31-05-2016
Dualarımız niçin kabul olmuyor?
Af ve mağfiretin sağnak sağnak yağdığı üç ayların yarısını geçtik. Artık Kur'an ayı olan mübarek Ramazan ayına girmek üzereyiz. Böyle bir mevsimde bizim için en önemli şey, kendimizi Allah'a afettirmeye ve iyi kul olmaya çalışmamızdır. Çünkü her geçen gün bizi ölüme yakınlaştıryor. Her an ölümle burun buranayız. Her an ecel şerbetini içebiliriz. Onun için her zaman son anımızı düşünmemiz ve gafletten uzak uyanık olmamız gerekir. Rabimmiz de Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor: "Ey iman edenler, Allah'tan nasıl korkmak gerekiyorsa öyle korkup gerektiği gibi sakının ve kesinlikle müslüman olarak can verin!" (Ali İmran: 102)
Hayatımızın her safhasında olduğu gibi, özellikle duların daha çok kabul edildiği böyle manevi bir mevsimde Allah'a yönelmeli dua etmeliyiz. Dularımız kabul olmuyor diye düşünmememiz gerekir. Rabbimiz huzuruna kabul etmesi bile duanın kabulü demektir. Ayrıca dularımızın kabulü için gerekli olan şartları da oluşturmalıyız.
Şartlarına uygun olarak yapılan dua kabul olur. Hadis-i şerifte, "Rabbiniz kerimdir, kendine açılan eli boş çevirmekten haya eder, edilen duayı kabul eder" buyuruldu. (Tirmizi)
Duanın kabul olması için bazı hususlara dikkat etmek gerekir. Sebeplere yapışmadan istemek kuru bir temennidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Çalışmadan dua eden, silahsız harbe giden gibidir." (Deylemi)
Duanın kabulü için yapılacak işlerden bazıları şöyledir: Önce günahlara tevbe etmeli, istigfar okumalı, sadaka vermeli, imanını düzeltmeli, duanın kabul olacağına inanmalı, iki diz üzerine kıbleye karşı oturup, duaya başlarken, "Sübhane Rabbiyel aliyyil a'lel vehhab" (İhsanı bol olan yüce rabbimi tenzih ederim.) demeli, euzü besmele çekip hamd ve salevat okumalıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: "Siz, kabul edileceğine yakînen inanarak, Allah'a dua ediniz. Allahü teâlâyı unutarak, gafletle edilen dua kabul olmaz." (Tirmizi)
Tabiinin meşhur alimlerinden ve evliyanın büyüklerinden İbrahim Ethem Hazretleri'nin bir hatırası vardır. Kendisi bir ara Bağdat'tan sonra Basra'ya uğrar. Etrafını saran halk sorar;
- Ey İbrahim! musibetlerden bir türlü kurtulamıyoruz bu konuda dua ediyoruz ama kabul olmuyor. Acaba neden duamız kabul olmuyor?
Büyük Veli bunlara hemen cevap vermez;
- İzin verirseniz bir müddet içinizde kalayım, durumunuzu tetkik edeyim sonra cevabını vereyim, der. Gereken araştırmadan sonra onları topladığı mescitte şöyle hitap eder ;
- Ey Basra halkı, halinizi inceledim. Kalbinizin günahlarla ölmüş olduğunu anladım. Ölmüş kalplerin duası kabul olmaz, der. Halk sorar;
- Ne türlü günahlarla kalbimiz ölmüş?
Büyük Veli 10 tane günah sayar. Bunları da şöyle sıralar ;
1- Allah'ı tanıdığınızı söylüyorsunuz, ama emirlerini tanımıyorsunuz.
2- Kur'an-ı Kerim-i okuyorsunuz, ama muhtevasıyla amel etmiyorsunuz.
3- Hz. Peygamberi sevdiğinizi söylüyorsunuz, ama sünnetini sevdiğinizi göstermiyorsunuz.
4- Şeytanın düşmanınız olduğunu söylüyorsunuz, ama onunla dostluktan asla geri kalmıyorsunuz.
5- Cenneti sevdiğinizi söylüyorsunuz, ama ona layık bir amel işlemiyorsunuz.
6- Cehennemden korktuğunuzu iddia ediyorsunuz, ama ona götürecek fiillerden geri kalmıyorsunuz.
7- Ölüm haktır diyorsunuz, lakin hak olan ölüme hiç hazırlık yapmıyorsunuz.
8- Din kardeşinizin ayıbı ile uğraşıyor, kendi ayıbınızı hiç görmüyorsunuz.
9- Allah'ın lütfettiği nimetleri bolca tüketiyor, ama hiç şükretmiyorsunuz.
10- Ölülerinizi gömüyorsunuz, bir gün sizin de gömüleceğinizi düşünmüyorsunuz.
İbrahim Ethem Hazretleri bunları saydıktan sonra sözünü şöyle bağlıyor.
- Ey Basra halkı! Kalbinizi öldüren bu 10 tane günahı terk etmedikten sonra dualarınızın kabul olacağını sanmayınız. Kalbinizin dirilmesini istiyorsanız bu günahlardan kaçınmaya gayret edin. Gidişatınızı düzeltin. Göreceksiniz ki dualarınız kabul olacak, başınızdan da bela ve musibetler uzaklaşıp gidecek.