03-04-2017
Hayırdır inşallah!
Son aylarda Batı Trakya'da sular bir türlü durulmuyor. Hele son haftalarda yaşanan gelişmeleri hayretler içerisinde izliyorum.
Aleksandria derneğindeki mescidin polis tarafından kapatılması, hemen ardından Dimetoka'daki derneğin mescidi için de benzer bir engellemenin ortaya çıkması... Akabinde insanın içini, yüreğini yakan Dimetoka'daki yangın.
Balkanlar ve Avrupa'daki en önemli Türk - İslam eserlerinden biri olan Dimetoka'daki tarihi Çelebi Sultan Mehmet Camii'nin (Beyazıt Camii) gördüğü büyük zararın şokunu henüz üzerimizden atamadan, Göynüklü Camii'nde polis tarafından yapılan aramada ele geçirilen iki tabanca ve susturucuyla şaşkına döndük.
Gazetenin son aylarda birinci sayfasında çıkan haberlere şöyle bir göz atıyorum da, gelişmelerden ve gelişmelerin hızından başım dönüyor.
Yani kimsenin felaket tellallığı yaptığı falan yok. İster tesadüfi deyin, ister planlı programlı; normal ve olağan olmayan bir dönem içerisinde olduğumuz kesin!
Daha Aralık ayında DEB Partisi ile Helsinki İnsan Hakları İzleme Komitesi Yunanistan Gözlemciliği tarafından Atina'da düzenlenen panel, aralarında ırkçı Altın Şafak milletvekillerinin de bulunduğu bir grubun saldırısına uğramadı mı?
Salonu basan Altın Şafakçılar'ın yaptığı da yanına kaldı üstelik. DEB ve Helsinki İnsan Hakları İzleme Komitesi Yunanistan Gözlemciliği'nin yaptığı suç duyurusu herhalde bir rafa kaldırıldı.
Bunun yanında, azınlığın seçtiği müftüler, din adamları, dernek temsilcileri savcılık ve emniyet yollarını neredeyse aşındırır duruma geldiler. Ona soruşturma, buna soruşturma. Derneklere polis baskınları, aramalar...
Gümülcine'deki Türk Başkonsolosluğu'na boyalı, Celal Bayar Azınlık Lisesi'ne yumurtalı saldırı... Bölgemizin güzide eğitim kurumu Dimokritos Üniversitesi'nin Pomaklara artan ilgisi ve bunun sonucunda düzenlediği kongre, Dimetoka Müftülüğü'ne yapılan yeni atama...
Say say bitmek bilmiyor.
Ama itiraf etmeliyim ki Göynüklü köyünde yaşananlar, gerginlik ve tedirginlikte son noktayı koydurdu. O da şimdilik!
Silahların nerede bulunduğuna dikkat çekmek istiyorum. Herşeyden önce iptidai minare camiden tamamen bağımsız bir yapı. Dışarıdan metal merdivenlerle çıkılan minarenin ve tabancaların bulunduğu noktanın fotoğrafını birinci sayfamızdan veriyoruz. Silahların bulunduğu nokta, silah saklanacak yer deseniz değil... Herkesin ulaşabileceği, bulabileceği, görebileceği bir yerde silahların işi ne?
Kim koydu onları oraya, neden koydu?
Azınlığın hukuk dışı hiçbir eylemi yok. Hak arama mücadelemizde hukukun dışında kullandığımız bir enstrümanımız olmadı ve olmayacak.
Daha birkaç hafta öncesi Basketbol Federasyonu Başkanı Vasilakopulos'un açıklamaları ve bu açıklamaların yarattığı etki ve tepkiyi bir hatırlasanıza. Müslüman azınlığın olaylara karışması endişesiyle final maçının oynanması için "tehlikeli" bulunan İskeçe'nin bir azınlık köyünde, üstelik bir camide şimdi de silah bulunuyor. Bunun ülke genelinde azınlıkla ilgili nasıl bir izlenim ve algı yarattığını bir düşünsenize.
Bir ihbar üzerine camide arama yapan polisin kutsal bir mekanda yarattığı manzarayla da ilgili söyleyecek bir iki sözüm var. Polisin yaptığı aramadan sonra çekilen fotoğraflarla ortaya çıkan manzaranın beni, bizi, azınlık bireylerini rencide ettiğini söylemek istiyorum. Kutsal mekanıma saygısızlık addediyorum. Aslında bu görüntü, biraz olsun empati yapınca, azınlık çoğunluk demeden herkesi rencide etmeli.
Azınlık elini şiddete, teröre hiçbir zaman bulaştırmadı. İşte devlete, ülke yetkililerine şimdi büyük bir görev düşüyor. Batı Trakya'da yaratılmaya çalışılan bu karanlık tabloyu bir an önce aydınlatmaları gerekiyor. Böyle bir karanlık kimseye fayda sağlamaz.
İlgili birimlerin Dimetoka yangını, Göynüklü Camii'nde bulunan silahlar konusunu bir an önce açığa çıkarmaları, soru işaretine yer vermeyecek şekilde tüm sorulara yanıt bulmaları gerekir. Hem de ivedilikle.
Batı Trakya'da gerginliğin bu kadar tırman(dırıl)ıyor olması hayra alamet değil. Azınlıkla bu kadar uğraşılıyor olması da!
Hayırdır inşallah diyor, hayra yormak istiyoruz!
3 Nisan 2017 Pazartesi 15:22