Anasayfa
<
12-02-2024

29 Ocaklar ve hukukun üstünlüğü...
29 Ocak 1988 ve 29 Ocak 1990... Batı Trakya Türk Azınlığı için dönüm noktası olan iki tarih. Biri kitlesel bir direnişin, diğeri de kitlesel bir saldırının yıl dönümü.

29 Ocak 1988 etnik kimliğinin inkârına karşı azınlık bireylerinin ayağa kalkışının, tüm engellemelere rağmen sokağa dökülüşünün yıl dönümü.

29 Ocak 1990 ise polisin hiçbir müdahalesiyle karşılaşmayan fanatik grupların azınlık dükkanlarına hasar verdiği, kırıp döktüğü, yağmaladığı, azınlık insanlarına saldırdığı bir utanç günü.

29 Ocaklar tarihi bir gerçek. Tüm yaşananları görmezden gelme, küçümseme, yok sayma çabaları ise nafile.

29 Ocak anma törenleri nedeniyle orada burada yazılan "gerçeği çarpıtıyorlar, yok böyle bir şey" iddiaları da safsata. Bunların, tarihi gerçekleri değiştirmeye, unutturtmaya gücü yetmez.

29 Ocakları olmamış gibi göstermeye çabalamak yerine; ülke - bölge yetkilileri, aydınları, gazetecileri yaşananları tüm çıplaklığıyla keşke kabul edebilse. Azınlığı kitlesel bir eyleme iten nedenleri analiz edebilse, yapılan çirkin saldırılarla hesaplaşsa, yüzleşse ve özür dileyebilse, yanlışlardan ders alabilse.

Özür gibi erdemler ne yazık ki Batı Trakya Türk Azınlığı söz konusu olunca geçerliliğini yitiriyor. "Onur", "gurur", "milli meseleler" ön plana çıkıyor ve inkâr psikolojisi devreye giriyor.

Azınlık haklarıyla ve mücadelesiyle ilişkilendirilen her azınlık etkinliği "kötüleniyor", organize eden azınlık temsilcileri ve kurumları "sahte" "kendi kendini o ya da bu şekilde isimlendiren", "belli çevrelerce yönetilen" sıfatlarıyla anılıyor, azınlık siyasetçileri bu tür etkinliklere katılınca yaftalanıyor.

Uygulanan psikolojik baskıyla, azınlık kurum ve kuruluşları, azınlık temsilcileri, azınlığın yaşanmışlıkları itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor.

Azınlığa yönelik bu tür davranış ve yaklaşım biçimlerinin değişmesi tabii ki demokratik ve çağdaş anlayışın gerçek anlamda yaygınlaşmasıyla mümkün.

Ama görünen o ki ülke aydınlıktan çok karanlığa doğru ilerliyor. Geçen ay Avrupa Parlamentosunda Yunanistan'a hukukun üstünlüğü ilkesine saygı göstermediği için yöneltilen eleştiriler hiç de yabana atılacak türden değil.

Yunanistan ve yurt dışından 17 STK ve gazetecilik örgütünün basın özgürlüğü, dinleme skandalı, gazeteciler aleyhine açılan davalar konusunda Avrupa Komisyonu Başkanı Von der Leyen'e gönderdiği ve Avrupa Komisyonunu müdahaleye çağırın mektup da.

Tabii Avrupa Parlamentosunun, Yunanistan'da hukukun üstünlüğü ilkesinin ihlal edildiği yönündeki ciddi endişelerini dile getirdiği ve AB Komisyonunu harekete geçmeye çağırdığı 7 Şubat tarihli kararı da.

Yeri gelmişken; hukukun üstünlüğüyle ilgili Yunanistan'a yönelik eleştirilere 16 yıldır uygulanması beklenen "Bekir Usta ve Diğerleri Dava Grubu"nu (İskeçe Türk Birliği, Rodop İli Türk Kadınları Kültür Derneği ve Meriç Azınlık Gençleri Derneği) da dahil etmek gerekiyor.

Yunanistan, 2008 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin adı geçen derneklerle ilgili aldığı lehte kararları uygulamamakta direniyor.

Anlayacağınız; 1988'de azınlığı kitlesel bir eyleme iten sebepler ne yazık ki 2024 yılında hala geçerli olmaya devam ediyor.

Avrupa Parlamentosunun, hukukun üstünlüğü ilkesi ihlal ediliyor diye karar çıkardığı Yunanistan, Batı Trakya Türk Azınlığıyla ilgili meselelerde bu konuda zaten çoktan sınıfta kalmıştı!..

12 Şubat 2024 Pazartesi 15:49