Anasayfa
<
27-02-2017

Fikir, zikir meselesi...
Dışişleri Bakanı Nikos Kocias, geçtiğimiz günlerde gazeteci Aleksis Papahelas'ın Türk - Yunan ilişkileri konusundaki sorularını yanıtladı. Skai televizyon kanalında yayınlanan bu röportaj, Kocias'ın kullandığı sivri dil nedeniyle epey tartışılacağa benziyor.

Nikos Kocias gerek diplomatik üslubu, gerekse vücut diliyle sert bulduğum bir dışişleri bakanı. Papahelas'ın sorularını yanıtlarken seçtiği kelimeler, bu kelimelere yüz ifadesiyle kattığı anlamlar beni bir kez daha rahatsız etti.

Tabii ki bu benim kişisel görüşüm. Benim bir dışişleri bakanından beklediğim bu değil.

Nikos Kocias, ekonomi eğitimi almış, aynı zamanda Harvard, Oxford gibi dünyaca ünlü eğitim kurumlarında ders vermiş bir akademisyen. Ancak siyasi kimliği de akademik kimliğinin gölgesinde kalır nitelikte değil. KKE içerisinde sivrilen Kocias, partinin İdeoloji Kurulu'nun başında yer almış biri. Hatta "KKE'nin teorisyeni" lakabıyla anılıyormuş.

Dışişleri Bakanlığı'yla olan ilişkisi de eskiye dayanıyor. Bakanlık sınavlarını kazanarak uzman olarak bakanlığa giren Kocias, 2008 yılında buradan büyükelçi ünvanıyla ayrıldı.

Yorgo Papandreu'nun Dışişleri Bakanlığı döneminde de en ön saflarda yer alan Kocias, SİRİZA'yı destekleyen Pratto hareketinin de kurucusu. Hatta, Aleksis Çipras'ın 2012 seçimlerinden çok önce dış politika konularında danışmanı olduğu görülüyor.

Papahelas'a yaptığı açıklamalarla ilgili olumsuz görüşümü besleyen, Kocias'ın kullandığı dilin çok gerilerde kalmasını arzuladığım Yunan dış politika dili olması. Bir başka deyişle, Türk -Yunan ilişkilerinde soğuk rüzgarların estiği dönemi bana anımsatan bir üslup içerisinde.

Eeeh, Türk - Yunan ilişkileri konuşulacak da Batı Trakya Türk azınlığı konusu açılmayacak, doğal olarak mümkün değil. İşte bu konuda da Dışişleri Bakanı Kocias'ın söylediklerine, söyleyiş biçimine itirazlarım var.

"Roman ve Pomakların büyük bir bölümü artık Yunan milli kimlik bilincine sahip. Bu da Türkleri rahatsız ediyor." diyen Kocias'ın yüzündeki galip kumandan edası, Atina'nın azınlığa bakış açısında değişikliğin emaresinin bile olmadığını gösteriyor. Yani devleti tatmin eden, azınlığın Yunan bilincine sahip olması.

Demokratik bir devlet anlayışı değil bu.

Tabii, azınlığın milli bilincinin ne olduğu tartışmasına girmeyeceğim. Azınlık ne olduğunu biliyor. Azınlık konusunu takip edenler de...

Kocias'ın, "Çok sayıda genç yurt dışına kaçıyor. Bu insanların kadınları iyi yaşamıyor. Azınlık üyelerinin ailelerinde içeriye kapalı bir şekildeler. Uyuşturucu yaygın bir şekilde var." ifadelerini de çok irite edici bulduğumu itiraf etmeliyim. Düşünsenize, Batı Trakya'yı hiç bilmeyen, azınlıktan hiç kimseyle tanışmamış bir Yunanlının kafasında, bu sözlerden sonra nasıl bir azınlık toplumu canlanabilir. Bende direkt Amerikan filmlerinde sıkça rastladığımız, siyahilerin yaşadığı kenar mahalle çağrışımı yapıyor bu sözler. Uyuşturucunun kol gezdiği, kadınların şiddet gördüğü hazin bir tablo.

Kocias'ın azınlığı daha yakından tanıması gerektiğini düşünüyorum. Azınlığın bugün içinde bulunduğu sosyo - ekonomik problemlerin nereden kaynaklandığı, hangi siyasi politikaların azınlığı geri bıraktığını düşünmesi gerektiği inancındayım. Siyasi kimliğinin yanı sıra taşıdığı akademik kimliğin de bu neden - sonuç ilişkilerini irdelemesinde ona çok yardımcı olacağı şüphesiz.

"Dışişleri Bakanı olarak değil de, hükümetin bir üyesi olarak" Başbakan Çipras'ın kendisini azınlığın ekonomik ve sosyal açıdan gelişmesi için bir düşünce kuruluşu oluşturulması konusunda görevlendirdiğini söyleyen Kocias'ın benzer bir düşünce kuruluşunun da azınlığın kimliği, dernekleşme özgürlüğü, din ve ifade özgürlüğü konularında geliştirmesi ne kadar iyi olurdu. Objektif tartışmaların yapılacağı, bunlara azınlıktan temsilcilerin de katılacağı bir platform.

Dervişin fikri ne ise zikri de odur. Azınlık meselesi bu şekilde yürütülemez. Azınlığı önce anlamak ve doğru anlatmak gerek.

27 Şubat 2017 Pazartesi 17:47