Anasayfa
<
28-03-2016

Bir dünya savaşı bu…
Bizim gibi “küçük”, “basit” insanları yönetmek ve yönlendirmek için uluslararası siyasetin vazgeçilmez enstrümanıdır kutuplaşmalar.

20. yüzyıla damgasını vuran Doğu ve Batı Bloku arasındaki soğuk savaş, 1989 yılında Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla sona erdi. Demir Perde’nin yırtılmasıyla, geçen yüzyılı etkisi altına alan Doğu ve Batı arasındaki kutuplaşma da sona erdi.

İnsanlık rahat bir nefes aldı. İki kutuplu dünya anlayışı sona ermiş, nükleer savaş tehditleri bitmiş ve nihayet barış gelmişti.

Aslında bu her türlü kötülükten arınmış, hatta saf denilecek düşüncenin uzun ömürlü olmadığı kısa sürede anlaşıldı.
New York’taki ikiz kulelere yapılan saldırı, yeni bir kutuplaşmanın, yeni çıkar çatışmalarının dönüm noktasıydı. 11 Eylül 2014’te Amerika’nın kalbine yönelik saldırı, önümüzdeki dönemin çatışma noktasının İslam korkusu ve buradan kaynaklanan teröre bağlanacağının göstergesiydi.

Lügatımıza yeni kelimeler girdi… İslamofobi; nedenleri, niçinleri ile yeni bir tartışma konusu oldu. Oldukça eski bir şiddet yöntemi olan terör, yeni yüzyılda daha güçlü ve korkutucu şekilde sahneye çıktı.

Dünyaya barışın geldiğini düşünen sıradan insanları saran rehavetin yerini, radikal İslam kaynaklı olduğu savunulan terör korkusu aldı. Kötü Müslümanlar, iyi Hıristiyanlara “savaş açtı” düşüncesiyle, Batı’da hoşgörüsüzlük, ayrımcılık tırmanışa geçti.

Suriye’de uzaktan izlemeye başladığımız iç savaş, sınırlar ötesine taşınınca, Suriye’deki sorun bizim de sorunumuz oldu. Orta Doğu’nun sürekli körüklenen ateşi herkesi yakmaya başladı. Kışkırtılan radikal gruplar herkesin korkusu oldu. “Büyüklerin” çıkarları, sokakta yürüyen, otobüs bekleyen, evine, işine gitmek için metroya binen, seyahat etmek için havaalanına giden sivillerin kabusu haline dönüştü.

Kanaatimce, dünyaya yeni bir kutuplaşma kazandırma gayretinde olanların bile kontrolünden çıkan yeni bir çatışmanın tam göbeğindeyiz. Hepimiz… Ankara’da, İstanbul’da, Diyarbakır’da yaşayanı da, Paris’te, Brüksel’de hayatını sürdüreni de…

Aslında yeni bir dünya savaşının içindeyiz. Yöntem ve metodları bir öncekilere göre hayli farklı olsa da toplu ölümlerin, savaştan kaçışların yaşandığı ve tüm dünyayı etkisi altına alan bir savaş bu. Üstelik teknolojik gelişimin doruk noktasında olmasıyla dünyanın her köşesindeki acıya bizzat tanık olduğumuz bir savaş. Sanki evimizin içinde oluyormuşçasına; neredeyse naklen izlediğimiz bu savaşın can ve mal kaybının yanı sıra insan psikolojisine maliyetinin çok yüksek olacağı kesin.

Tedirginlik, korku, endişe artık insanların ortak paydası. Tehlikenin nereden, nasıl geleceği bir bilinmez.
“Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” devri de geride kaldı. Yılanın kime dokunacağı, kimi sokacağı artık kontrolden çıktı. Dini, dili olmadığı kanıtlandı.

Dünya üzerinde çıkar gruplarının acımasız savaşı sona ermedikçe, dünyanın nimetlerinden faydalanmada fırsat eşitliği yaratılmadıkça, kainatın en zeki yaratığı, en korkuncu ve zalimi olmaya devam edecek.

İnsanlığın ortak hedefi artık terörle mücadele olacak. Ortak ve birlikte hareket ederek kazanılacak bir savaş bu. Dinlerin, kültürlerin değil, iyi ve kötünün karşı karşıya geleceği bir savaş…

İyinin ve sağduyunun hakim olması dileğiyle…

28 Mart 2016 Pazartesi 17:32