25-05-2015
BAZI GERÇEKLER
Zaman-insan ekseninde bilinen vahyî ve yalın gerçeklerin bir bölümünü burada ele almakta yarar görüyorum.
"Allah katında her şey bir ölçüye/vadeye bağlanmıştır." (Ra'd sûresi (13), 8)
"İnsan gerçekten (tükenen ömür sermayesi açısından, her an) mutlak bir zarar içindedir." (Asr sûresi (103) 2)
"Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri! oyun olsun diye (gayesiz bir şekilde)
yaratmadık." (Duhan Suresi, 38. ayet)
"Allah hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır." (Mülk sûresi (67), 2.)
" Ben cinler ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım" (Zâriyât sûresi (51), 56)
"Biz insanı en güzel biçimde (üstün yeteneklerle donatılmış olarak) yarattık. Sonra da onu aşağıların aşağısına indirdik." (Tîn sûresi (95), 4-5)
Önlenemeyen zarardan, tükenen ömür sermayesinden, aşağıların aşağısına düşme tehlikesinden kurtulma şansı vardır ve bu şans iman, sâlih amel, hakkı tavsiye ve sabrı tavsiye (Asr sûresi (103) 3) kayıtlarına bağlı kılınmıştır.
Rabbimizin ayetlerinde de açıkça gördüğümüz gibi kainatta var olan her şeyin bir yaratılış gayesi vardır. Hepsi bir amaca ve gayeye hizmet eder. Tüm varlıkların yaratılış amacı ve gayesi insana hizmettir. Çevremize baktığımızda bunu rahatlıkla fark edebiliriz. Güneşin, gecenin, suyun, toprağın, hayvanların ve bunlar gibi sayısız örneklerin insana hizmet için var olduğunu anlarız. Peki, tüm kâinatın hizmetine verildiği insanın da mutlaka bir yaratılış gayesi olmalı değil mi? Acaba insanın ne gibi bir görevi vardır? Hangi gaye ile yaratılmıştır?
Rabbimizin bu sorumuza verdigi cevab gayet açık ve nettir: "Ben, cinleri ve insanları, ancak bana ibadet etmeleri için yarattım." (Zariyat Suresi, 56. ayet)
İnsanın var olma sebebi kendisini yaratana, var edene ibadet etmek, kulluğunu sadece ve sadece ona sergilemektir. Rabbimiz bu konuda da şöyle buyurmaktadır:
"Ey insanlar! Sizi de, sizden öncekileri de yaratan Rabbinize ibadet ediniz; belki böylece korunmuş olursunuz." (Bakara Suresi, 21. ayet)
Kulluk sınavının bütünlemesi de ömür denilen sınav süresi içindedir. Ek bir zaman/süre asla söz konusu değildir. "Allah, eceli geldiğinde hiç kimseyi ertelemez." (Münafikûn suresi (63), 11)
Geçersiz İstekler: Ek süre istekleri, hayatı bir anlamda yenileme veya uzatma dilekleri geçersizdir. Üç grup insanın bu tür talepte bulunacağı bildirilmiş ve bunlar peşin peşin reddedilmiştir.
İlk grup; zamanı inançsızlıkla geçirenlerdir: "Kâfirler cehennemde, "Rabbimiz, bizi (buradan) çıkar, önce yaptıklarımızın yerine iyi işler yapalım, diye feryad ederler."
Cevap çok açık ve kesindir: "Size, düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi? Size uyarıcı da gelmedi mi? Şimdi tadın azabı. Zâlimlerin yardımcısı yoktur." (Fâtır sûresi (35), 37)
İkinci grup; ilâhî davete uzak durmuş ve bu sebeple de gerçeğe karşı haksızlık etmiş olan zalimlerdir: "Zalimlerin: Ey Rabbimiz. Yakın bir müddete kadar bize süre ver de senin davetine uyalım ve peygamberlere tabi olalım" diyecekleri gün hakkında insanları uyar. Onlara denilir ki; daha önce, sizin için bir zevâl/son olmadığına, yemin etmemiş miydiniz?" (İbrahim sûresi (14), 44.)
Üçüncü grup ise; elindeki imkânları paylaşmayı becerememiş eli sıkı Müslümanlardır:
"Ey mü'minler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah'ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır. Herhangi birinize ölüm gelip de 'Rabbim, Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam' demesinden önce, size rızık olarak verdiklerimizden harcayın." (Münâfikun sûresi (63), 9-10)
Ayetler ışığındaki bu gerçekler, her işin bir zamanı ya da her zaman kesitinin bir işi olduğunu, bu sebeple zamanlama hatası yapmamak gerektiğini, sonraki pişmanlıkların ve taleplerin hiçbir şey kazandırmayacağını açıkça ilan etmektedir.
İslam dini günlük zamanı üç ana maksada uygun olarak programa bağlamamızı emreder;
1- İbadet
2- Rızkın Kazanılması
3- Hayatımızı murakabe ve tefekkür
25 Mayıs 2015 Pazartesi 18:57