13-08-2015
AHİRET MUTLULUÄžUNU ELDE ETMEK
Âhiret mutluluğunu elde edebilmek için, dünyaya ve dünyalığa kapılmamak gerekir. Bunun anlamı, sahip olduğu dünyalık mal ve mülkün geçiciliğini ve onların gerçek sahibinin Allah olduğunu bilmektir. Çünkü çalışıp çabalamak, dünyadaki rızkını kazanmaya gayret etmek, başkalarına el açmamak, kimseye muhtaç olmamak, elinin emeğiyle geçinmek gibi çok asil ve soylu prensipler, dinimizin önemli emirleri arasında yer alır.
Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır: "Dünya hayatının durumu, ancak gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, insan ve hayvanların yediği bitkiler o su sayesinde gürleşip birbirine girmiştir. Yeryüzü ziynetini takınıp süslendiği ve halkının da onun üzerinde kendilerini güçlü sandığı bir sırada, geceleyin veya gündüzün emrimiz o yere gelir de, bir gün önce hiçbir güzellik ve süsü yokmuş gibi, onu kökünden biçilmiş duruma getiririz; işte böylece iyi düşünen bir topluluğa âyetleri bir bir açıklıyoruz.." Yunus sûresi (10), 24
Âyette ifade buyurulduğu gibi, dünyanın bütün nimetleri, süsleri, ziynetleri bir anda yok olabilir. Gerçek bir mümin bunu hiçbir zaman aklından çıkarmaz.
Âyette Cenâb-ı Hak tarafından dünya hayatının gökten inen suya benzetilmesi, pek çok hikmeti ifade etmektedir. Gökten inen yağmur suyu, bir yerde kalmaz ve sürekli olmaz. Dünya hayatı da her zaman bir kararda ve devamlı değildir. Yağmur suyu hep aynı durumda kalmadığı gibi, dünya hayatı da belli bir şekilde durmaz. Su nasıl kalıcı olmayıp akıp gidici ise, dünya hayatı da öyledir. Suyun sel haline geleni nasıl zararlı ise, dünya hayatının aşırılıkları ve sapkınlıkları da zararlı ve insanı helâk edicidir.
Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyuruyor:
"Sevininiz ve sizi sevindirecek şeyle ümit ediniz. Allah'a yemin ederim ki, sizler için fakirlikten korkuyorum. Fakat ben, sizden öncekilerin önüne serildiği gibi dünyanın sizin önünüze serilmesinden, onların dünya için yarıştıkları gibi sizin de yarışa girmenizden, dünyanın onları helâk ettiği gibi sizi de helâk etmesinden korkuyorum."(Buhârî)
Peygamberimiz, insan tabiatında mevcut olan mala sahip olma duygusunu hoş karşılamakla beraber, bir endişesini de dile getirmiştir. Bu endişe, mala mülke ve dünyalığa aşırı düşkünlük, helâl ve harama dikkat etmeme, fakir fukaraya karşı merhamet hissini kaybetme ve bu sebeplerle bir takım belâlara, musibetlere uğrama endişesi. Bu endişenin kaynağı, daha önceki ümmetlerin ve milletlerin geçirmiş olduğu tecrübelerdir.
Dünya malı ve zenginlik eğer Allah'ın gösterdiği doğrultuda kullanılmazsa, sonu kavga, helâk, yıkılış ve yok oluş şeklinde neticelenir. Bunun neticesinde günümüzde var olan krizlerin doğmasına sebep olmaktadır. Bu krizler de sadece mali krizler anlaşılmasın. Öncelikle insanların inançlarında oluşan krizler. İnanç duygusu zayıfladığı zaman, huzur ve mutluluk de zayıflar. En büyük zenginlik olan kanaat hasleti kaybolmaya yüz tutar da, bu da fakirlik korkusunu doğurur. Böyle olunca, elindekini kardeşiyle paylaşma duygusu da kalkar ve cimrilik krizi ortaya çıkar. Bunun neticesinde yardımlaşma duygusunun kalkmasıyla sevgi de yok olur, bu sefer devreye kin, nefret, haset, aldatma, iftira, gıybet gibi hastalıklar zuhur eder. Peki, bütün bunlar kriz değil de nedir? Bu krizlerden dolayı da insan hem dünyasını, hem ahiretini kaybeder.
Oysaki mü'minin tutumu dünya ve ahiret dengesini koruyabilmesidir. Her namazda okuduğumuz "Rabbenâ âtinâ..." duası da bunu en güzel bir şekilde ifade etmektedir.
Bizzat Cenâb-ı Hak'kın bize Kur'an'da öğrettiği bu duada, Yüce Rabbimiz biz mü'minlere şöyle dua etmemizi buyuruyor: "Ey Rabbimiz, bize dünyada ve ahirette iyilik, güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru." [Bakara: 201]
Mü¬fessirler bu hem dünyada hem de âhirette insanı mutlu edecek hasene/iyilik konu¬sunda şunları söylemişler:
Bu hasene yani iyilik; dünyada sağlık, huzur, iyi geçinmek, başkala¬rına muhtaç olmayacak kadar rızık, âhirette sevaplara ulaştıracak amellerde çokluktur. Ayni zamanda dünyada mutlu evlilik, hayırlı arkadaşlıklar kurmak, iyi komşudur.
Dünyada güzel bir dünya hayatıdır hu¬zurlu bir toplumdur, bereketli ömürdür, kulluk bilgisidir, Kur'an ve sün¬net anlayışıdır, hikmettir, kısacası; kişinin bu haseneyle Allah'ın rızasını kaza¬nabilecek ve sonunda cenneti elde kazandıracak şeylerdir. Âhirette de hasene; Allah'ın rızasını kazandığından cennete girdikten sonra kendisine ikram edileceği hû¬riler, ırmaklar, tertemiz cennet şarapları, bunun yanı sıra giyeceklerin, yiyeceklerin güzellikleri, kısacası ebedî bir saadet ve gerçek bir kurtuluştur. Allah cümlemizden razı olsun ve bize gerçek kurtuluşu nasip etsin.
13 Ağustos 2015 Perşembe 14:00