11-04-2016
Ölümü çokça anmak
Dünya hayatına hırsla sarılan, onun süsüne aldanan ve şehvetlerine aşırı derecede muhabbet eden kimsenin kalbi, hiç şüphesiz ölümü zikretmekten gafil kalır.
Hatırlatıldığı zaman da hoşlanmayıp ondan tiksinir. Onlar, Allah'ın (c.c) haklarında şöyle buyurduğu kimselerdir:
"De ki: Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra da görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'a döndürüleceksiniz de O size bütün yaptıklarınızı haber verecektir.." (Cuma Suresi, 8)
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) de bu konuda şöyle buyurmaktadır: "Ölümü çokça anın; zira o, günahları temizler ve gönlü dünyadan uzaklaştırır." Başka bir hadisinde de "Dünyada bir yabancı ya da hemen gelip geçen bir yolcu gibi ol!" buyurmuştur.
Unutmayın; ne genç ne yaşlı, ne güzel ne çirkin, ne zengin ne de fakir olmaları, ne ünleri, ne de mevkiileri bugüne kadar yaşayan insanları ölümden koruyamamıştır. Tüm bunları çok iyi bilmelerine rağmen insanların çoğu ölümü pek düşünmemeye hatta mümkün olduğunca unutmaya çalışarak bu gerçeği gözardı ederler. Halbuki bu, kişinin kendini kandırmasından başka bir şey değildir. O düşünse de düşünmese de bu kaçınılmaz olayları, hiçbir aşaması eksik kalmaksızın bizzat yaşayacaktır: "Ölüm sarhoşluğu gerçekten gelir de, "İşte (ey insan) bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir" denir. (Kaf Suresi, 19)
Tüm bu gerçeklere rağmen insanların çoğu dünyayla ilgili her konuda kendi çıkar ve menfaatlerini en ince ayrıntılarıyla hesaplarken, kendileriyle ilgili en büyük hakikat olan ölümü hesaba katmazlar. Ama bu büyük bir yanılgıdır; bu yanılgı sebebiyle ölümden sonrası için hazırlık yapmamaları onlar için sonsuz bir azaba neden olur. O halde insanın yapması gereken, öleceğini asla aklından çıkarmamak ve dünyada Rabbini razı edecek işler yapmaktır. İçinde bulunduğumuz bu üç aylar, insanın Allah'a yönelmesi, ibadetlere sarılması için açılmış en büyük fırsat kapısıdır.
Sonsuz adaletli ve şefkatli olan Allah; herkese, öğüt alabileceği kadar bir zaman tanımıştır. Ancak bu süre dünya hayatıyla sınırlıdır. Yani hataların telafisi samimiyetle yapıldığı takdirde ancak dünyada mümkündür. Bu da yapılacak samimi bir tövbeyle ve ibadetlere yönelmekle gerçeleşebilir. Ölümle birlikte ise artık telafi imkanı ortadan kalkacak, tövbe kapısı kapanacak, sonsuz bir pişmanlık başlayacaktır: "İçinde onlar (şöyle) çığlık atarlar: "Rabbimiz, bizi çıkar, yaptığımızdan başka salih bir amelde bulunalım." Size düşünecek kimsenin düşünebileceği, öğüt alabileceği kadar bir ömür vermedik mi? Size uyarıcı da gelmemiş miydi? Öyle ise tadın azabı, zâlimlerin yardımcısı yoktur." (Fatır Suresi, 37)
Unutmayın ki, ölüm asla bir yokoluş değildir, ölümle sanıldığı gibi herşey bitmez. Cahiliye insanlarının birçoğunun düşündüğü gibi sonsuza kadar sürecek tatlı bir uyku ise hiç değildir. Ölümle kişinin asıl ve sonsuz hayatı başlar ki bu, dünyadaki hayatını nasıl geçirdiğine göre şekillenen ve asla değiştirilemeyecek olan bir yaşamdır. Ölüm, hayatını Allah'ın rızasına uygun olarak değerlendirenler için mutluluk ve kurtuluşa açılır. Allah'tan yüz çevirmiş olanlar içinse, kesin bir yıkım ve felaketin başlangıcıdır.
Allah, insana dünyadayken ölümü ve ahireti düşündürecek pek çok mesaj gönderir. Hastalıklar, yakınlarının ölümü, başına gelen musibetler hep bu türden hatırlatmalardır. Öğüt alabilecek kimse için bu hatırlatmalar, yaşamını, etrafındaki olayları ciddiyetle düşünmesine, bakış açısını tekrar tekrar gözden geçirmesine neden olacaktır. Ama Allah'ın bu uyarılarını görmezden gelen büyük bir ziyandadır. Unutmamalıdır ki kendisinden önce ölenler de; aynı şimdi tüm insanların yaptığı gibi belki az sonra yiyeceği yemeği veya yarın gideceği yeri planlarlarken hiç beklemedikleri bir zamanda ölümle karşılaşmışlardır.
Öyleyse siz, dünyada tek bir iyi işi bile yapma imkanınızın kalmayacağı ölüm anına ulaşmadan evvel gücünüzün yettiğinin en fazlasıyla ahiretiniz için çaba göstermeyi unutmayın.
Allah Kuran'da ölümün ertelenmeyeceğini ve ölüm anı gelen birinin pişmanlığını bize şöyle bildirir: "Herhangi birinize ölüm gelip de "Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!" demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan harcayın. Allah, eceli gelince hiçbir nefsi geri bırakmaz. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır." (Münafıkun Suresi, 10-11)
11 Nisan 2016 Pazartesi 14:46