23-01-2017
Dürüstlük bir erdemdir
Yüce dinimiz İslam’ın öngördüğü insan tipinin temel özelliği doğruluk, dürüstlük ve güvenilirliktir. Hud Süresinin 112. ayetinde; "Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tevbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görür" buyrularak, Hz. Peygambere ve müminlere, her alanda dürüst olmaları emredilmiştir.
Dosdoğru olmak,doğru olmaktan da öte bir anlam ifade ediyor. Dosdoğru olduğunu veya o yol üzerinde olduğunu ifade eden kimselerin sahip olması gereken özellikler olmalıdır.
Sevgili Peygamberimiz de bir çok hadislerinde müminlere dürüstlüğü emretmişlerdir. Sahabeden biri Peygamberimize gelerek; "Ey Allah’ın Rasulü! İslam hakkında bana öyle bir söz söyle ki, senden sonra artık hiç kimseden bir şey sormaya ihtiyacım kalmasın" demesi üzerine, Rasulullah, "Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol" [Müslim, İman, 13. IV, 65] şeklinde karşılık vermişlerdir.
Dürüstlükle bağdaşmayan söz ve davranışlar ise dinimizde yasaklanmıştır. Nitekim peygamberimiz (a.s.) bir gün pazarı dolaşırken, tahıl satan birisinin yanına gelip, elini buğday yığınına daldırmış, altının ıslak olduğunu görünce; sebebini sormuş, satıcının; "Yağmur yağmıştı, ondan dolayı ıslandı" şeklinde cevap vermesi üzerine; "Niçin ıslak tarafı insanların görebilmesi için üste getirmedin?"diye sorduktan sonra; "Bizi aldatan bizden değildir" [Müslim, İman, 164; Ebû Dâvûd, Büyû, 50] buyurmuşlardır. Ayrıca "Kusurlu bir malı, ayıbını söylemeden satmak bir Müslüman’a helal olmaz" [Müslim, İman, 43, 164; İbn Mâce, Ticârât: 45] hadisiyle de insanların, bu konudaki bilgisizliğinden yararlanıp, kalitesiz ya da kusurlu bir malı, kusurunu söylemeden satmanın Müslüman’a helal olmayacağını ifade etmişlerdir.
Dürüstlük, kişisel ilişkilerden toplumsal ilişkilere, ticari ve mesleki faaliyetlerden kamu görevlerine kadar hayatın bütün alanlarını kapsayan ve mutlaka riayet edilmesi gereken bir erdemdir. Bu itibarla; niyette ve düşüncede, özde ve sözde, işte ve davranışta dürüst olup, her türlü sahtekârlıktan sakınmak, dinin ve dindar olmanın bir gereğidir. Unutulmamalıdır ki, işçi-işveren; amir-memur; hizmet alan-hizmet veren; müşteri-satıcı; eş, dost, arkadaş ve komşular birbirlerine güvenmezlerse, böyle bir toplumda huzur ve mutluluktan söz edilemez. Çünkü toplumsal hayatta huzur ve barış, iş hayatında verimlilik, insanların birbirlerine dürüst davranmalarına bağlıdır. Eksik ölçüp eksik tartan, kalitesiz ve kusurlu bir malı kaliteli ve kusursuz gibi piyasaya süren ve yalan söyleyenlerin bu tür davranışlarını, İslam’ın vazgeçilmez değerlerinden biri olan dürüstlükle bağdaştırmak mümkün değildir.
Üzülerek ifade edelim ki, dürüst ve güvenilir insanların sayısı azaldıkça; can, mal, namus ve nesil emniyeti tehlikeye girmekte, servetler yağmalanmakta, sahte ürünler piyasaları doldurmakta, bir çok alanda ahlâkî çöküş ve çürümeler baş göstermektedir.
O halde geliniz, bu kötü gidişatı durdurmak ve dürüstlüğü davranışlarımıza yansıtabilmek için, toplum olarak üzerimize düşen görev ve sorumlulukları yerine getirelim. Olduğumuz gibi görünüp, göründüğümüz gibi olalım. Doğruluktan asla ayrılmayalım. Dürüstlük konusunda düşmanlarının bile takdirini kazanmış olan sevgili Peygamberimizi kendimize örnek ve rehber edinelim. Onun şu hadis-i şerif'ini aklımızdan hiç çıkarmayalım: "Kişinin kalbi doğru olmadıkça imanı doğru olmaz. Dili doğru olmadıkça kalbi doğru olmaz. Komşusu, kötülüğünden emin olmadıkça da kişi cennete giremez" [Ahmed b. Hanbel, Müsned, III / 198]
Fussilet Sûresinin 30. ayetinde Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: "Şüphesiz "Rabbimiz Allah’tır" deyip de, dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: "Korkmayın, üzülmeyin, size vaat edilen cennetle sevinin!"
Sonuç olarak; laf ile "inandım, iman ettim" demek kolaydır. Bütün mesele inandığımızı yaşamakta, yalpalamadan dürüst bir şekilde, istikamet üzere yürümektir. Rüzgâr nereden eserse essin, mustakim yani dosdoğru olmaktır. Ki, bu da çetin iştir.
23 Ocak 2017 Pazartesi 15:44