14-12-2015
Ahirete iman etmek
Ahirete iman etmek kişiyi şuurlu kılar ve "hesap verme" bilincini canlı tutar. Yani ahirete iman eden gerçek mümin; hayatın hesabını, nimetlerin ve emanetlerin hesabını verme sorumluluğuyla yaşar. Buna göre hayatında herkes üzerine aldığı sorumluluğun gereğini yapması gerekir.
İşte Hesap bilinci / Ahiret bilinci budur: Zerre miktarı hayır da yapsa, şer de yapsa mutlaka karşılığını göreceğinin ve bu dünyada aldığı her nefesin hesabını vereceğinin bilincinde olmak, insanın ayaklarını denk alması ve her attığı adıma, her konuştuğu söze dikkat etmesi için yeter de artar bile. İşte kurtuluş çağrısının öncelikli ilk adımı da bu sarsıcı hakikatin farkına varmaktır.
Rabbimiz Haşir suresinin 18'nci ayetinde. "Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır."
Rabbimiz bu ayette bize şöyle sesleniyor: Kendinizi ahirete hazırlayın. Ahiret azığınızı kendinizden önce gönderin ki oraya gittiğiniz zaman hazır bulabilesiniz.
Şunu biliniz ki hepiniz öleceksiniz ve malınız sahipsiz, sürüleriniz çobansız kalacak. Rabbiniz size 'Benim elçim size gerekli şeyleri bildirmedi mi? Ben sana mal verdim, ihsanda bulundum. Sen bunlardan kendine ahiret payını ayırdın mı?' diye soracak. Eğer azığınızı önceden göndermemişseniz sağınıza bakacaksınız, solunuza bakacaksınız ve cehennemden başka bir şey göremeyeceksiniz. Öyle ise yarım hurma ile de olsa, kendinizi cehennemden uzak tutun. Gücü yeten hayır işlemeyi ertelemesin. Onu bulamayan da güzel sözle kendisini cehennemden korusun.
Ahiret inancı kişiye sorumluluk yüklediği gibi umut da verir. Onu amaçsızlıktan kurtarır, hayatına anlamlı bir hedef gösterir. Ahiret inancı hesap verme bilinci aşıladığı gibi insana haddini de bildirir. Ahiret inancı, yaratılışın, yani dünya hayatının niçin var olduğu sorusunun da cevabıdır. Ahiret hayatı bu hayatın devamıdır.
Sürekli olan Ahiret hayatının iyi veya kötü temelleri dünyada iken atılır. Burada yapılanlar, oradaki hayatın rengini ve boyunu belli eder. Buradaki tercihler, aslında orada hedeflenen şeyin tercihidir. Kısa ve anlık zevkler isteyenler, çok kısa, geçici ve evcilik oyununa benzeyen dünya hayatına razı olurlar. Fakat bu kimseler ebedî olan ahiret yurdunun güzelliklerinden mahrum kalırlar ve Allah'ın gazabına uğrayarak cehennem azabıyla karşı karşıya kalırlar.
Şeddad b. Evs (ra) den, Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Akıllı kimse, kendisini hesaba çeken ve ölümden sonrası için hazırlayan kimsedir. Aciz kimse ise, nefsi isteklerine tabi olan ve Allah'tan olmadık şeyler isteyen kimsedir."
Ahiret inancı sürekli bir dirilişi işaret eder. Öldükten sonra dirileceğini, iyiliklerinin karşılığını alacağını bilen bir kimse devamlı hareket halinde olur, kendini yeniler, eksikliklerini tamamlar, dünyaya dalmakla, günaha batmakla, değersiz şeylerin peşine koşmakla öldürdüğü benliğini her gün yeniden diriltir, kalbini sonsuzluk sevdasıyla meşgul eder.
Ahirete iman, insanın "hayatının hesabını verme" bilincidir. Bu da emanet edilen her şeyin, verilen nimetlere yapılması gereken her şükrün, yerine getirilmesi gereken her ödevin hesabını verme şuurudur. Bu dikkat üzere yaşamak, bu imanla hareket etmektir.
İbn Mes'ud (ra) dan, Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Kıyamet günü insan dört şeyden hesaba çekilmedikçe bırakılmayacaktır. Ömrünü nerede tükettiğinden, Gençliğini nerede geçirdiğinden, Malını nereden kazanıp, nerede harcadığından, İlmi ile ne kadar amel edip etmediğinden sorulacaktır."
Dünyada gizli açık işlenen bütün suçlar ahirette ortaya çıkacaktır. İyilik ve kötülükler tartılacaktır. İşte hesap verme şuuru ile yaşayanlar neticede bir çok fayda elde ederler. O zaman toplum düzenli ve huzurlu olur. Ahirette oku kitabını denmeden önce kendimizi bu dünyada hesaba çekelim ki, o gün hüsrana uğrayanlardan olmayalım.
14 Aralık 2015 Pazartesi 15:05