Anasayfa
<
13-09-2022

İskeçeli Türkler müftüsünü seçti
İskeçeli Türkler 9 Eylül Cuma günü bir tarih yazdı. Müftü Ahmet Mete’nin ölümünün ardından başlayan süreçte, iki adayın yer aldığı - yarıştığı demeyeceğim- seçimlerde 83 camide yapılan oylamayla Mustafa Trampa yeni müftü seçildi.

Mustafa Trampa, İskeçe’de azınlığın seçtiği dördüncü müftü oldu. İskeçe halkı 15 Eylül 1944’te Kireççilerli Hafız İlyas Efendi’yi, 17 Ağustos 1990’da Mehmet Emin Aga’yı, 31 Aralık 2006’da yapılan seçimlerde de Ahmet Mete’yi müftü olarak seçmişti.

İskeçe’nin yeni müftüsü hayırlı olsun. Ama herşeyden önce adaylık sürecini birlik ve beraberlik mesajları vererek tamamlayan Mustafa Trampa ve Mustafa Kamo’yu tebrik etmek istiyorum. Bu seçimlerin kaybedeni değil, kazananı var. Toplum olarak demokratik bir seçim gerçekleştirdik. Üstelik her türlü engel ve siyasi baskıya rağmen.

Yeni müftü seçimine giden süreç bu yaz Müftü Ahmet Mete’nin kaybıyla başladı. Yunan devletinin tanımadığı, “sahte müftü” olarak adlandırdığı Ahmet Mete’yi son yolculuğuna binler uğurladı. Yıllarca müftülük ve azınlık konusunda mücadele veren Ahmet Mete’nin cenazesi yasaklamalara, baskılara karşı bir gövde gösterisine dönüştü.

Ahmet Mete’nin vefatını takip eden günlerde ise – tesadüf müdür bilinmez - “Trakya’daki Müftülüklerin Modernleştirilmesi” adı altında ortaya çıkarılan yasal düzenleme ülkemiz yöneticilerinin müftülük konusunda geri adım atma niyetinde olmadığını bir kez daha ortaya koydu. Bir torba yasayla apar topar meclise getirilen müftülüklerin “sözde modernleştirilmesine” yönelik düzenleme beklenildiği üzere meclisten geçti.

Üzücü olan ise bu yasa meclisten geçerken azınlığın vekillerinin takındığı tavır oldu. Hüseyin Zeybek dışında söz konusu düzenlemeye net bir şekilde karşı çıktığını söyleyen ne yazık ki olmadı. Meclis genel kurulunda söz alan PASOK – KİNAL milletvekilleri İlhan Ahmet ve Burhan Baran azınlığın talepleri yerine partilerinin görüşünü benimsediler.

İki vekilin kullandıkları üslup, yuvarlak laflar, genel ifadeler, “ne şiş yansın ne kebap” zihniyetiyle örülmüş konuşma metinlerinde azınlığın müftülük sorununa sahip çıktıklarını kimse savunamaz.

Söz konusu yasal düzenlemeyle ilgili mecliste isim bazında oylama yapılmadı. Her partinin meclis grubu başkanı görüş belirtti. Ama prosedür, meclis genel kurulunda söz alan her vekilin, varsa itirazı bunu konuşmasının sonunda dile getirmesine imkan tanıyor.

“Azınlığın mutabık kalacağı bir kişinin müftü seçilmesi”, müftü naibinin öncülüğünde belirlenecek 33 kişilik kurulla mı olacak? Devletin yasalarla görevlendirdiği devlete yakın isimlerle mi azınlığın dini lideri belirlenecek?

“Modernleştirme” adı altında aslında seçim değil tayin, azınlığın istediği değil devletin hükmettiği kişi müftü olacak. Özeti bu!

Meclisteki konuşmalar bir tarafa, müftü seçimi arifesinde Burhan Baran’a partisinden uygulanan siyasi baskı ve milletvekilinin bu baskı karşısındaki tutumu akıllara durgunluk verecek düzeyde.

Hatırlanacağı üzere, Burhan Baran sosyal medyadan İskeçe halkına yaptığı müftü seçimine katılma çağrısını, Atina’dan gelen baskılar üzerine apar topar kaldırdı. Anlaşılan öyle bir siyasi baskı yedi ki paylaşımını geri almakla kalmayıp, “PASOK milletvekili olarak parlamentoda alenen desteklediğim son değişiklikten sonra Yunanistan Anayasası’na ve müftülük kurumunu özel olarak düzenleyen Yunan mevzuatına kesinlikle ve kayıtsız şartsız saygı duyduğumu beyan ederim.” diye de bir açıklama yapmak durumunda kaldı.

“Azınlığın vekilleri mi” yoksa “Partinin milletvekilleri mi” sorusunu sorduran ve derin bir üzüntü ile hayal kırıklığı yaratan bir durumdan bahsediyoruz.

Azınlığın oylarıyla meclise gönderdiği kişilerin tavrı bu olacaksa vay halimize…

“Parti disiplini” kisvesine sığınan, siyasi baskılara boyun eğen temsilcilere mi ihtiyacımız var gerçekten?

Bükülüp eğilmek, milletin vekiline yakışır mı?..

Yeni düzenlemenin azınlıkta kabul görmeyeceğini, azınlığın uluslararası anlaşmalarla tanınan haklarına ters düştüğünü meclis kürsüsünden dile getirebilselerdi, işte o zaman göğüslerini gere gere dolaşır, tarih yazarlardı.

Bu arada, “Azınlığı Müslüman olarak tanımlayan Lozan Antlaşmasına saygı göstermeyen milletvekillerinin PASOK’un seçim pusulasında yeri olmadığını” söyleyen PASOK – KİNAL lideri Andrulakis’in, Lozan Antlaşması’na saygı gereği, bundan böyle İstanbul’daki Rum azınlıktan “gayrimüslim azınlık” diye bahsedeceğini tahmin ediyoruz.

Önümüzdeki günlerde Yunan yerel ve ulusal basınında 9 Eylül Cuma günü “Ankara’nın adamlarının”, “Ankara’nın kışkırtmasıyla” “sahte mütfü” seçtiği haber ve yorumlarını okuyacağız hiç şüphesiz. Olsun… Bunlara çok alışığız…

9 Eylül 2022 İskeçe’de azınlığın bir tarih yazdığı gün olarak kayıtlara geçecek.
9 Eylül 2022, azınlığın hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesine karşı direnişi, uluslararası antlaşmaların kendisine tanıdığı dini özerkliği koruma mücadelesidir.

9 Eylül 2022, azınlığın, devlet kontrolünde değil, uluslararası anlaşmaların gereği kendi kontrolünde bir müftülük kurumu istemesidir. Dini liderinin tayin ile değil hür iradesiyle belirlenmesi talebinin arkasında duruşudur.

9 Eylül 2022, azınlığın hak ve özgürlüklerine sahip çıktığı bir gündür. Tarihe bir kayıt düşelim!..

13 Eylül 2022 Salı 11:32