27-10-2025
Sakellion ve Batı Trakya’daki kimlik meselesi
Stamatis Sakellion’un “İ Epohi” gazetesinde yayımlanan makalesi, Batı Trakya’daki azınlık ve Yunan solu açısından büyük önem taşıyor.

Stamatis Sakellion’un “İ Epohi” gazetesinde yayımlanan makalesi, Batı Trakya’daki azınlık ve Yunan solu açısından büyük önem taşıyor.
Tahmin ediyorum ki Gümülcinelilerin bir çoğu, özellikle de toplumsal meselelerle uğraşanlar Sakellion’u tanıyorlar. Uzun yıllar bölgede gazetecilik yapan Sakellion, aynı zamanda siyasi kimliğiyle de öne çıkan bir kişi. Bir dönem SİRİZA’da yer alan, partideki ayrışmalarla birlikte Yeni Sola geçen isimler arasında yer alıyor. Ayrıca yerel SİRİZA’da azınlıkla ilgili iç hesaplaşmada, tabiri caizse “şahin” kesime karşı cesur bir duruş sergileyenlerden biri de oydu.
Yunan medyasında azınlıkla ilgili olumlu ve yapıcı yazılar görmek neredeyse imkansız. Bölgede uzun yıllar gazetecilik yapmış biri olarak itiraf etmeliyim ki, gerçekten olumlu sayılabilecek yazı ve haberlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Azınlık lehine yazı yazmak cesaret ister; “linç” edilme, hatta kimi zaman “vatan hainliğiyle” suçlanmayı göze almayı gerektirir. İşte bu yüzden Sakellion’un çıkışı hem cesur hem de değerli.
Sakelion, her şeyden önce bölgeyi çok iyi tanıyor. Yazısında azınlığın kimlik meselesine çoğunluğun bakış açısını özetlemiş, bunun demokrasi ve insan onuruyla bağdaşmadığını açık biçimde ortaya koymuş. Basit örneklerle, kimlik meselesinin mantık temelinden yoksun siyasi tavırlarla nasıl ele alındığını göstermeye çalışmış: “Düşünüyorum da, eğer 100.000 kişi Sintagma Meydanı’nda toplanıp ‘Biz Rodop’un Büyük Doğanca köyünden gelen Latinleriz’ deseler, kimse endişelenmez. Hatta bu hak memnuniyetle tanınır. Ama eğer 100.000 kişi Gümülcine’nin Barış Meydanı’nda toplanıp, içlerinden birçoğu ‘Biz Türküz ve kolektif olarak bu şekilde tanımlanmak istiyoruz’ dese, o zaman ulusal kaygı çanlarının nasıl çalacağını tahmin ediyorum.”
Yine yazısından bir alıntı:
“Diyelim ki 20.000 kişi bir meydanda toplanıyor ve her biri bireysel olarak ‘Ben Türküm’ diyor. Yunan devleti bunu kabul ediyor ve doğru da yapıyor. Ama biri eline bir megafon alıp ‘Biz burada hepimiz Türküz ve bir azınlık oluşturuyoruz’ dediğinde, bu yasaklanıyor.”
İşte bu mantık silsilesinin karşısındaki en büyük engel, azınlığa karşı oluşturulan “düşman” ve “ulusal tehlike” algısı. Çünkü azınlıkla ilgili ulusal ideolojiyi şekillendiren yapılar, bu algıyı temel alarak hareket ediyor.
Yazı sadece gazetecilik cesareti açısından değil, solun bu konuda kendiyle hesaplaşması açısından da değerli.
Sakellion’un da vurguladığı gibi, “Sol korkmaz. O otoriter devletle çatışmanın deneyimini içinde taşır. Dolayısıyla bu talebin savunulması, demokrasinin savunulmasıdır.” Ancak sol ilkesel olarak “öz tanımlama” ve diğer sorunlar konusunda azınlık mücadelesine yeterli desteği verebildi mi?
İktidar olma fırsatını yakalayan SİRİZA, azınlığın beklentilerine yanıt veremedi. Azınlık, büyük destek verdiği sol iktidardan umduğunu bulamadı, deyim yerindeyse hayal kırıklığı yaşadı. SİRİZA, azınlıkla ilgili konuları aşırı sağcı koalisyon ortağı ANEL’in tekeline bıraktı. İşte Sakellion’un yazısı bu nedenle de ayrı bir önem taşıyor. Sol, eksiklerini gözden geçirme ve özeleştiri yapma fırsatı buluyor.
Sakelion, Yeni Solun yakın zamanda yapılacak parti programı kongresine de atıfta bulunuyor. Bu kongreyi, elle tutulur adımların atılması için bir fırsat olarak görüyor; kim bilir belki de bu konuda var olan bazı hazırlıkların ipuçlarını veriyor.
Evet, azınlığın kollektif öz tanımlama hakkında çok, ama çok geç kalındı. “Azınlık insanının içindeki açık yara, aynı zamanda ülke demokrasisinin de yarası.” Bu yara, solun anlamakla yetinmemesi, somut adımlar atması gereken bir gerçek. Tarihin hatalarla dolu eski hesaplarını kapatıp yeni bir sayfa açmanın zamanı geldi de geçti bile.
Sakellion’un vurguladığı gibi, “Eğer şimdi değilse ne zaman, biz değilsek kim?”
Azınlık olarak biz de aynı soruyu soruyoruz: Sol ve aydın kesim, tartışmasız bir olgu olan Türk azınlığa gerçekten sahip çıkacak mı? Merak ve özlemle bekliyoruz…