Anasayfa
<
22-07-2020

Günah keçisi azınlık...
Sahne kuruldu.... Oynanacak oyun, oyuncuları, dekoru, seyircileri belli...

Ulusal ve yerel basında okuduğum birbirinin benzeri haber – yorumlardan sonra, bölgede çeyrek asrı geçen gazetecilik tecrübemle verdiğim ilk reaksiyon bu.

Malumunuz Kurban Bayramı yaklaşıyor. 31 Temmuz bayramın ilk günü.

Bazı kitle iletişim araçlarında, bayramın yaklaşmasıyla birlikte “Müslümanların yeniden koronavirüsü yayacağı endişesi” başladı bile...

Biliyorsunuz, geçen Razaman ayında İskeçe’de vakaların artması ve Şahin köyünün karantinaya alınmasıyla sonuçlanan süreçte günah keçisi belliydi: “Ramazan bayramını kutlayan Müslümanlar”.

Ulusal Kamu Sağlığı Kurumu (EODY), düzenli olarak vakalarla ilgili detaylı açıklama yapıyor. Bu açıklamalar ülke genelini kapsıyor ve bölgelerle ilgili bilgi verilmiyor. Vakaların hangi bölgeden, kaç kişi olduklarını basına yansıyan haberlerden öğreniyoruz.

Bu arada basın, koronavirüs vakalarındaki sıçramanın nedeninin de belirleyicisi çoğu zaman. Ramazan Bayramı’nı takip eden süreçte olduğu gibi...

Azınlığın bayram namazı kılması, bayramı kutlaması durumun tek suçlusu.

Şahin’le ilgili bazı yayın kuruluşlarının olaya yaklaşım ve olayı kamuoyuyla paylaşım şekillerini hepimiz hatırlıyoruz.

Peki azınlığı günah keçisi ilan edenlere soruyorum.

İskeçe’de, özellikle de Şahin köyünde yurt dışında çalışan çok sayıda soydaşımız var. Başta Almanya olmak üzere, Hollanda, Belçika, Finlandiya gibi Avrupa ülkelerinden birçok soydaşımız Ramazan ayında köylerine döndüler. (Virüsün ilk döneminde İtalya’dan gelenleri de unutmamak gerek.)

Bu kişilere ülkeye girişte test uygulandı mı? Bu soydaşlarımız karantinaya alındı mı? Uyarıldı mı? Herhangi bir sağlık kurumu bu insanlarımızla temasa geçip bilgi verdi mi?

Konuştuğum, görüştüğüm hiç kimseden önlem alındığına ilişkin bir bilgi alamadım ne yazık ki. Hatta havalimanlarında bu insanlarımız ateşine bile bakılmadan ülkelerine giriş yaptılar.

İskeçe’de azınlığın bayram nedeniyle koronavirüsü yaydığını ileri sürenlerin ellerinde istatistiki bilgiler var mı? Böyle bilgiler varsa Sağlık Bakanlığı bunları açıklasın da en azından bazı şeyleri bilimsel veriler üzerine oturtalım.

Sormadan edemiyorum... Ramazan Bayramı İskeçe’de kutlandı da, komşu il Rodop bölgesinde kutlanmadı mı? Rodop ilinde neden bayram sonrası vaka artışı ortaya çıkmadı?

Yine sormaktan kendimi alıkoyamıyorum... Dünyanın geçtiği bu zor süreçte, devletlere düşen en büyük sorumluluklardan biri vatandaşlarını salgınla ilgili bilgilendirmek.

Azınlık insanı virüsle ilgili neden anadilinde bilgilendirilmedi? Ülkenin resmi diline hakim olmayan çok sayıda azınlık insanı olduğunu ülke ve bölge yöneticilerimiz çok iyi biliyor. Hatta her fırsatta bu durumdan şikayetçi de oluyorlar. İnsan hayatının söz konusu olduğu bir dönemde azınlığın da doğru yöntemlerle bilgilendirilmesi gerekmiyor muydu?

Koronavirüs, sokaklarda anlatılacak kadar basit bir tehdit değil ne yazık ki.

Doğruyu söylemek gerekirse, azınlık bu konuda tedbirlerini kendisi aldı. Bayram namazının, bayramlaşmaların sağlık kurallarına ve ülkenin bu konuda aldığı önlemlere uygun olarak yapılması için müftülüklerimizden gayet detaylı açıklamalar yapıldı.

Bakın, İskeçe Müftüsü Ahmet Mete, iki gün önce benzer bir açıklamayla, Kurban Bayramı sırasında alınması gereken önlemleri en ince ayrıntısına kadar paylaştı. Muhtemelen benzer bir açıklama Gümülcine Seçilmiş Müftülüğünden de gelecek.

Azınlık basını da bu süreçte elinden geleni yaptı ve yapmaya da devam ediyor. Üstelik bunu sosyal sorumluluk bilinciyle yapıyor. Kamuoyunu bilgilendirme sorumluluğuyla.

Bazı yayın kuruluşlarına bu konuda akıtılan reklam paralarının azınlık basınına yansıtılmadığını söylememe gerek yok herhalde.

Basında okuduğum yazılardan biz Müslümanların dini bayramlarını ne şekilde kutladıklarından haberi bile olmadığı anlaşılan bazı basın mensuplarının, azınlığı günah keçisi ilan etmek yerine, yukarıda sıraladığım sorulara yanıt vermeleri gerekiyor.

İhmallerin, sorumsuzlukların nedenini araştırmaları ve dinleyicileri, okuyucularıyla bunları paylaşmaları gerekiyor.

Çünkü haber yapmakla, “linç etmek”, hedef göstermek arasındaki ciddi bir fark var.

Yunanistan 1 Temmuz itibarıyle sınırlarını turizme açtı. Bunun doğal olarak sonucu yurt dışı kaynaklı vakalarda ciddi bir yükseliş oldu.

Dün Hardalias’ın yaptığı açıklamaya göre, yurt dışından gelen vakaların büyük çoğunluğu Sırbistan ve Bulgaristan kaynaklı.

Peki, şimdi Sırpları ve Bulgarları mı suçlamamız gerekiyor?

Dünkü EODY rakamlarına göre, ülke genelindeki 36 vakadan 17’si Attika bölgesinden. Attika bölgesinde yaşayan insanlara mı diş bilemeliyiz?

Bakın daha yaklaşık 10 gün önce Kozani’de Lefkopigi panayırında yüzlerce kişi el ele, yan yana dans ederek eğlendi. Sosyal mesafenin “me”sinin alınmadığı görüntüler yansıdı basına.

Ama bu bölgenin insanının hedef gösterildiği yayınlara rastlamadık.

Diğer taraftan, Hristiyanlar için çok önemli olan 15 Ağustos tarihi yaklaşıyor. Bu konuda neler yazılıp çizilecek doğrusu merak ediyorum.

Ülke genelinde var olan rahatlama, virüsün bittiği anlamına gelmiyor. Tabii ki azınlık olarak yaklaşan bayram boyunca gerekli hijyen kurallarına, sosyal mesafeye ve gerekli olan tüm önlemlere uymamız gerekiyor ve uyacağız da.

Ama şunu anlamak lazım: Her kötü şeyden azınlık insanı sorumlu tutulamaz.

Bir grup insanı, dini, dili, gelenek ve görenekleri nedeniyle yargılamak ve onu kötülüğün müsebbibi ilan etmek en kolayı.

Ancak bunun kimseye faydası olmaz. Ne azınlığa, ama ne de genel olarak bölgeye. “Duygusallıkla” hareket edenler, bir bütün olarak İskeçe’yi “hayaletler şehri”ne dönüştürdüklerini anlamıyorlar.

Birilerinin günah keçisi ilan edilmesiyle sona erecek bir süreçte değiliz. Tüm insanlık din, dil, milliyet ayrımı yapmayan ortak bir tehdide karşı birlikte mücadele etmek zorunda.

Düşman ortak... Bu düşmanla mücadele şeklinin de ortaklaşa belirlenmesi ve yürütülmesi kaçınılmaz.

Ne olur, duygularımızın aklımızın önüne geçmesine izin vermeyelim...


22 Temmuz 2020 Çarşamba 10:11