Anasayfa
<
12-10-2015

Ellerim tütün kokar...
Batı Trakya azınlık ekonomisi, deyim yerindeyse "kendi yağıyla kavrulan", küçük ölçekli bir ekonomidir. Ağırlıklı olarak kendi içerisinde dönen çarklar üzerine oturan bu ekonomi, küçük esnaf ve çiftçi diyagramında gidip gelen bir ilişkiler bütünüdür.

Bu kadar karışık yazdığıma bakmayın. Aslında çok basit. Çocukluğumdan bu yana duyduğum, duyduğunuz basit bir kuralla işler bu ekonomi: "Çiftçide varsa, esnafta da vardır."

Tabii ki paradan bahsediyoruz. Çiftçi - esnaf diyagramı derken işte tam da bu ilişkiyi kastediyorum.
Azınlığın ekonomik refahından bahsetmek pek mümkün değil. Bir zamanların beyleri, zenginleri buraları çoktan terk etmişler. Ekaliyette yaşamanın zorlukları, ekonomik gücü elinde bulunanları daha refah coğrafyalara yöneltmiş. Ve kala kala küçük esnaf, rençber, biraz da hayvancılık azınlık ekonomisinin ana kaynakları olarak kalmış.

Azınlık üzerine yıllardır uygulanan siyasi ve ekonomik baskılar ise azınlık ekonomisindeki durgunluğu ve durağanlığı körüklemiş, beslemiş ve beslemeye de devam ediyor.

Bölgenin en önemli üretimi ve en önemli geçim kaynağı tütün. İşte bu ürün, Avrupa Birliği Ortak Tarım Politikaları'nın hedefi haline gelince, azınlık ekonomisinde tehlike çanları çalmaya başladı. Avrupa Birliği'nin teşvik ve primleriyle rahat bir nefes alan çiftçi, sigara karşıtlığının hızla yükselmesiyle birlikte elindeki tek üretimin tehlike altına girdiğini ve ekonomik çöküşünün başladığını uzun süre kabullenmek istemedi.

Tütünün olmayan geleceği, ülkenin içine düştüğü ekonomik kriz derken, tütüncü ve genelde çiftçi en zor dönemini yaşıyor.

Çiftçinin gittikçe fakirleşmesi, şehirdeki esnafın da yaşam damarlarının kesilmesi sonucunu doğurdu. Küçük işletlemeler iyice küçüldü, kimisi kapandı, kimisi de kepenk indirmemek için direniyor.
Bugünlerde, uzun bir çalışma dönemi sonrası tütünlerini teslim etmeye başlayan azınlık insanı bir parça da olsa zam bekliyor. Bu yılki ürün, geçen yılkiyle kıyas götürmeyecek kadar kaliteli. Ancak bu kalitenin fiyatlara nasıl yansıyacağı merak ve endişe konusu. Anlayacağınız, azınlık çiftçisi bugünlerde cent hesabı yapıyor.

Tütüncünün içinde bulunduğu çıkmaza bir çare bulmak o kadar da kolay değil. Tütün babadan oğula, anadan kıza geçmiş geleneksel bir üretim şekli. Azınlık insanının elindeki tarlası tablası da öyle yüzlerce dönümlük arazilerden oluşmuyor. Küçük arazi parçaları için ideal bir üretim şekli olmuş bu nedenle tütün yıllarca.

Ancak bugün hiçbir şey eskisi gibi değil. Bugün, dünden daha zorlu geçiyor. Azınlık çiftçisi dayanmaya, direnmeye çalıyor. Ama nereye kadar? Masraflarla gelirlerin neredeyse eşitlendiği, kar yerine çiftçinin zarar ettiği bu duruma nasıl son verilir doğrusu bilemiyorum. Ama bu konuda azınlığın önde gelenlerinin, kurum ve kuruluşlarının çabalarını hızlandırması gerektiği gün gibi ortada. Tütüne alternatif bulma çabaları her zaman oldu. Ancak bu çabalar bir sonuç getirmedi, ya da getiremedi.

Ancak azınlık olarak daha büyük düşünmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Ekonomik olarak güçlenmek için risk de almayı, çağa ayak uydurmayı, öngörülü olmayı becermemiz lazım. Zira risk almadan, yeniliklere açılmadan ileriye gitmenin imkanı ne yazı ki yok.

12 Ekim 2015 Pazartesi 14:05