Anasayfa
<
19-11-2018

Her şehir, bir dokunuş ister...
Aslen Gümülcineli olan ve uzun bir aradan sonra Gümülcine’yi ziyaret eden bir tanıdığımın, “Bu şehir de sefaletten kurtulamayacak” sözlerine doğrusu alınmıştım.

İnsanın doğduğu, büyüdüğü, yaşadığı şehir her zaman en güzelidir. Uzak kaldığında özlem duyduğun, yaşarken huzur bulduğun yerdir. “Memleketim” dediğin, arkadaşlar, anılar biriktirdiğin yerdir. Özeldir…

Tabii ki bu işin duygusal yanı. Objektif bir şekilde bakabildiğimizde ise, yere göğe sığdıramadığımız bu şehrin geri kalmışlığı, ekonomik tıkanmışlığı, kültürel dokusunu yitirmesi, doğal güzelliklerinden gerektiği kadar yararlanamadığı gerçeği ile yüz yüze geliriz.

Bir zamanlar Batı Trakya’nın, şimdilerde Doğu Makedonya – Trakya’nın idare merkezi olan bu şehrin kalkınması, canlanması için ciddi dokunuşların yapılmadığını gözlemlemek hiç de zor değil.

Tabii bölgede azınlık insanının yaşıyor olması önemli bir handikap. Ekonomik olarak bölgenin geri bıraktırılması için geliştirilen ve uygulanan politikalar üzerine defalarca yazı kaleme aldım. Bugünkü yazımın konusu siyasi değil. O yüzden hiç işin bu kısmına girmeyeceğim.

Gümülcine, çok eski bir yerleşim bölgesi olmasına rağmen ne yazık ki tarihi dokusunu kaybederek bugüne gelmiş.

Bir zamanlar ağaların, beylerin, tüccarların kenti olan ve bugün eski şehri ve konaklarıyla turistik açıdan çekim merkezi olan İskeçe’yle de kıyaslamayacağım.
Ama bu “Gümülcine’de ayakta kalan kaç tane konak, kaç tane eski ev var?” sorusunu sormama da engel teşkil etmiyor.

Sobacılar sokağı, leblebiciler çarşısı kendi kaderine terkedilmiş. Tarihi çarşı, yeni ile eski arasında sıkışmış kalmış.

Sultan II. Abdülhamit’in fermanıyla yaptırılan saat kulesi ve hemen bitişiğinde yer alan Yeni Camii dışında şehrin kültürel kimliği ve mirasını tescil edebilecek başka eserler var mı? Apartmanların arasında kurtulmuş birkaç konak, surlar, görünmez kılınmış imaret…

Sizi birkaç dakikalığına düşünmeye davet ediyorum. Gümülcine ve çevresinin ekonomik, turistik ve kültürel açıdan zenginleştirilmesi, canlandırılması için yapılan girişimler, hayata geçirilen projeler hatırlıyor musunuz?

Benim zihnimde yer etmiş birşey yok.

Sonra turistlerin neden Gümülcine’ye uğramadığından, şehrin ruhsuzluğundan dem vuruyoruz.

Gümülcine Belediyesi ile Gümülcine Ticaret Derneği tarafından ortak hayata geçirilecek ve Gümülcine’nin tarihi çarşısının yeni bir görünüme kavuşmasını amaçlayan projenin başarılı sonuçlanmasını umuyorum. Avrupa Birliği tarafından finanse edilen projenin bütçesi 1,9 milyon euro. Proje, çarşının geleneksel halini ön plana çıkararak turizm hareketliliğini arttırmayı hedefliyor.

Ekonomik olarak kalkınmak, bir şehri cazip hale getirmek oturarak olmuyor. Yeni projeler geliştirmek, bunları hayata geçirmek gerekiyor.

Bakın, sınır komşumuz Edirne bu konuda güzel bir örnek olabilir. Tarihe Edirne’nin efsane valisi olarak geçen Fahri Yücel’in başlattığı çalışmalar, onu takip eden yıllarda devam eden girişimler sonucunda Edirne bugün yüz değiştirdi. Şehrin tarihi dokusu ön plana çıkarıldı, turistik altyapılara önem verildi. Son ekonomik gelişmelerle Yunanistan ve Bulgaristan için alışverişe yönelik bir çekim merkezine dönüştü.

Son durumun sürekliliğini yitirmemesi için ticaret odalarıyla, esnaf birlikleriyle önlemler almaya devam ediyor Edirne.

“Olmaz!” demeyin. Üretmeden, yaratmadan tabii ki olmaz. Bir şehrin çehre değiştirmesi için herşeyden önce silkelenmek; yaratmak, üretmek ve çalışmak gerek.

19 Kasım 2018 Pazartesi 15:17