15-06-2015
RAMAZAN AYI İLE BULUŞMA
Ramazan ve oruçla gelen fırsat mevsimi; fenalıklardan sıyrılma, iyilikleri kuşanma zamanı... İftar ve sahur saatleri. Yüz binlerin Kur'ân'la buluştuğu mukabeleler. Açlığın verdiği sükûnetin hayat akışına yön vermesi. Bütün bu güzellikler, kutlu mevsimin armağanları... O kutlu misafir, her yıl geldiğinde sanki bize şöyle seslenir: Ey insan! Hakiki değerini ancak oruç ikliminde yüklendiğin erdemlerle bulacaksın. Sabır, rıza ve infak gibi hasletlere nefsini alıştırdıkça, murakabe duygusu gibi ulvî bir zirveye tırmanacaksın...
Bakara Sûresi'nin 183 ila 187 ayetleri arası bize o mükemmel ibadetle ilgili esasları anlatıyor. İlk iki ayetten şunu anlıyoruz ki: Günahlardan korunmamız için, sayılı günlerde olmak üzere, bizden öncekilere olduğu gibi, bize de oruç farz kılınmıştır.
Bahsi geçen ayetlerde bundan sonra dikkatimizi çeken merhamet tezahürü; hastalık veya yolculuk gibi meşru sebeplerle oruç tutamayanlara gösterilen kolaylık yoludur.
Merhamet sahibi Allah; bir yıl süresince biriken ihtiras kirinden arınmak için gereken ilacı, belirtilen zamanda mazereti sebebiyle alamayanlara; başka bir vakitte misli misline kaza etme ruhsatını getiriyor. Şayet kişi buna da imkan bulamamışsa, artık o fidye verebilir. İhtiyaç sahibi bir kardeşinin karnını doyurur. Böylece, oruç tutmakla erişeceği zirvelere doğru yol almış olur. İnfak duygusunu yaşar, paylaşmanın güzelliğini iliklerinde hisseder.
Rabbimiz, ayetlerinde öyle izah ediyor ki; oruç emri, kullara sıkıntı çektirmek için değil, kolaylıkla günahlardan sakınma yolunu göstermek için gelmiştir.
Çünkü oruç; Allah'ın izni olmadan nimete el sürmemeyi öğreten irade eğitimidir; kuşatıcı bir ibadettir. Bu yönüyle o, insana hayatın lezzetini tattırır.
Sahibine dünyadan el etek çekip inzivaya çekilme gibi bir hayat önermez. Bilakis o, insana kabından çıkmayı telkin eder. Çevresini görmeyi, olup bitenler hakkında düşünmeyi ve bir şeyler yapmayı öğretir. Zor gibi görünen haller içinde, ebedi kolaylığın anahtarını sunar. Fakat, buna rağmen oruç, insanlara ibadetlerin en meşakkatlisi gibi görünür.
Rûhu'l-Beyân'da şöyle denilmiştir: "Allah Teâlâ sizin için, zorlukla beraber olan kolaylığı istiyor. Bu sebeple siz, Allah'ın emrine uymaktaki zorluğa bakmayın. Bilakis, o zorluğa katlandıktan sonra meydana gelecek olan kolaylığa bakın."
Gerçek şu ki; ramazan-ı şerif ayı, bu ümmet hakkında bereket ve pek çok bakımdan kolaylık vesilesidir. Ramazanla başlayan hareketlilik, toplumun her kesimini kuşatan bereket haline dönüşür. Belki de bu bereketin sırrı, onu talep eden herkese açık olmasındadır. Çünkü hiçbir sınırlama olmaksızın herkes -sebeplere tevessül ettiği ölçüde- bu iklimden nasibini alabilir...
İnsanoğlu bir kere yolunu şaşırmaya görsün. Olacak işleri bırakır da, hiç olmayacak beklentilerin peşine düşer. Günümüzde olduğu gibi, yüz binlerce kişi arasında yapılacak kampanyalara ümit bağlar. Kendisine isabet etme ihtimali çok düşük olan kazançlar uğruna maddî külfetlere girer de, şartlarına uyan herkesin kazanacağı daha baştan ilan edilen kurtuluş kapılarına doğru istekle yürümekte tereddüt eder. Halbuki Allah'ın va'dettiğine uymakta ebedî saadet var.
Rasûlullah'ın "aman ha!" dediklerinden sakınmamakta ise ebedî hüsran var.
Hadislerde oruç ve ramazan iklimi öyle tasvir ediliyor ki, o potada eriyen bir Müslüman; elinden ve dilinden herkesin emin olduğu örnek bir insan olabilir. Ve bu haliyle onun mevcudiyeti, cümle aleme rahmet olur. Çünkü uzuvlara sahip olmak, ramazan ikliminde, oruçla birlikte daha kolaydır.
Diyebiliriz ki, orucun hedefi; Müslüman'ı gönlü, yüce hedeflere ayarlı bir insan derecesine yükseltmektir. Ol Hakk'ın nazargâhıdır diye gönül kırmaktan sakınan örnek şahsiyet haline dönüştürmektir.
Oruçta bu kıvamı arayana ne mutlu. Peygamberimiz'in müjdelediği üzere; umulur ki, böyle bir arayışta olanlara cennet müştaktır... Ramazanınız mübarek olsun...
15 Haziran 2015 Pazartesi 13:35