Anasayfa

03-10-2025
Anlaşmalar ve yasalar Batı Trakya Türk Azınlık eğitimi için geçerli değil mi?
Lozan Antlaşması’nın (1923) 45–52. maddeleri, Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanmış olup, özellikle azınlıkların hakları, din ve eğitim özgürlüğü ile azınlık okullarının statüsü gibi konularda hükümler içermektedir. Ancak bugün gelinen noktada, Batı Trakya’da yaşayan Türk azınlığın eğitim kurumlarına yönelik uygulamalar göz önünde tutulduğunda, aradan geçen süre içinde Lozan’ın bu hükümlerinin fiilen askıya alındığını söylemek gerekmektedir. Bu durum, adeta “Lozan yok sayılıyor mu?” sorusunu kamuoyunun gündemine sokmaktadır.
3 Ekim 2025 Cuma

Lozan Antlaşması’nın (1923) 45–52. maddeleri, Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanmış olup, özellikle azınlıkların hakları, din ve eğitim özgürlüğü ile azınlık okullarının statüsü gibi konularda hükümler içermektedir. Ancak bugün gelinen noktada, Batı Trakya’da yaşayan Türk azınlığın eğitim kurumlarına yönelik uygulamalar göz önünde tutulduğunda, aradan geçen süre içinde Lozan’ın bu hükümlerinin fiilen askıya alındığını söylemek gerekmektedir. Bu durum, adeta “Lozan yok sayılıyor mu?” sorusunu kamuoyunun gündemine sokmaktadır.

Bilindiği üzere Yunanistan, ülke genelinde öğrenci sayısı belli bir sayının altına düşen okulları kapatıyor. Ne var ki aynı uygulama, uluslararası anlaşmalarla özel statüye sahip olan azınlık okullarına da uygulanıyor. Halbuki, azınlık okulları anlaşmalar ve statü gereği bir anlamda “koruma altında” olması gerekirken, Yunanistan devleti azınlık okullarını “kurtulması gereken” bir unsur olarak değerlendiriyor.

Resmi söylem ise hep aynı: “Okullar kapatılmıyor, öğrenci sayısı yetersiz olduğu için faaliyetleri askıya alınıyor. Öğrenci sayısı artarsa ve başvuru yapılırsa yeniden açılır.” Ancak yaşanan örnekler bunun gerçeği yansıtmadığını ortaya koyuyor. Önce Meriç iline bağlı Musaköy’de, bu yıl ise İskeçe’nin Mizanlı köyünde.

İskeçe’nin Mizanlı köyünde Türk azınlık ilkokulunun yeterli öğrenci sayısına ulaşmış olmasına rağmen yeniden açılması talebine verilen ret cevabının azınlık içinde büyük tepki yaratması boşuna değildir. Zira bu durum, hem uygulamada keyfi bir kriter haline gelmiş, hem de Lozan’ın açık hükmü olan azınlık eğitim hakkını fiilen iptal eden bir uygulamaya dönüşmüştür.

Mizanlı köyünde Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu tarafından düzenlenen protestoda, çocuk sesleriyle dolması gereken okulun kapısına kilit vurulduğu vurgulanıp, kararın hukuki dayanağının olmadığı ifade edilmiştir.

Görüldüğü gibi azınlık okulları kapatılıyor ve öğrenci sayısı artsa bile açılmıyor. Bundan çıkartılacak sonuç için çok düşünmeye gerek yok.

Bu arada, bu eğitim yılı başında, azınlık eğitim sisteminin en önemli unsurlarından olan Encümen Heyetlerine yönelik yasak ve kısıtlamalar yeni bir boyut kazandı. Encümen Heyetlerinin yıllar içinde devlet tarafından sınırlandırılmış ve kırpılmış yetkileri, budanmak isteniyor. Encümen heyetlerinin okullarda faaliyet yapmasına suni engellerden tutun da, Encümen Heyeti üyelerinin yöneticisi olduğu okullara girişlerine dahi yasak ve engellemeler uygulanması sözkonusu. Bu uygulamalar özellikle İskeçe Azınlık Ortaokulu–Lisesi ile Gümülcine Celal Bayar Azınlık Ortaokulu–Lisesinde yoğunlaşmış durumda. İlkokullarda da farklı derecelerde benzer sorunlar yaşanıyor.

Belli ki yeni eğitim yılıyla birlikte, azınlık okullarının özerk statüsünden geriye ne kaldıysa ortadan kaldırmaya niyet edilmiş.

Düşünün ki, Eğitim Bakanı’nın İskeçe Azınlık Lisesi ziyaretinde dahi, veliler tarafından seçilmiş ve okulun yöneticisi olan Encümen Heyetinin içeriye girmesine izin verilmedi. Peki neden? Encümen Heyetlerinden mi korkuluyor, yoksa onların okullar üzerindeki yasal yetkilerinden mi çekiniliyor? Bu histerik yaklaşımın nedeni nedir? Azınlık okullarının gelişmesinden, iyi örnekler ortaya koymasından mı kaygı duyuluyor?

Dile getirdiğim bu uygulamaları, İskeçe Azınlık Ortaokulu – Lisesi Encümen Heyeti Başkanı olarak bizzat yaşıyorum.

Azınlık okullarına reva görülen “muamelelerin” açıklaması hiçbir şekilde “Yasaları uyguluyoruz” şeklinde soğuk ve samimiyetten uzak bir cevap olamaz. Azınlık eğitimi ve azınlık okullarına yapılan uygulamalarla ilgili toplumda hakim olan görüş şu: Devlet azınlık okullarının zaman içinde bitirmek istediği için bu tür uygulamalarla gerek velileri, gerek encümenleri, gerekse azınlık kurumlarını yormak ve usandırmak istiyor. Nihai amaç ise velilere “gına” gelmesi ve “ne haliniz varsa görün” diyerek azınlık okullarından uzaklaşması.

Bu olgular ışığında, Yunanistan’ın azınlık eğitimi alanında Lozan başta olmak üzere uluslararası anlaşmalardan doğan yükümlülükleri sistematik olarak ihlal ettiği kanaati güç kazanmaktadır. Elbette Lozan yalnızca tek belge değildir; ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi, UNESCO ilkeleri ve diğer ikili antlaşmalar da azınlıkların eğitim hakkını koruma altına alıyor. Ancak bu çok taraflı ve ikili sözleşmelerin hükümleri, Yunan devletince ya göz ardı ediliyor ya da yorum yoluyla aşındırılıyor. Dolayısıyla bu alanda yaşananlar sadece keyfi uygulamalar olarak değil, aynı zamanda kanunsuzluk ve hukuksuzluk olarak değerlendirilmelidir. Çünkü uluslararası hukukta, devletlerin yükümlülüklerini yerine getirme iradesi kadar, bu yükümlülükleri iç hukukta uygulama sadakati de önemlidir.

Yunanistan’ın bu tutumu, sadece bir iç politika tercihi meselesi değil; bir uluslararası sorumluluk meselesidir. Lozan Antlaşması’na taraf bir devlet olarak, azınlığın eğitim haklarını korumakla yükümlüdür. Ancak pratikte, Musaköy ve Mizanlı’da açılmayan ilkokullar, Encümen Heyetlerine okullara giriş yasağı, kapatılan azınlık okulları, azınlık eğitimiyle ilgili taleplerin cevapsız bırakılması devletin bu yükümlülüklerini fiilen askıya aldığını göstermektedir. Bu durumda, Yunanistan’ın uluslararası yükümlülüğünü yerine getirmediğini söylemek abartı olmayacaktır.

Sonuç olarak, “Batı Trakya Türk Azınlık eğitimi için yasalar ve anlaşmalar geçerli değil mi?” sorusu maalesef bugün için söylem olmaktan çıkmış, fiili bir gerçekliğe dönüşmüştür. Lozan Antlaşması ve diğer ilgili hukuki düzenlemeler, kağıt üzerinde var olabilir. Ancak Batı Trakya’da uygulama alanı bulamamaktadır. Bu durum, yalnızca azınlık toplumu açısından değil, Yunanistan’ın hukuk devleti imajı açısından da büyük bir ayıptır. Bu hukuksuzluk sarmalının kırılması, Lozan ve diğer yükümlülüklerin tekrar fiilen yaşama geçirilmesiyle mümkündür. Aksi halde eğitim hakkı, sadece metinde kalan bir hak olarak kalacaktır.

Haberler


DEB Partisi temsilcileri Avrupa Parlamentosundaki konferansı anlattılar

“Ulusal Fener” açık, “Azınlık Okulu” kapalı...

Anlaşmalar ve yasalar Batı Trakya Türk Azınlık eğitimi için geçerli değil mi?

Temel insan hakları olarak eğitim - öğretim

Kimliğiyle Büyüyen Çocuk, Geleceğini Aydınlatır

AB, Pire Limanı’nı mercek altına aldı

Ülkenin genelinde sağanak ve fırtına uyarısı

Yunanistan’da Küresel Sumud Filosu’na saldırı protesto edildi

Miçotakis: Türkiye ‘Casus Belli’ söylemini sürdürdükçe SAFE’e katılamaz

Pire Limanı işçileri İsrail saldırısını grevle protesto etti

YTB 15 yaşında

GTGB’de çocuk etkinlikleri devam ediyor