Anasayfa
<
21-03-2016

"Charlie oldunuz, Paris oldunuz, peki Ankara olacak mısınız?"
Yer: Ankara...

Tarih: 10 Ekim 2015... 17 Şubat 2016... Ve son olarak 13 Mart 2016...

Türkiye'nin başkentinin kana bulandığı üç tarih. Son beş ay içerisinde tarifsiz kederlere boğulan bu şehirde, bu ülkede yas bitmiyor. Yürekler acı, korku, endişe dolu.

Suçlu: Terör.

Hedef: Masum insanlar. Genç, yaşlı, bebek, hatta anne karnında ölümle tanışan doğmamış bebekler.

Hiç kimsenin hak etmediği bir ölüm şekli.

Kelimelerin kifayetsiz kaldığı, acıların teselli edilemediği bir durumla karşı karşıyayız.

Törer, sadece Türkiye'nin korkulu rüyası değil. Herkesi, herşeyi tehdit ediyor. Ne zaman, nerede ortaya çıkacağı, kimleri hedef alacağı bilinmiyor.
Kalleşçe, sinsice planlanan terörü haklı kılabilecek hiçbir gerekçe olamaz. Nerede, kime yapılırsa yapılsın, kimi hedef alırsa alsın kınanmalı, karşısında durulmalı.

Terör karşısında, "Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" zihniyetiyle değil, "O yılan bir gün mutlaka benim de canımı yakacak" düşüncesiyle hareket etmek gerekir.

Doğru... Ateş düştüğü yeri yakar. Bugün seni, yarın beni, bir başka gün bir başkasını... Bu nedenle tek ses, tek his, tek yumruk olarak terörün karşısında durabilmeli insanlık. Olup bitenlere seyirci ya da duyarsız kalmak yerine, empati kurabilmeli...

Ankara'da yaşanan son saldırının ardından, Ankara'da yaşayan James Taylor isimli bir müzisyenin facebook hesabından paylaştığı, "Charlie oldunuz, Paris oldunuz, peki Ankara olacak mısınız?" sorusu ile biten yazı, işte böyle bir empatinin kurulması için anlamlı bir davet.

Dünya kamuoyunu empati yapmaya çağıran o yazıyı sizinle paylaşmak istedim...
"Türkiye'yi bilmeyenlere ya da bu patlamaların kendilerine çok uzak olduğunu düşünenlere belki bu gözlerinizi açar.

Akşam saatlerinde yaşanan patlama, şehrin en kalabalık bölgesinde, birçok otobüsün yer aldığı insanların evlerine gitmeyi beklediği bir durakta ve insanların çay içmek ve dinlenmek için oturduğu bir parkın hemen yanında gerçekleşti.

Orada olmayı hiç düşündünüz mü? Her gün geçtiğiniz yol, her gün bindiğiniz otobüsün durağı...

Hiç kurbanları düşündünüz mü? Otobüse yetişmeye çalışan gençler, şehirde dolaşan yaşlılar, taksi bekleyen insanlar ve güneşin altında sosyalleşmek isteyenler.
Şimdi bu insanların İngiliz olduklarını düşünün ve saldırının da İngiltere'de olduğunu. Bu insanlar sizin her gün gördüğünüz, karşılaştığınız normal, mutlu insanlar. Belki arkadaşlarınız. Bu insanlar farklı değil. Sadece Türkler.
Birçok insanın düşüncesinin aksine, Türkiye Orta Doğu değil. Ankara bir savaş alanı değil. Normal, modern bir şehir, diğer Avrupa başkentleri gibi ve Kızılay tam bir meydan, orta nokta, kalp...

Londra'da, Paris'te, New York'taki terör saldırılarına bakmak, kurbanlara üzülmek çok basit fakat neden aynısı Ankara için geçerli değil? Bunun sebebi, Türkiye'yi ağırlıklı olarak Müslümanların yaşadığı Suriye, Irak gibi bir ülke olarak mı görmeniz? İç savaşın yaşandığı ülkeler gibi mi görmeniz?

Türkiye mükemmel bir ülke birçok güzel insanıyla birlikte. Hayatımda hiç bu kadar hoş karşılanmamış, mutlu ve güvende hissetmemiştim burada olduğum kadar.

Ankara'daki saldırılar bizi etkilemez diye düşünüyorsanız ya da Paris ve Londra'daki saldırılarla aynı şeyleri hissetmiyorum diyorsanız belki de neden, neden böyle hissettiğinizi sorgulamalısınız.

Ankara 18 aydır benim evim ve evim olarak kalmaya da devam edecek.
Charlie oldunuz, Paris oldunuz, peki Ankara olacak mısınız?"



21 Mart 2016 Pazartesi 14:35