Anasayfa
14-03-2015
MİLLέ VE DİNέ HASLETLERİ KORUMAK
Her toplumun, kendine özgü milli ve manevi değerleri vardır. Din, dil, ahlak, gelenek ve görenekler bunlar arasındadır. Milli ve manevi değerler, bir toplumun kültürünü oluşturur. Toplumun birlik ve beraberliğini güçlendirir.
Bir milletin bekası millî ve manevî değerlerine sahip çıkmasıyla mümkündür. Çünkü bu değerler, milletlerin birlik, beraberlik ve dayanışma içerisinde yaşamalarını sağlamaktadır. Millî ve manevî değerlerine sahip çıkmayan ve başka milletleri körü körüne taklit edip kültürel değerlerini kaybeden toplumlar tarih sahnesinden silinip gitmişlerdir. Bu yüzden, bir toplumu içten yıkmak isteyenler; dinî ve millî değerlerini yok etmeye, örf, adet ve geleneklerini unutturmaya çalışmaktadırlar.
Yüce Allah, dinî ve ahlâkî prensiplere sahip çıkmamızı, O’nun bizim için seçip beğendiği hayat tarzından başka bir yol aramamamızı emretmiş ve şöyle buyurmuştur: "İşte bu, benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar, sizi parça parça edip, O’nun yolundan ayırır. İşte bunları Allah sakınasınız diye emretti." (En’âm, 6/153)
Millî ve manevî değerlerine, örf, adet ve geleneklerine bağlı olan toplumlar, sahip oldukları bu değerler sayesinde ayakta kalabilmişlerdir. Dinî ve ahlâkî değerleri ihmal ederek, sadece maddî güce dayanarak varlığını sürdürmeyi amaçlayan toplumlar ise, yok olup gitmişlerdir. Bunları Yüce Allah bizlere Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde bildirmekte ve bunlardan ibret almamızı istemektedir.
Manevî değerlerimiz; dinimizin iki ana kaynağı olan yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in sünnetine dayanmaktadır. Bunlardan sonra da Peygamberimizin varisleri durumunda olan âlimlerimizin ictihadları, güzel ahlâk ve davranışları ile İslam’a samimi bir şekilde bağlanıp gönül veren, asırlarca bu dine hizmet eden ecdadımızın Kur’an ve sünnete uygun örf ve adetleridir.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.), Müslümanları kendi inanç ve yaşayışlarına, dinî ve ahlâkî değerlerine uygun olmayan uygulamalardan sakındırmış, onların yerine İslam’ın ilke ve prensiplerine uygun düşen yeni uygulamalar getirmiştir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.) Medine’ye hicret ettiklerinde, Medinelilerin cahiliye döneminden beri eğlendikleri iki günlerinin olduğunu öğrenince bunları, Ramazan ve Kurban Bayramları ile değiştirmiştir.(Ebû Davud, Salât, 245, I, 675)
Yüce dinimizle milli kültürümüz adeta bütünleşmiş ve dinimizin güzel prensipleriyle yoğrulmuştur. Sevgi, saygı ve fedakârlığın geliştirilmesinde, toplum hayatımızın ahenkli ve sağlam bir şekilde devam ettirilmesinde, gençlerimizin ve çocuklarımızın yetiştirilmesinde, manevi değerlerimizin ve milli kültürümüzün katkısı büyüktür. Özellikle genç kuşakları bu değerler çerçevesinde eğitmek ve yetiştirmek oldukça önemlidir. Çünkü gençlerin dini ve ahlaki değerlerden uzaklaşmaları, örf ve adetlerimize uymayan davranışları benimsemelerine, zararlı akım ve alışkanlıkların tuzağına düşmelerine yol açmaktadır. Bu itibarla geleceğimizin teminatı olan gençlerimizi, milli, manevî ve kültürel değerlere uygun yetiştirmek, anne-baba eğitimci ve toplum olarak hepimizin görevidir.
Sonuç itibariyle; Milli ve manevi değerler et ve tırnak gibi bir bütünün iki parçasıdır. Biri diğerinden daha az önemli değildir. Toplumu oluşturan fertlerin birlik ve dayanışma içinde olmaları, dinî ve millî varlığımızın korunup devam ettirilmesinin zorunlu kıldığı bir sorumluluktur. Batı Trakya Müslüman Türk Toplumu olarak bizler yakın tarihte; 29 Ocak 1988'de bütün dünyaya tek ses, tek yürek bir şekilde bizi biz yapan dini ve millî kimliğimizin Müslüman ve Türk olduğunu haykırmamız böyle bir birlik ve beraberliğin sonucudur. Bu vesileyle 27'nci yıldönümünü ihya ettiğimiz bu "Milli Direniş Günümüz" kutlu olsun.

14 Mart 2015 Cumartesi 22:50