Anasayfa
20-06-2016
Orucun insan üzerindeki etkisi
İslâm'ın şartlarından birisi olan oruç; insana varlık amacının bildirisidir. İnsanın dikkatini maddenin ve midenin ötesine çekerek, ona yaratılış gayesini hatırlattığı içindir ki, bütün ilâhî dinlerde oruç vardır. Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor:
"Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz."(Bakara, 183.)

Oruç insana hayatın gerçek yüzünü ve hedefini gösterir. Hayata anlam ve bütünlük katar. İnsanın davranışlarına yön verir ve derinlik kazandırır. Böylece insana dünyayı nefsanî arzularının değil, hakikatin gözüyle görmesini sağlar.

Oruç, insana sabır ve tahammülü öğretir. Hayat içerisinde zahmetle rahmet, acı ile tatlı, mihnet ile nimet bir arada bulunur. Çoğu kere nimet ve rahmete ulaşmanın yolu zahmet ve mihnetlere katlanmaktan geçer. Bu yönüyle sabır ve tahammül, başarı ve zaferin anahtarıdır. Nitekim Yüce Kur'an'da şöyle buyurulmaktadır: "Zamana yemin olsun ki; insan kesin bir ziyandadır. Ancak iman edenlerle güzel amellerde bulunanlar, bir de birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenler böyle değildir." (Asr, 1-3.)

İnsanın sabra ihtiyacı, sadece zorluk ve sıkıntılarını aşmak için değildir. Genişlik ve rahatlık zamanlarında da insan, elindeki nimetlerle şımarmamak, onları harama ve isyana vasıta yapmamak için sabra muhtaçtır. İnsanlar hareket, davranış ve amellerinden önce, iyi niyet ve ihlas; bunları yaparken, Allah'tan gafil olmamak, ifrat ve tefritten uzak olmak; bunları yaptıktan sonra da, yaptıklarını iptal edecek davranışlar sergilememek hususunda sabırlı olmalıdır.

İftar sofrasının başında, iftar vaktinin girmesini bekleyen oruçlunun dikkati zamana yönelir. Böylece zaman şuuruna sahip olur ve zamanını en iyi biçimde değerlendirmeye gayret eder. Zamana hükmetmek için onu planlamak ve disiplin altına almak gerekir. Aksi takdirde zaman, taşkın bir nehir gibi önüne kattığını sürükleyip götürerek, insan hayatı bakımından telafisi imkansız zararlara yol açabilir. Yüce Kur'an hayatı verimli kılmak için geceleri de değerlendirmek gerektiğini ifade etmektedir.

Bütün organların orucu vardır. Bedenin orucu, yemeyi, içmeyi ve cinsel birleşmeyi; gözün orucu harama bakmayı, kulağın orucu haramı dinlemeyi; dilin orucu kötü şeyler konuşmayı; kalbin orucu kötü niyetler ve emeller beslemeyi terketmektir. Böylece oruç insanı bütün kötülüklerden uzaklaştırarak günahlardan korur. Nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır:
"Oruç, bir kalkandır. Oruçlu kötü söz söylemesin ve cahilce hareket etmesin. Birisi kendisiyle kavga etmek ister veya ona sataşırsa; ben oruçluyum, desin" (Buhârî, Müslim)
"Kim yalan söylemeyi ve yalanla amel etmeyi terketmezse, yemesini, içmesini terketmesine Allah'ın ihtiyacı yoktur." (Seyyid Mansur, Tâc)

Ramazan, Yüce Kur'an'ın nazil olmaya başladığı mübarek bir aydır. Kur'an-ı Kerim, bu ayı taçlandırdığı gibi, kendisine tabi olanları da yüceltir. Yine Kur'an'da şöyle buyurulmaktadır: "Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır." (Bakara, 185.)

Orucun, insan sağlığı bakımından da, vücudu fazla kilolardan arındırıp az yemeğe alıştırmak ve nihayet fazla kiloların yol açtığı hastalıklara karşı önlem almak gibi, modern tıbbın kabul, tesbit ve ilan ettiği pek çok yararları vardır. Böylece vücut daha zinde ve kafa daha dinç olur.

Yeme-içmeye muhtaç olmamak ilâhî ve melekî sıfatlardır. Orucunu tutan bir mü'min kendisini bu ahlâk ve sıfatlarla donatmış olur. Sevgili Peygamberimizi, üstün ahlâkı ile öven Yüce Kur'an, onu bize bir ahlâk modeli olarak göstermektedir.

Oruçlu bütün gününü ibadetle geçirmektedir. Bu bütün hayatını Allah'a kulluk şuuru içerisinde yaşama gayretinin bir ifadesidir. Kur'an-ı Kerim'de insanın bütün hayatı boyunca Yüce Allah'a kulluk etmesi gerektiği ifade edilmektedir.



20 Haziran 2016 Pazartesi 14:29