05-12-2016
Kur'anın ışığında bir babanın oğluna öğütleri
Aile yuvası, Allah’ın içimize koyduğu bir sevgi tomurcuğu, bir arzu ile kurulan, toplumun en küçük ve fakat en önemli birimidir. Ki orada şahsiyeti şekillenen kişilerin yapıp ettikleriyle bu günkü cemiyetin yapısı oluşmakta, yarınlara yön verilmektedir.
Eğer o yapıyı oluşturan fertler, aile ortamındaki sevgi ve bağlılığın kudsiyetini doğru olarak anlar ve bunun; niçin, nereye kanalize edileceğini bilerek tercih ederlerse, öylesi özenli yuvalardan, semeresi yüzyıllarca devşirilecek bereketli nesiller yetiştirilebilir.
Bunun için her şeyden önce Kur’ân’la ünsiyeti ihyâ etmek, Rasûlullah’ın sünnetinden hayatımıza taşıyacağımız örneklerin sayısını artırmak, Türk kültürünü yaşatmak ve bunlarla olan bağlantımızı güçlendirmek gerekir inancındayım.
Bu cümleden olarak Lokman Sûresi’nin 12 ilâ 19 âyetleri arasında beyân olunan hikmetli tavsiyeleri satır başlıkları halinde arz etmek istiyorum. Hz. Lokman’ın, hikmetin şükrünü nasıl eda ettiğine dair örnekler sunuluyor. Onun öğütleri, insanın kendisine en sevimli gelen ve en çok şefkat duyacağı oğluna nasihatleri tarzında çağlar boyu ışık tutarak bize kadar ulaşıyor.
Hz. Lokman, vereceği hayatî değerdeki öğütlere dikkat kesilsin diye; oğulcuğum! gibi merhametli bir seslenişle çağırıyor evladını. Vermek istediklerini en üst seviyede ve özetle söylüyor:
Oğulcuğum, diyor; "sakın Allah’a ortak koşma. Bunu yapman en büyük haksızlık olur." Allah’ın mülkünde, O’nun verdiği nimetlerle hayat sürerken O’na ortak koşmak büyük zulümdür. Bu da insanı insan yapan öz değerlerine, kimliğine sahip çıkmayıp kötülüklere sapmak suretiyle inancına zulüm karıştırması demektir.
"Anne-babana iyilikle davran. Verdiği nimetlerden ötürü Allah’a şükret ki, dönüş ancak O’nadır".
"Anne-babanın senin üzerinde büyük hakları bulunduğunu beyân etmiş ve onlara iyilik etmeni adımın yanında zikretmiş olmama binaen; eğer seni bilmediğin bir konuda bana ortak koşmağa zorlarsalar, onlara uyma. Dünya işlerinde onlarla iyi geçin ve bana yönelen kimsenin yoluna tabi ol."
Şefkatin şâhikasını içine alan Kur’ân öğütleri bu noktadan sonra; başkalarının yaptıklarıyla uğraşma, kendi kusurlarını önemsememe gibi hatalara düşme tehlikesine karşı, latîf uyarılarla muhatabını ikâz ediyor:
"Oğulcuğum, yaptığın şey bir hardal tanesi kadar önemsiz de olsa, bir kayanın içinde saklı bulunsa, göklerde veya yerin dibinde olsa, yine de Allah onu getirip meydana çıkarır. O’nun mülkündesin, O’ndan gizleyebileceğin bir şey yok. Büyük küçük her türlü davranışın, her sözün bir kitaba yazılmakta, her ânın kayıt altına alınmaktadır.
Oğulcuğum, namazını erkânına riâyetle edâ eyle. İyiliği tavsiye et, fenâlıktan sakındırmağa bak. Başına gelene sabret. Çünkü bunlar azmedilmeğe değer, önemli işlerdir.
Allah’a kulluk vazifeni ifâ eyle ve her zaman doğru olanı yap, hayırlı olanı işle. İyiliğin takipçisi ol, kötü olanın karşısında dur. Elinden geldiğince fenalığı önlemeğe bak. Böylesi net, bu kadar açık bir hayat çizgisi belirle kendine."
İnsanlar arasında iyiliğin yayılması, kötülüklerin önlenmesi uğruna gayret edenlere, her zaman, her asırda karşı çıkanlar olmuştur ve olacaktır. Bu vesîleyle, söz konusu mes’ûliyetli vazifeye tâlip olanlar, hasetçilerin başlarına açabileceği belalara sabretmeleri husûsunda uyarılmış oluyor.
"Oğulcuğum, insanları küçümseyip yüz çevirme, yeryüzünde böbürlenerek, kibirli ve zalim insanlar gibi yürüme. Çünkü Allah, kendini beğenip övünenleri sevmez. Makamın, mevkin, servetin ve ilmin seni gururlanmağa sevk etmesin. Bunların hiç birini doğuştan yanında getirmedin, ve giderken geri götürmeyeceksin. Bir gün bu geçici zînetlerin elinden alınacağını da unutma. Yaratılış bakımından bütün insanlarla eşitsin. Ve sonuçta herkesin gittiği yere varacaksın. Öyleyse gururlanmak niye?"
Nitekim bu âyetlerin okunduğu mecliste bir sahabî; "Ey Allah’ın Rasûlü, ayakkabımın bağı, kamçımın sapı, gömleğimin beyazlığı benim hoşuma gider de bunlar nefsimi okşar" deyince Efendimiz; "bu kibir değildir. Kibirlenmek, senin hakkı tanımaman ve insanları hor görmendir" diye açıklamıştır.
"Yürüyüşünde tabiî ol. Sesini kıs. Çünkü seslerin en çirkini, merkep sesidir. Yukarıda adlarını andığımız dünya zînetlerine aldanarak ses tonunu yükseltme. Bu da Allah’ın gadaplandığı kibir cümlesindendir."
5 Aralık 2016 Pazartesi 14:22