03-04-2018
1 milyon imza...
Son dönemde gazete olarak dikkat çekmeye çalıştığımız ve destek olma çağrısında bulunduğumuz bir imza kampanyası var. Avrupa çapında 1 milyon imza toplamayı amaçlayan bir kampanya bu. Avrupa'daki ulusal ve dilsel azınlıkların haklarının korunması için bir ilk adım oluşturacak bir girişimden söz ediyoruz.
Batı Trakya Türk Azınlığı'nın da partner olarak yer aldığı 1 milyon imza kampanyasının geçmişi 2013 yılına uzanıyor. Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu, Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği ve DEB Partisi'nin de yer aldığı Avrupa Halkları Federal Birliği'nin (FUEN) Haziran 2013 tarihinde yapılan kongresinde 1 milyon imza kampanyası resmen başlatıldı ve aynı yılın Temmuz ayında da AB Komisyonu'na sunularak kaydı yapıldı.
AB Komisyonu'nun, FUEN, İtalya Güney Tirol Halk Partisi (SVP), Romanya Macarları Demokratik İttifakı (RMDSZ) ve Avrupa Azınlıkları Gençliği (YEN) tarafından sunulan bu girişime tepkisi ise olumsuz oldu. Komisyon, yasal cevap verme süresinin son gününde verdiği yanıtla Avrupa'da yaşayan ulusal ve dilsel azınlıkların haklarının korunması için ilk adım oluşturacak bu girişimi reddetti.
16 Eylül 2013 tarihli cevapta AB Komisyonu, "Azınlık Kurtarma Paketi" isimli Avrupa Vatandaş Girişimi teklifinin Komisyon'un yetki alanı dışında olduğunu ileri sürdü.
Komisyon'un bu yaklaşımı, imza kampanyasının öncülerinin tepkisine neden oldu. Bu çevreler girişimin Komisyonu'nun yetkisi dışında olduğu açıklamasını kabul etmediler; hatta cevabın politik olduğu düşüncesini dile getirdiler.
Komisyon'un red kararı, imza için yola koyulan FUEN ve RMDSZ'yi durduramadı. "Azınlık Kurtarma Paketi" 26 Eylül 2013 tarihinde Avrupa Parlamentosu'nda gerçekleşen forumda tartışıldı. "1 milyon imza kampanyası"nın amaçları aktarıldı, kampanyanın Avrupa'da yaşayan ulusal azınlıklar için niçin yaşamsal bir öneme sahip olduğu anlatıldı.
Toplantının sonunda, konunun 10 Ekim 2013 tarihinde gerçekleştirilecek AP Geleneksel Azınlıklar, Ulusal Topluluklar ve Diller İntergrubu'nda detayları ile tartışılmasına karar verildi.
Girişimin hukuki ve teknik açıdan yeniden incelenerek AB Komisyonu'na yeniden sunulması konusunda katılımcılar görüş birliğine vardılar. "Şimdi her zamankinden daha fazla" sloganı ile katılımcılar 1 milyon imza kampanyasının yoluna devam etmesi gerektiğinin altını çizdiler.
Yapılan hukuksal incelemenin ardından kampanyanın öncüleri AB Komisyonu'nun kararını yargıya taşıma kararı aldı. Sonuç olarak, konu Lüksemburg'daki AB Adalet Divanı'na taşındı.
Komisyon'un kararını AB Adalet Divanı'na taşıyan FUEN'i mahkeme Şubat 2017'de açıkladığı karar ile haklı bularak AB Komisyonu'nun kararını iptal etti.
Yeniden yapılan inceleme neticesinde AB Komisyonu, ulusal ve dilsel azınlıklara mensup kişilerin korunmasını iyileştirmeye ve AB'de kültürel ve dilsel çeşitliliği güçlendirmeye çağıran girişimi kaydetme kararı aldı.
3 Nisan 2017 tarihinde Avrupa Birliği Komisyonu tarafından tescil edilerek, Haziran 2017'de imzaya açılan "Azınlıkları Koruma Paketi" başlıklı girişim için kampanya tüm hızıyla başlamış oldu. Hedef, 3 Nisan 2018 tarihine kadar en az yedi farklı AB ülkesinde 1 milyon imzaya ulaşabilmekti.
Bugün imza kampanyasının son günü... 2013 yılından bu yana amaçlanan 1 milyon imzaya ulaşıldı. Hatta toplanan imzalar 1 milyonu aştı.
1 milyon imzanın toplanmasının ardından AB Komisyonu bir tebliğ hazırlayacak; Avrupa çapında ulusal ve dilsel azınlıkların her alanda haklarını garanti altına alacak olan yasal çerçeve yönünde ilk adım da atılmış olacak.
1 milyon imza kampanyasının resmi web sitesinde 28 ülkedeki katılımı incelediğimizde, kampanyanın en büyük destekçilerinin Macaristan ve Romanya olduğunu görüyoruz. Sitedeki nihai olmayan rakamlara göre, Macaristan 565.667, Romanya da 291.914 imza ile kampanyaya destek vermiş.
Batı Trakya Türk Azınlığı'nın da yaşadığı Yunanistan'dan kampanyaya katılanların sayısı ise 4.912. Almanya'dan ise 19.892 kişi imza kampanyasına katılmış. Bulgaristan'dan kampanyaya destek verenlerin sayısı ise 23.291.
Yukarıdaki rakamları kabaca bir değerlendirme yapmak için vermeyi uygun gördüm. İskeçe ve Gümülcine'de 2013 yılında bizzat tanıtılan, azınlığa anlatılan bu kampanyaya bizim verdiğimiz desteğin yetersiz olduğu düşüncesindeyim.
Azınlık olarak dışa açılmadığımız sürece, sorunlarımızı anlatmakta her zaman geri ve yetersiz kalacağımıza inanıyorum. Sorunlarımızı kendi içimizde tartışarak çözüme ulaştırmamız ne yazık ki mümkün değil.
Azınlık sorunlarını uluslararası platformlarda dile getirmeye başladığımız yıllardan bu yana azınlık mücadelesinde katettiğimiz yol ortada. Bu, ilk etapta merkezi hükümetin ve devlet mekanizmasının azınlık politikasında reform niteliğinde değişikliklere gitmesini sağlamasa da, Atina'ya dış dünyadan ve özellikle üyesi olduğu AB'den gelen baskı açısından önemli.
Yani dışa açılmanın, Avrupa'daki diğer azınlıklarla tanışmanın, kaynaşmanın zararı değil, yararı olacağını anlamamız gerekiyor. Globalleşen dünya düzeni içerisinde kendi içine dönük kalmanın sağlayacağı hiçbir fayda olamaz. Dışa açılmak, sorunlarımızı aktarmak, yaymak zorundayız. Ancak bu şekilde çağa ayak uydurabilir, çağı yakalayabiliriz. Ve tabii ki sonuç elde edebiliriz...