Anasayfa
<
29-10-2018

12 mil krizi
Nikos Kocias giderayak yapacağını yaptı. Bakanlar Kurulu toplantısının ardından istifa ederek ayrıldığı Dışişleri Bakanlığı’nı Başbakan ve halefi Aleksis Çipras’a teslim ederken, ülkenin batısındaki kara sularını 6 milden 12 mile genişletme konusunda hazır olduğunu belirterek, pimi çekilmiş bir bombayı Çipras’ın kucağına atarak gitti.

Kocias’ın bu açıklamasıyla, Ege’de son dönemde zaten sıcak olan sular iyice ısındı ve krize dönüştü.

Deyim yerindeyse karşılıklı bıçaklar çekildi.

Türkiye, “İkili mutabakatın olmadığı adımlara müsamaha göstermemiz mümkün değildir.” açıklaması yaparken, Yunanistan’ın kara sularını 12 mile çıkarmasının “savaş sebebi” olacağı yönündeki TBMM’nin 8 Haziran 1995 tarihli bildirisinin geçerliliğini koruduğuna da vurgu yaptı.
Yunanistan’dan da, “Kara sularının 12 mile çıkartılması uluslararası hukuk uyarınca Yunanistan’ın inkar edilemez egemenlik hakkıdır.” diyerek Türkiye’ye meydan okudu.

Yunanistan, uluslararası hukuka dayanarak kara sularını ne zaman ve nasıl genişleteceği kararının kendisine ait olduğunu savunuyor.
Ancak Ege Denizi’nin özel yapısı dikkate alınacak olursa, böyle bir kararın hakkaniyet, iyi niyet ve iyi komşuluktan uzak olduğu ortada.
Herşeyden önce Ege, yarı kapalı nitelikte dar bir deniz özelliğini taşıyor. Ada, adacık ve kayalıklardan oluşan 3.100 civarında toprak parçasının bulunduğunu ve bunlardan 100’ünün önemli büyüklükte olduğunu da göz önüne alacak olursak, bir “Adalar Denizi”nden bahsediyoruz. Öte yandan, Yunan adaları Anadolu’nun sahil şeridi önünde neredeyse dizilmiş durumda yer alıyor.

Tüm bunlar dikkate alındığında, Yunanistan’ın kara sularını tek taraflı olarak 12 mile çıkarması, Ege Denizi’ndeki çıkar dengelerinin Türkiye’nin aleyhine orantısız bir şekilde değişmesi anlamına geliyor. Zaten sahip olduğu adalar nedeniyle Yunanistan’ın kara suları Ege Denizi’nin bugün yüzde 40’ını oluşturuyor. Kara sularının genişletilmesiyle bu oran yüzde 70’lere yükselmiş olacak. Aynı zamanda açık deniz büyüklüğü de yüzde 51’den yüzde 19’a düşecek. Türkiye’nin karasuları ise Ege Denizi’nin yüzde 10’undan daha az kalacak.

Kara sularının genişlemesi ayrıca, Türkiye’nin kıta sahanlığının bir bölümünün de Yunanistan’a dahil olması anlamına geliyor. Bu da Türkiye’yi uluslararası hukukun kendisine tanıdığı kazanılmış haklarını kullanmaktan mahrum ediyor.

Kısacası, kara sularının 12 mile çıkarılması, Ege’nin Yunan denizine dönüşmesi demek. Bu da Türkiye’nin milli çıkarlarına olduğu kadar ekonomisine de büyük darbe anlamına geliyor.

Karşılıklı açıklamalar ve basında yer alan haber ve yorumlarla mil ateşi körüklenirken, Başbakan Çipras konuyla ilgili cumhurbaşkanlığı kararnamesini durdurdu, konunun yasa tasarısı olarak meclise getirilmesi kararını verdi.

Çipras’ın bu kararı bazı çevrelerce geri adım olarak nitelendirilirken, bazı kesimler de Çipras’ın konuyu meclise getirerek muhalefeti de yanına alarak hareket etmek istediği yorumunu yaptı.

Konu cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yürürlüğe girseydi, dönülmesi zor noktalara gelinebilirdi. Yasa tasarısı olarak meclise geliyor olması, en azından kısa bir süre için de olsa gerginliğin soğumasına yardımcı olabilir. Ancak meclis genel kuruluna gelmesiyle “milli meselenin” yeniden alevleneceği ve bu alevin iki ülke arasında derin bir krizi kaçınılmaz kılacağı ortada.

Bütün bu olumsuz tablo içerisinde tek umut ışığı ise Başbakan Çipras’ın geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan toplantıda, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın daveti üzerine İstanbul ziyaretine ilişkin hazırlıkların yapılması talimatını vermesi.

Umarız, bu ikili görüşme, şiddetle ve hızla yayılan ikili gerginliği sona erdirecek kararlarla sonuçlanır.

29 Ekim 2018 Pazartesi 15:27