21-03-2016
Ahiret inancı hayata anlam kazandırır
Dinimizde İnaç esaslarından biri de ahirete imandır. Bu inancımızı Amentüde; "Ahiret gününe, öldükten sonra dirilmenin hak ve gerçek olduğuna inandım" diye ifade ederiz. Yüce Allah, Kur'an'-ı Kerim'de birçok ayette ahiret hayatının var olduğunu bildirmektedir. Allah Kur'an'da şöyle buyurmaktadır: "Yine olanlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; Ahiret gününe de kesinlikle inanırlar." (Bakara: 4) Bu nedenle dinimizin inanç esaslarından biri olarak ahiretin varlığına inanırız. Ahirete inanmayan kimse inanmış sayılmaz. Bu konuda Yüce Allah Kur'an'da şöyle buyuruyor: "Ey iman edenler! Allah'a, peygamberine, ona indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman (da sebat) ediniz. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve kıyamet gününü inkâr ederse tam anlamıyla sapıtmıştır." (Nisa: 136)
Ahirete inanma konusu Kur'an'da büyük bir yer tutar. Ahiret inancı ayetlerde ve hadislerde genellikle Allah'a imanla birlikte geçmektedir. Kur'an'da ahiret hayatına çok önem verilmekte, hemen hemen bütün surelerde çeşitli deyim ve kelimeler kullanarak ahiret inancı vurgulanmaktadır. İnsanların aklına ve kalbine hitap ederek değişik örneklerle ahiret fikri yerleştirilmeye çalışılmaktadır. Namaz kılarken her gün defalarca okuduğumuz "Fatiha" suresinde "Allah ceza ve mükâfat gününün sahibidir" ayetini okuruz. Bu ayet bizim her yaptığımız işin bir karşılığı ve bedeli olduğunun, hareketlerimizin ve davranışlarımızın hesabını vereceğimiz hayata hazırlanmamız gerektiğini hatırlatır. Böyle bir hazırlık hareketlerimize çeki düzen vermemizi sağlar.
Ahirete iman konusunda Peygamberimiz (s.a.s.) de geniş açıklamalarda bulunmuştur. O, Müslümanları ahiretin önemi konusunda uyarmış, ahiret hayatı için dünya hayatında hazırlık yapılması gerektiğini belirtmiştir. Bir sözünde şöyle buyurmuştur: "Dünya ahiretin tarlasıdır." Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Allah'a ve âhiret gününe iman eden kimse komşusunu rahatsız etmesin. Allah'a ve âhiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin. Allah'a ve âhiret gününe iman eden kimse ya faydalı söz söylesin veya sussun!" (Buhârî)
Ahiret düşüncesi insana bu dünyada bir amaç ve hayat için bir anlam sunmaktadır. Ahiret yüksek/yüce değerleri temsil eder.
Başka bir ifadeyle, dünya, hayatın maddi yönünü, sırf dünyevi kazanımları ve geçici tatminleri ifade ederken, ahiret bu hayatın öbür tarafına, yani hayatın daha yüce ve ahlaki değerlerine, sonsuzuca sürecek olan huzur ve tatmine işaret eder.
İnsanı en çok düşündüren sorulardan bazıları şunlardır: "Nereden geldik, nereye gideceğiz? "Bu dünya bir gün yok olacak mıdır? "Öldükten sonra yeni bir hayat var mıdır? "Ruh ölümsüz müdür? Gözlem ve deneye dayanan pozitif bilimler bu soruların cevabını veremez. Bu soruların cevabını ancak dinimiz İslâm verir. Çünkü hayatı anlamlandırma isteğinin engellenmesi durumunda insan var oluş boşluğuna düşer. Kişi hiçlik ve yoklukla yüz yüze gelir. Bu durum can sıkıntısı ve var oluş kaygısı şeklinde kendini gösterir. Böyle bir insan, hayatında hedef ve gayesinden uzak olarak yaşar.
Dinimizin temel kaynağı olan Kur'an; "Bizim Allah'tan geldiğimizi ve Allah'a döneceğimizi" (Bakara: 185) bildirerek, ahiret hayatının var olduğunu haber veriyor. İnsan başıboş, amaçsız yaratılmamıştır. Yüce Allah Kur'an'da: "Allah, ölümü ve hayatı, hanginizin daha güzel davranışlarda bulunacağını imtihan etmek için yarattı" (Mülk: 2) buyurarak hayatın amacını açıklamaktadır. Başka bir ayette de insanın bu amacı unutmadan yaşaması gerektiğini "İnsan başı boş bırakılacağını mı sanıyor" (Kıyame: 36) ayetiyle hatırlatmaktadır.
Ahiret inancı insana, öldükten sonra ne olacağını bildirerek, onu belirsizlikten gelecek endişesinden kurtarır. Ruhsal yönden büyük bir rahatlama içinde olmasını sağlar. Nasıl ve niçin yaşaması gerektiğini bildirerek, hayatına anlam kazandırır.
İnsan dünyada ne ekmişse ahirette onu biçecek, ilâhi adalet yerini bulacak ve hiç kimse haksızlığa uğratılmayacaktır.
Allah'u Teâlâ Kur'an-i Kerim'de bu hususta şöyle buyurmaktadır: "Yoksa kötülük işleyenler, ölümlerinde ve sağlıklarında kendilerini, inanıp iyi ameller işleyen kimseler ile bir mi tutacağımızı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar! (Buna göre, kâfirler dünyadaki refahlarına rağmen, âhirette azaba uğrayacaklar, mü'minler de iyi davranışlarının karşılığında saadete ereceklerdir.) Allah, gökleri ve yeri yerli yerince yaratmıştır. Böylece herkes kazancına göre karşılık görür. Onlara haksızlık edilmez." (Câsiye: 21-22)
21 Mart 2016 Pazartesi 14:30