Anasayfa
<
11-11-2019

İnsan, insanlıktan çıkmış...
Ülkemizde bazı çevreler var ki, kafalarına taş düşse azınlıktan bilecekler. Herşeyin günah keçisi azınlık. Sanki azınlık olmasa, ülkede sorun kalmayacak, herşey süt liman olacak.

Yeni göçmen yasasının meclisten geçmesi ve adalardaki göçmenlerin anakaraya taşınma gayretlerinin başlamasıyla yeniden alevlenen sığınmacılar konusu bile azınlıkla bağdaştırılabiliyor.

YDP Lesvos Milletvekili Haralambos Athanasiu’nun “Böyle giderse Lesvos kısa zamanda ikinci Rodop ili olacak” benzetmesi de azınlığa karşı var olan art niyeti ve negatif yaklaşımı ortaya koyuyor.

Yunanistan’da genel bir sorun bu. Farklıya, değişik olana, kendinden olmayana ne kabul, ne tahammül var.

Kaderin cilvesi mi desek… Demokrasinin doğduğu topraklarda bu denli hoşgörüsüzlüğü görmeye insan kalbi dayanmıyor.

Suriye’den, Orta Doğu’nun farklı ülkelerinden yurtlarını terk ederek daha iyi bir yaşam, çoğu zaman da hayatta kalmak için göç yollarına düşen insanların içinde olduğu dram ortada. Hayatları pahasına başka ülkelere kaçmayı göze alan, sığınmacı kamplarında bazen çok ağır koşullarda hayatta kalma mücadelesi veren bu insanları bu kadar hor görmek, reddetmek, onların yaşadığı dramı görmezden gelmek kabul edilemez.

Ekonomik çıkarlar sonucu yaşanan kargaşalar, çatışmalar, savaşlar sonucu göç yollarına düşen bu insanların yaşadıklarından hepimiz sorumluyuz. Başta da bu ekonomik çıkarlar sayesinde refah içinde bir hayat sürenler.

Güçlünün güçsüzü ezip geçmesine izin veren, kendi rahatı için başkasının düzeninin bozulmasına sesini çıkarmayan, yükseltmeyen herkes sorumlu.

Avrupa’da medeniyetin göbeğinde yaşayan ve göçmenlerin yanıbaşına gelmemesi için her türlü sorumluluktan kaçan, onları reddeden, ne pahasına olursa olsun onları kendinden uzak tutmaya çalışan her zihniyet bu yaşananlardan sorumlu.

Azınlık toplumu olarak, farklı olmanın, dışlanmışlığın ne demek olduğunu çok iyi biliyoruz. Görmezden gelinmeye, sesini duyuramamaya, öteki olarak algılanmaya aşinayız.

Mülteci konusunun bile azınlıkla bağdaştırılmasındaki ortak payda, hakim kültürden farklı olması değil mi?

Yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan, doğma büyüme bu vatanın evlatları olan azınlık insanının geniş çevreler tarafından hazmedilememiş olması onun farklı dilden, dinden, kültürden olmasından kaynaklanmıyor mu?

Kimliği kabul edilmeyen, dini liderlerini, vakıflarının yönetimlerini seçmesine izin verilmeyen, örgütlenme özgürlüğü, eğitim hakları kısıtlanan, eşit fırsatlardan yararlanamayan azınlık insanı ülkenin bağrına basılmak yerine hep ötekileştirilmiyor mu?

Üstüne üstlük, öteki olmanın yanı sıra “tehlike” olarak da algılanıyor.

Oysa böyle bir iddiayı kanıtlayacak, gerçek olduğunu ortaya koyacak elle tutulur bir veri, somut bir örnek göstermek mümkün değil.

İşte farklı olmanın bedeli bu kadar ağır… Bu ise medeniyet, çağdaşlık, vicdan eksikliği anlamına geliyor. Bu nedenle insan olduğumdan utandığım çok, ama çok anlar oluyor!..

11 Kasım 2019 Pazartesi 15:13