Anasayfa
21-07-2025
Hicret ve Muharrem ayı
Hicret hadisesi İslam tarihinin en önemli olaylarından biridir. Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) insanları, şirki ve küfrü, vahşet ve zulmü terk edip sadece Yüce Yaradan’a ibadete, adalete, merhamete, insani erdemlere davet etmek için 40 yaşında iken 610 yılında Mekke’de kendisine Peygamberlik verildi.

İlk vahyin gelmesinden sonra Müslümanların sayısı hızla artmıştı. Ancak müşrikler Müslümanların çoğalmasından oldukça rahatsız olmuştu. Çünkü İslam; güçlünün değil, haklı olanın yanında yer alıyordu. İslam dini; Mekkelilerin alıştığı haksızlık ve ahlâksızlığa karşı çıkıyordu. Toplumda sevgi, saygı ve merhametin hakim olmasını istiyordu. Hiçbir faydası bulunmayan putlara değil, her şeyi yaratan Allah’a kulluk edilmesi gerektiğini savunuyordu.

Bu durum ise Mekkelilerin alıştığı hayatı altüst ediyordu. Bunun önüne geçmek için Mekkeliler Müslümanlara her türlü zulmü yapmaya başladılar. Öyle ki Müslümanların Mekke’de maruz kaldığı sıkıntılar insanın tahammül sınırlarını aşıyordu. Sırf Müslüman olduğu için işkenceye maruz kalan Peygamber aşıkları, kendilerine teklif edilen putperestlik yerine hiç tereddüt etmeden şehadet şerbetini içiyordu.

Mekkeliler Peygamberimiz (s.a.s.)’e kucak açma, O’nunla insanlık onuruna yeniden ulaşma yerine; O’nu dışladılar, hayatına kastettiler. Bu ağır baskılar altında tebliğ ve davet görevini yerine getiremeyeceğini anlayan Kâinatın Efendisi, Miladi 622 yılında Allah’ın izniyle Mekke’den Medine’ye hicret etti. Hz. Peygamberin işaretiyle Müslümanlar da her şeylerini Mekke’de bırakarak dinlerini rahatça yaşayabilecekleri yer olan Medine’ye hicret ettiler. Bu hicret asla bir kaçış olmadığı gibi; sıradan bir göç de değildi.

İslam tarihinde bir dönüm noktası olan hicret; Müslüman toplumunun teşkilatlanması, bir güç haline gelmesi ve çevresine kendini kabul ettirmesi sürecinin ilk adımı olmuştur. Hicret; her vesile ile birlik, beraberlik ve dayanışmayı vurgulayan İslam’ın hayat bulmasına yol açan önemli bir olaydır. Hicret; ezelî ve ebedî hakikatlerin er geç kabul göreceğinin, bıkmadan, usanmadan insanların gayret etmelerinin, ümit kesmemenin güzel bir örneğidir.

Hicret böyle önemli olduğu içindir ki, Hz. Ömer (r.a.), onu hicri takvim başlangıcı yapmıştır. Kameri aylara göre Muharrem Ay’ının ilk günü Hicri yılbaşı olarak kabul edilir. Buna göre; geçtiğimiz Haziran ayının 25’nde 1 Muharrem 1447 Hicri yılına girmiş olduk.

Hicret; her şeylerini Allah için, göz kırpmadan terk eden Mekkeli Muhacirler ile onları bağırlarına basan, muhtaç oldukları halde onları kendilerine tercih eden Medineli Müslümanların, Ensarın destanıdır. Hicretle yaşanan bu destanda; fedakârlık, kardeşlik, ahde vefa, birlik ve beraberlik, değerlerin paylaşımı, özgürlük aşkı, adalet, saygı ve hoşgörü temel konular olarak karşımıza çıkmaktadır.

Hicreti süsleyen tablolarda çağımız insanı için alınacak birçok ibretler ve dersler vardır. Bencilliğin, maddeperestliğin, çıkarcılığın, adaletsizliğin tahrip ettiği insanlığın aydınlığa çıkışı; hicretle başlayan ve yeşeren insani değerlerin, fedakârlık ve kardeşlik örneklerinin hayat bulması ile mümkündür. Günahlarla, isyanlarla kirlenen gönül dünyamızın, kulluğa, itaate, ibadete yönelmesinin de gerçek hicret olduğunu unutmayalım.

Hicri yılın başlangıcı olan bu Muharrem ayının İslâm tarihinde büyük önemi vardır. Peygamber Efendimiz Muharrem ayının 9, 10 ve 11. günlerinde oruç tutmuş, Müslümanlara da bu günlerde oruç tutmalarını tavsiye etmiştir. Yine bu aya mahsus geleneksel olarak aşure pişirilmektedir.

Ancak Muharrem ayı, Müslümanlar açısından çok daha özel bir öneme sahiptir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.)’in “dünyanın iki çiçeği”, “cennet çocuklarının efendileri” diye övdüğü, Hz. Ali ile Hz. Fatıma’nın ciğerparelerinden biri olan Hz. Hüseyin ve 70’den fazla arkadaşı 10 Muharrem 61’de (10 Ekim 680) siyasi ihtiraslar uğruna Kerbela’da önce susuz bırakılmış, ardından da hunharca şehit edilmiştir. Bu elim olay, Hz. Peygamberi ve O’nun Ehl-i Beyti’ni seven biz müminleri derinden yaralamaktadır. Bu elim hadise bölgesi, kültürü, mezhep ve meşrebi ne olursa olsun bütün Müslümanları derin acılara sevk etmiştir.

Bu vesileyle, başta Hz. Hüseyin olmak üzere bütün Kerbela şehitlerini rahmetle anıyoruz. Bu çok üzücü acı olaydan ders çıkaran bir ümmet olmamızı, mezhebi ve meşrebi ne olursa olsun İslam âleminde ve içerisinde yaşadığımız Batı Trakya Müslüman Türk toplumunda kardeşlik, birlik ve beraberliği tesis edilmesini Yüce Rabbimden niyaz ederim.

21 Temmuz 2025 Pazartesi 12:26