Anasayfa
<
29-04-2015

Çevremizde yaşanan insanlık dramı
Dünyanın çivisi çıktı… Teknolojik gelişimin zirve yaptığı, insanlık tarihinin en gelişmiş ve gelişkin dönemini yaşandığı günümüzde, ne yazık ki insanlık adına utanç duymamız gereken birçok olaya tanık oluyoruz.

Gelişmişliğin yanısıra, geri kalmışlığın ya da daha doğru bir ifadeyle geri bırakılmışlığın da had safhada yaşandığı dünyamızda, güçlü olanın daha fazla güç için verdiği savaş her cephede devam ediyor. Şöyle bir etrafımıza bakınca reel anlamda yaşanan savaşlar, çatışmalar, iç çekişmeler, terör adı altında tanık olduğumuz vahşet manzaraları… Nasıl desem; saymakla bitmeyecek kadar bir felaketle sarılı etrafımız.

Ortadoğu, Afrika… Kanın akmadığı, acıların yaşanmadığı bir günün bile geçmediği bu coğrafyalardaki istikrarsızlık ve bugünkü durumdan kimin ya da kimlerin sorumlu olduğunu zannediyorum ki analiz etmeye gerek yok.

Biz evlerimizde kahvemizi yudumlarken, televizyonda sevdiğimiz dizileri, programları izlerken, çok uzağımızda değil, insanlar hayatta kalabilme mücadelesi veriyorlar. Sizin, benim gibi insanlar… Bizler gibi kadın, erkek, çocuk, yaşlı, genç, aile babası, aile annesi bireyler hepsi. Düne kadar evlerinde kahvelerini yudumlayan, televizyonunu seyreden insanlar...

Hiç kimse dünya düzenini sağlama, demokratik olmayan ülkelere demokrasi getirme yalanları arkasına sığınmasın. Daha iyi bir yaşam adına yapıldığı iddia edilen tüm operasyonların ardında mutsuz, evsiz, barksız, parçalanmış aile dramları yatıyor. Akan kanların, yok olan eşlerin, babaların, anaların, evlatların hesabını kim verebilir ki.

Ve bugün bir cadı kazanına dönen bu coğrafyalarda yaşayan insanların kaçış çabalarına, yeni bir hayat kurmak için verdikleri mücadeleye tanık oluyoruz. Ölümü göze alarak çıkılan yolculuklarda yaşanan dramları televizyon ekranlarımızdan yüreğimiz burkularak izliyoruz. Belki de biraz vicdan azabı çekerek, belki de kendi iç hesaplaşmalarımızı yaparak. Belki de bir kısmımız, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyerek görmezden geliyor yaşananları.

İnsanoğlu, bence dünyanın en acımasız varlığı. Kendisini diğer canlılardan ayıran en önemli meziyetleri bazen yok oluyor; düşünen, muhakeme yeteğini olan, zeka ve duygu sahibi bu canlı bir canavara dönüşebiliyor.

Avrupa’nın sırt çevirdiği kaçak göçmenler, Akdeniz sularında ölüm kalım savaşı veriyor. Umut yolculuğu kimileri için mutlu sonla biterken, kimileri için de yolun sonu oluyor. Ölen çocuklar, kadınlar, erkekler, insanlar… Yok olan canlar. Doğduğu coğrafyalarda yaşamasına imkan kalmayan, umudu, hayatı başka coğrafyalarda bulmaya çalışan insanlardan bahsediyorum…

Bu yaşananlardan hepimiz sorumluyuz… Hepimiz… Akdeniz’de, Ege’de zirveye ulaşan göçmen dramına ne sırt çevirebiliriz, ne de kısa vadeli politik reaksiyonlarla, yabancı düşmanlıkları yaratarak kendimizi temize çıkaracak mazeretler yaratabiliriz.

İnsanca yaşamak, insani koşullarda hayatını sürdürmek her canlının hakkıdır.

29 Nisan 2015 Çarşamba 21:15