09-05-2017
Haydi, kayıt zamanı!..
Okul, bir çocuğun hayatında belirleyici rol oynayan kurumlardan biridir. Aile içerisinde el bebek gül bebek büyütülen çocuğun gerçek hayatla ilk yüzleştiği yerdir okul. Ailesinin yanındaki korumalı yaşantıdan çıkıp, tek başına birey olarak sosyalleştiği alandır.
Kendisini hayata hazırlayacak ilk bilgileri burada öğrenir. Okumayı, yazmayı burada çözer. Fen ve sosyal bilimlerinde ilk bilgilerine burada ulaşır. Ama okul bir öğretim kurumu olmanın yanı sıra bir eğitim kurumudur da ayrıca. Ailenin verdiği eğitim burada pekişir; üzerine yenileri eklenerek çocuğun daha sağlam ve düzgün bir birey olması amaçlanır.
Eğitim ve öğretim, okul hayatında sürekli birlikte var olan iki kavramdır. Eğitim olmadan öğretim, öğretim olmadan eğitim olmaz.
Çocuğun aile hayatından sonra kültürünü öğrenebileceği, kendini tanıyıp tanımlayabileceği en önemli yerdir okul.
Bu nedenle azınlık çocukları için azınlık okullarının önemi de çok büyüktür. Çocuk dilini, dinini, kimliğini geliştirebilecek donanıma bu okullarda sahip olur.
Hepimiz ana dilimizi ilk olarak anne babamızdan, birlikte yaşadığımız büyüklerimizden öğreniriz. Fakat bu dilin gelişmesi, zenginleşmesi ancak okulda alınan eğitimle mümkündür. Okulda söylenen ana dildeki şarkılar, şiirler, oynanan oyunlar, okunan kitaplar çocuğun kültürel yapısının temel taşları oluşturur. Bu temel taşlardan yoksun bırakılan çocuğun kültürünü, benliğini tanıması ise çok zordur.
İnsan doğal olarak tanımadığı, bilmediği herşeyden uzaklaşır. Kültür de öyledir. Öğretmediğiniz sürece, çocuğunuzdan kültürüne sahip çıkmasını beklemeniz son derece yanlıştır.
Azınlık okulları tam da bu nedenle azınlık çocuklarının geleceği için belirleyicidir. Dilini, kültürünü unutmaması için gereklidir. Lozan Antlaşması hükümleri belirlenirken, iki ülkede kalacak azınlıkların varlığını sürdürmesi amaçlandığı için bu haklar azınlık bireylerine sunulmuştur.
Ancak zaman içerisinde bu amaçlardan sapmalar başgöstermiştir. Azınlık eğitimi devlet politikalarının hedefi haline gelmiş ve gelmeye devam etmektedir. Bu politikaların amacı da, sorun yaratarak azınlık okullarının prestijini sarsmak ve azınlık insanın kendi eliyle bu okullardan uzaklaşmasını sağlamaktır.
Çocuklarımıza olduğu kadar, toplumumuza karşı da sorumluluğumuzdur bu okulları yaşatmak. Azınlık okulları yaşadıkça, azınlık çocukları da benliklerinden uzaklaşmadan, kültürlerini tanıyarak büyüyecekler ve toplumlarına bu şekilde faydalı olacaklardır.
Kök salmamış, kültürünü bilmeyen bireylerin ne kendileri, ne de toplumları için faydası vardır. Bunun yanı sıra yaşadıkları ülkede hakim kültür için de aslında bir kazanım olamazlar. Kendi kültürünü öğrenmeden, başka bir kültürü öğrenmek mümkün değildir. Köksüz ağaç nasıl serpilip büyüyemezse, kökü olmayan insanın da gelişmesi mümkün değildir.
Acısıyla tatlısıyla eğitim hayatımı azınlık okullarında tamamladım. Birçok yaşıtımla o dönem çok zorlu aşamalardan geçtim, geçmek zorunda bırakıldım... Ama hiçbir zaman azınlık okullarında okuduğum için pişmanlık duymadım. Tam tersine mücadele etmeyi, direnmeyi, hayata hazırlanmayı orada öğrendim. Hayatın ne kadar acımasız olabileceğini gördüm ve bunlara karşı kalkan oluşturmaya başladım. Ne yazık ki insanı zorluklar, acılar olgunlaştırıyor. Bu da hayatın cilvesi.
Kültürümüzü ayakta tutabilmek, çocuklarımıza aktarabilmek için okullarımızı yaşatalım, ayakta tutalım. Bu okullarda eğitim düzeyinin en iyi seviyede olabilmesi için de mücadele vermekten asla vazgeçmeyelim.
Haydi, kayıt zamanı!..