05-05-2015
AŞIRILIKTAN KURTULUŞ YOLU İSTİKAMET ÜZERE OLMAK
İstikameti tutturmak ve bunu sürdürmek zor iştir. Çünkü istikamet, alışkanlıkları aşmak; âdet ve suretlerin dışına çıkmak, hakikî bir sıdk duygusuyla Hakk’ın huzurunda durmaktır. Bunun için Allah Resûlü (s.a.v.): "Her ne kadar tam olarak yerine getiremeseniz bile istikamet üzere olun." buyurmakta ve ardından: "En hayırlı ameliniz namaz kılmaktır. Abdeste ancak mümin olan devam eder" (Muvatta, Taharet, 4) demektedir. Bu beyandan namaz kılıp sürekli abdestli bulunmaya özen gösterenin davranışlarında zikzak çizmeyeceği, aşırılığa düşmeyeceği anlaşılmaktadır.
İstikamet, ihlâs sınırları içinde ifrat ve tefritten uzak, sünnet çizgisine uygun bir biçimde yaşamaktır. Bu tür bir istikamette amel ve aksiyon vardır. İstikamet ehli amel sırasında bütün gücünü kullanmakla birlikte, nefsine karşı zulme varacak aşırılıktan veya gevşeklik sayılacak tefritten sakınır ve orta yolu izler. Kasıt ve yönelişi sadece Hakk’a olur. Amellerini emredilen sünnet ölçüsünde gerçekleştirir. İfrat ve tefrit sünneti; riya ile amel ve amelde gevşeklik de aksiyonu yaralar; kulu istikametten ayırır. Bunun için kurtuluş orta yoldadır.
İstikamet her şeyin kendisiyle tam olduğu, kemal bulduğu bir derecedir. Her türlü hayrın meydana gelmesi istikametle mümkündür. Sözünde, özünde, işinde ve halinde istikamet üzere olmayanın gayretinin boşa gideceğini Allah (c.c.) şu ayet-i kerime ile temsilî olarak: "İpliği güzel bir şekilde eğirdikten sonra bozan kadın gibi olmayın!" (Nahl sûresi, 16/92) diye anlatır.
İstikameti hayatın bir parçası, ibadet ve tâatın mihenk taşı haline getirenlere iki ayrı surede, birbirine yakın ifade ve lafızlarla iltifatlarda bulunulmaktadır: "Rabbimiz Allah’tır" deyip sonra istikamet üzere devam edenlere melekler ölümleri anında: "Korkmayınız, üzülmeyiniz size vaad olunan cennete sevininiz." diyeceklerdir." (Fussilet sûresi, 41/30)
"Doğrusu Rabbimiz Allah’tır deyip de istikamet üzere gidenlere korku yoktur, onlar mahzun da olacak değillerdir. Onlar cennet ehlidir. İşlediklerine karşılık olarak orada ebedi kalacaklardır." (Ahkaf sûresi, 46/13-14.)
Hz. Enes (r.a.) anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.v.)’in evlerine bir grup gelerek hanımlarına Resûlullah (s.a.v.)’ın evdeki ibadetinden sordular. Kendilerine sordukları husus açıklanınca sanki bunu az bularak: 'Resûlullah (s.a.v.) kim, biz kimiz? Allah (c.c.) O’nun geçmiş ve gelecek bütün günahlarını affetmiştir (bu sebeple O’na az ibadet de yeter) dediler.İçlerinden biri: 'Ben artık hayatım boyunca her gece namaz kılacağım' dedi. İkincisi: 'Ben de hayatım boyunca hep oruç tutacağım, hiçbir gün terk etmeyeceğim' dedi. Üçüncüsü de: 'Kadınları ebediyen terk edip, onlara hiç temas etmeyeceğim' dedi. (Bilâhere durumdan haberdar olan) Hz. Peygamber (s.a.v.) onları bularak: "Sizler böyle böyle söylemişsiniz. Halbuki Allah’a yemin olsun Allah’tan en çok korkanınız ve yasaklarından en ziyade kaçınanınız benim. Fakat buna rağmen, bazan oruç tutar, bazan yerim; namaz kılarım, uyurum da; kadınlarla beraber de olurum. (Benim sünnetim budur), kim sünnetimi beğenmezse benden değildir" (Buhârî, Nikah, 1) buyurdu.
Bir başka hadislerinde; "Sonunuzun iyi amelle kapanması için gayret sarf edin!" manasında olmak üzere "Siz amelinizle doğruyu ve istikameti arayın, itidali koruyun. Zîra cennetlik olanın ameli cennet ehlinin ameliyle sonlanır.." buyurur.
Allah Teâlâ, "Gerçekten de onların her biri öyle kimselerdir ki, yaptıklarının karşılığını Rabbin kendilerine hakkıyla ödeyecektir. Çünkü O, onların yaptıkları her şeyden haberdardır" (Hûd sûresi, 111.) ayetinde herkesin amellerinin karşılığını tam olarak vereceğini ve yapılan her şeyden haberdar olduğunu belirttikten sonra Resûl-i Ekrem (a.s.) Efendimizi ihtiyarlatacak kadar ağır bir mana ifade eden sonraki ayette şöyle buyurmuştur: "O halde sen, beraberindeki tövbe edenlerle beraber emrolunduğun şekilde dosdoğru hareket et! Aşırı gitmeyin. Çünkü O, ne yaparsanız görücüdür." (Hûd sûresi, 112)
İstikamet, müstakim olmak, doğru dürüst davranmak, istenilen şekilde hareket etmekdemektir.
İstikamet üzere olanları Hak Teâlâ şu şekilde müjdelemektedir: "Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra da istikamet üzere, doğru yolda yürüyenler yok mu, işte onların yanına melekler inip: "Hiç endişe etmeyin, hiç üzülmeyin ve size vâd edilen cennetle sevinin!" derler. Biz dünya hayatında da, ahirette de sizin dostlarınızız. Cennette sizin için canınızın çektiği ve istediğiniz her şey vardır" (Fussilet Suresi, 30-31)