yürüttüğümüz mücadele siyasi bir kariyer değil, onur ve var olma mücadelesidir. Kimliğimizi yaşatmak, şerefimizi ve haklarımızı korumak için kutsal bir sorumluluk üstleniyoruz. 2015’te başladığım bu yolda, 2019 seçimlerinde yaşadığımız karalama kampanyaları bizi yıldırmadı; tam tersine daha da güçlendirdi. 2023’te karşılaştığımız hayal kırıklıklarına rağmen 2024’te Avrupa Parlamentosunda elde ettiğimiz başarı, mücadelemizin ne kadar doğru olduğunu gösterdi.
Bizim başarımız birçoklarının dikkatini çekti ve mesajlarımız yerine ulaştı. Bu, Batı Trakya Türkleri için çok önemli bir gelişmeydi. Çünkü gördük ki birlik, beraberlik ve birbirimize destek sayesinde ciddi kazanımlar elde edebiliyoruz. Bundan sonra da bu onurlu mücadeleyi, emin adımlarla sürdüreceğiz.
GÜNDEM: Sizce genel olarak Türk Azınlık temsilcileri, özel olarak da son dönemde DEB Partisinin ısrarla meşru ve demokratik yöntemlerle sürdürdüğü Yunanistan’ın demokratikleşmesi mücadelesini şeytanlaştırmanın ve hedef göstermelerin altında ne yatmaktadır?
H. BALTACI: Bunun cevabı çok açık. Yunan yönetiminin Batı Trakya Türkünü “entegre etmek” değil, asimile etmek gibi bir amaç taşıdığı artık herkesçe biliniyor. Bu politikanın arkasında gayri-demokratik yöntemler yatıyor. Önce psikolojik baskı yoluyla toplumumuz üzerinde korku ve yıldırma yaratılmaya çalışıldı; böylece haklı ve onurlu mücadelemiz zayıflatılmak istendi.
İkinci boyut olarak, kendi iç kamuoyunu etkilemek amacıyla sistematik bir şeytanlaştırma stratejisi uygulandı. Medya ve bazı siyasal çevreler aracılığıyla bizi “öteki” göstermeye, nefret söylemleriyle zemin hazırlamaya, halklar arasında huzur yerine kutuplaşma ve karışıklık üretmeye çalıştılar. Bu yaklaşım, demokratik muhalefeti değil; toplumsal barışı zedelemeyi ve azınlığı marjinalleştirmeyi hedefleyen kasıtlı ve organize bir provokasyon niteliğindedir.
DEB Partisinin meşru, demokratik yollarla yürüttüğü demokratikleşme ve hak arayışı; bu nedenle bazı kesimlerin gözünü korkuttu. Çünkü hak ve adalet isteyen bir azınlığın görünürlüğü, mevcut asimilasyonist ve ayrıştırıcı politikalara karşı en güçlü karşıtlıktır. Bu sebeple saldırıların arkasında hem ideolojik hem de siyasal bir motivasyon bulunuyor.
GÜNDEM: Sürekli hedef gösterilmenize, itibar suikastı girişimlerine maruz kalmanıza rağmen mücadeleden vazgeçmemekte sizin temel motivasyonunuz nedir?
H. BALTACI: Bu çok doğru bir tespit. Batı Trakya Türk azınlığının her bir ferdinin 7’den 70’e ortak motivasyonu, kutsal davamızdan ve haklı mücadelemizden asla vazgeçmemektir. Bana ve azınlık temsilcilerine yapılan hakaretler, itibar suikastları ya da hedef göstermeler bizi yolumuzdan alıkoymuyor; tam tersine kararlılığımızı daha da pekiştiriyor.
Ben bir doktor olarak yıllarca Türk, Yunan, Hristiyan ya da Müslüman ayrımı yapmadan herkese eşit şekilde hizmet sundum. Başka biri bunu yapmış olsaydı belki adına heykel dikilecekti; fakat bana yönelik tam tersi bir karalama ve baskı politikası yürütüldü. İş hayatıma yansıyan engellemeler, mali denetimler, İskeçe Hastanesinden koparılmam gibi haksız uygulamalarla karşılaştım. Yıllarca gönüllü olarak verdiğim hizmetler görmezden gelindi. Bunun tek sebebi, korkmadan, cesaretle ve özgüvenle azınlığımızın haklarını dile getirmemdir.
Ama bütün bu aksiyonlar bizi caydırmak yerine daha da güçlendirdi. Bugün Batı Trakya Türkleri mücadelelerine daha sıkı sarılıyor, dik duruşlarını daha kararlı şekilde sürdürüyor. Bizim için bu saldırılar aslında bir tür kanıttır: Doğru yolda olduğumuzun, haklılığımızın ve adalet arayışımızın somut göstergesidir.
KEREM ABDURAHİMOĞLU
İTB BAŞKANI – EFA GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
GÜNDEM: Sayın Kerem Abdurahimoğlu, siz hem DEB Partisi adına hem de EFA Genel Başkan yardımcısı olarak EFA adına konferansta yer aldınız. Konferansın ulusal azınlıkların karar alma süreçlerine katılımı anlamında Avrupa siyasetine katkısını değerlendirebilir misiniz?
K. ABDURAHİMOĞLU: 4 Eylül’de DEB Partisi ve EFA iş birliğinde Avrupa Parlamentosunda bir konferans gerçekleştirdik. Bu konferans bugün ekonomi, sosyal politikalar iklim değişikliği ve güvenlik alanında yaşamsal sorunları olan AB’nin çok önemli bir meselesini ele aldı. Ulusal Azınlıkların demokratik katılım hakkı. Bugün AB nüfusunun yaklaşık yüzde 10’u azınlıklardan oluşuyor. AB vatandaşı olan, AB’nin politikalarından etkilenen, vergi ödeyen yaklaşık 50 milyon gibi ciddi bir nüfustan bahsediyoruz. Bu konferansla azınlıkların karar alma süreçlerine katılımının önemini çözüm yerinde, AP’da vurguladık. AB’nin sosyal, ekonomik ve bölgesel politikalarının başarılı olması için etkili bir azınlık politikasının gerekliliğini ifade ettik. Şöyle ki birçok azınlık yaşadıkları bölgelerde aslında nüfusça azınlık değildir. Batı Trakya Türk azınlığı örneğin Gümülcine’de, İskeçe’de azınlık değildir. Bu nedenle bu bölgenin gelişimi Türk Azınlığın gelişimine bağlıdır. O yüzden karar alma süreçlerinde azınlık söz sahibi olmalıdır. Bu konferansla hem Avrupa Parlamentosunda hem de Avrupa Komisyonu nezdinde önemli bir başlık açtık. Azınlık hakları meselesi, ekonomik, sosyal, eğitimsel, insani boyutları olan bir meseledir. AB bu konuya kayıtsız kalamaz. Konferans ile Avrupa Komisyonu ile iletişim kanalları kurduk. Bu iletişim bundan sonra da devam edecek. Bu nedenle DEB Partisi ve ittifak ortağı EFA Avrupa’nın sorunlarının esasına, demokrasi, sosyal adalet, azınlık ve insan haklarına odaklanarak yaptığı siyasetle AB’ye katkı sunmaya devam edecek.
GÜNDEM: EFA’nın Batı Trakya Türk Azınlığının sorunlarının anlatılması ve çözülmesi konusundaki yaklaşımını anlatır mısınız?
K. ABDURAHİMOĞLU: Öncelikle EFA, AB içinde azınlık haklarını önceleyen, bu alanda politikalar geliştiren tek parti. Bugün EFA’nın Batı Trakya Türk Azınlığının birçok sorununa çözüm arama mücadelesinde tüm imkanlarıyla yanında olduğunu söyleyebiliriz. EFA, Türk Azınlığın kimliğini, gerçek sorunlarını AB içinde açıklıkla dile getiriyor. Artık DEB Partisi, Batı Trakya’nın, Türk Azınlığın, eğitim alanında, azınlık hakları alanında, ekonomi alanında karşılaştığı sorunları EFA içindeki konumu sayesinde AB organlarına aktarabiliyor. Bugün Türk Azınlığın sorunları mücadelesi EFA’nın bulunduğu 17 AB ülkesinde biliniyor, demokrasi mücadelemiz alkışlanıyor. Yine çözümler, alternatifler Avrupa kurumları nezdinde aranabiliyor. Sonuç olarak EFA Avrupa Parlamentosunda grubu bulunan, milletvekilleri olan, Avrupa siyasetini etkileyebilecek konumda bir parti. Bu doğrultuda önümüzdeki süreçte DEB Partisinin EFA ile iş birliğinin, Türk Azınlığın sorunlarının çözümünde ve belki de günlük yaşamında dahi hissedeceği kazanımlar getireceğine inanıyorum.
GÜNDEM: DEB Partisinin EFA içindeki konumu ve rolü nedir? Bu anlamda EFA ile DEB Partisinin Avrupa Parlamentosunda konferans düzenlemesi ne anlama gelmektedir?
K. ABDURAHİMOĞLU: DEB Partisi EFA içinde bugün oldukça etkili bir konumdadır. Öncelikle EFA yönetimindedir. Böylelikle DEB Partisi artık Avrupa nezdinde bir siyasi güç ve Avrupa Parlamentosu içinde bir konuma sahiptir. Aslında bu konferans bunun en iyi örneği. Öyle ki düzenlediğimiz konferansı proje olarak DEB Partisi sundu ve EFA ile birlikte gerçekleştirdik. Bu çerçevede EFA Başkanı ve yöneticileriyle, EFA Parlamento Grubu milletvekilleriyle, diğer ittifak ortaklarımızla çok iyi bir diyalog ve karşılıklı anlayışa sahibiz. Bu iş birliği bizlere AB nezdinde birçok etki alanı ve kazanım sunacaktır. Azınlığımız, DEB Partisinin EFA ile geliştirdiği bu iş birliği ile Avrupa çapında tarihi bir temsiliyet ve uluslararası tanınma şansı yakalamıştır. Bu konuda önümüzdeki süreçte yeni gelişmelerin de yaşanacağını tahmin ediyorum. Batı Trakya Türk Azınlığı, DEB Partisine üç Avrupa Parlamentosu seçiminde üst üste güven duymuş ve destek vermiştir. Bugün azınlığımız, DEB Partisinin Avrupa Parlamentosundaki etkinliğiyle bu desteğin karşılığını almaktadır.
GÜNDEM: Batı Trakya Türk Azınlığının sorunlarının Yunanistan yetkilileri tarafından görmezden gelinmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
K. ABDURAHİMOĞLU: Bir hastalığın tedavisinde tanı en önemli aşamadır. Doğru tanı olmazsa o derde çare de olmaz. Yunanistan’ın yanlışı işte burada. Burada yaşayan azınlık kendi kimliği, kendi gerçeklikleri ile doğru bir şekilde tanınmazsa, diyalog kurulmazsa, sorunlarına çözüm bulmak nasıl mümkün olabilir? Ancak biz demokrasiye olan inancımızla Yunanistan’ın bu tanımama ve diyalogsuzluk çıkmazına da çare olduk. Yunanistan’da üç dilde siyaset yapan tek partidir DEB Partisi. Yine kadın genel başkanı olan, Avrupa Parlamentosundaki faaliyetlerinde kadın-erkek dengesini gözeten nadir siyasi partilerden biridir. İşte DEB Partisinin, Türk Azınlığın sahip olduğu bu demokratik olgunluk bizlerin Avrupa düzeyinde muhatap alınmamıza yol açmaktadır. Bu nedenle Yunanistan önümüzdeki süreçte bu görmezden gelme siyasetini terk edecektir düşüncesindeyim. Nitekim Atina’da görmek istemediği gerçekliklerle Brüksel’de karşılaşmak durumunda kalacaktır.