06-02-2017
Sabır ve zafer ikiz kardeştir
Sabrın başarılarımızda önemli bir yeri vardır. Çünkü bütün başarılar ümitsizliğin esiri olmadığımız ve sabretmeyi öğrendiğimizde elde edilir. Diyebiliriz ki, sabır başarının zorunlu koşuludur.
İslâm bilginleri arasında sabır üzerine özel bir kitap kaleme alan İbni Kayyım El- Cevziyye, sabrın hem etimolojik hem dini boyutlarını açıklamıştır. El-Cevziyye, Kur'an-ı Kerim'de yer alan sabır âyetlerinden hareketle yazdığı çok önemli hususlara parmak basıyor.
Sabır ve başarı motiflerini taşıyan ve bize rehberlik edecek bu kitaptan iki alıntıyı sizlerle paylaşmak istiyorum. Biri "Sabır ve zafer ikiz kardeştir" başlıklı, diğeri ise sabrın sözcük anlamının irdelendiği "Sabrın hakikati" başlıklı yazı.
"...Bilmiş ol ki, Allah Teâlâ sabrı tökezlemeyen bir at, körlenmeyen bir kılıç, bozguna uğramayan bir ordu, yıkılmayan, hatta gedik bile açılamayan kuvvetli bir kale kılmıştır. Sabır ile zafere ulaşma iki kardeştir, bunlar bir anadan süt emmiş ve hiçbir zaman birbirinden ayrılmayacaklarına dair yemin etmişlerdir.
Zafere ulaşmak, sabırdan sonra gelir, ferahlık ve sevinç üzüntüden sonra gelir, güçlük ve sıkıntıdan sonra gelir. Sabır, sahibine silâhsız ve hazırlıksız bir ordudan daha çok yardımcıdır. Sabrın zaferdeki yeri, vücuttaki baş gibidir.
Allah Teâlâ Kitabında sabredenlere karşılıksız mükâfat vereceğini vaat etmiş ve bir âyet-i kerimesinde de, "Sabredin, çünkü Allah sabredenlerle beraberdir" (Enfal/46) buyurmuştur. Yani ey iman edenler! Sabredin çünkü Allah'ın hidayeti, yardımı, açık zaferi sabredenlerle beraberdir. İşte, bu beraberlik sayesinde sabredenler, Allah'ın gizli ve açık nimetlerini, dünya ve âhiret hayrını kazanırlar.
Allah Teâlâ sabrın, sabredenler için en hayırlı şey olduğunu yeminle tekid ederek; "Sabrederseniz, and olsun ki, bu tahammül edenler için elbet daha hayırlıdır" (Nahl/126) buyurmuştur.
Allah Teâlâ kullarına, din ve dünya hususunda başlarına bir musibet geldiği zaman sabır ve dua ile yardım dilemelerini tavsiye ederek şöyle buyuruyor:
"Hem sabır ve sebat ile hem de namazla Allah'tan yardım isteyin, gerçi bu, nefislere pek ağır gelirse de (Alah'a) saygısı olan kimselere ağır gelmez" (Bakara/45).
Sabrın hakikati...
Sabır, lügatte men etmek ve hapsetmek manasındadır. Sabır, insanın kendisini feryat etmekten, dilini şikâyet etmekten, ellerini yüzüne, dizine vurmaktan ve elbiselerini yırtmaktan men etmesidir.
Sabrın hakikati, insanın üstün ahlaklarından biridir. İnsan onunla güzel ve hoş olmayan işleri yapmaktan sakınır. Sabır, insanın kuvvetlerinden bir kuvvettir. İnsanın hali ve işleri ancak onunla düzelir ve yoluna girer.
Cüneyd b. Muhammed'e sabırdan sorulduğunda, "Sabır, insanın yüzünü ekşitmeden acılarını yudumlamasıdır" diye cevap vermiştir.
Zünnun da; "Sabır insanın yasaklarından uzak kalması, belânın acılarını yudumlarken sükunet ve vakarını muhafaza etmesi, fakir düştüğünde de zengin görünmesidir" demiştir.
Bazılar da; "Sabır, belâ karşısında aynen sıhhat ve afiyette durulduğu gibi durulmasıdır" demişlerdir. Yani Allah Teâlâ'nın kulu üzerinde hem afiyette ve hem de bela zamanında kulluk hakkı vardır. Buna göre kulun afiyette iken şükretmesi bela zamanında sabretmesi gerekir.
İmanlı kişi için ya nimet vardır, ya külfet. O, nimete erer şükreder, sevap kazanır ve hayırda kalır. Külfetle karşılaştığında sabreder yine sevap kazanır ve yine hayırdadır. Bu konuda Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyuruyor: "Müminin işine şaşılır. Onun her hali hayırdır, sevap kazanmaktadır. O bir nimete erer şükreder, hayra nail olur sevap kazanır. Bir zorlukla, belayla karşılaşır, sabreder, yine hayra erer yine sevap kazanır."
Denildi ki; sabır felaket zamanında kalbin sabit olmasıdır. Sabır ile sızlanma birbirine zıt olup biri diğerinin karşısındadır. Sızlanmak acizliğin arkadaşı ve kardeşidir. Sabır ise aklın arkadaşıdır. Başarıya giden ve zafere ermenin yolun sabırdan geçtiğini unutmamak gerekir.
6 Şubat 2017 Pazartesi 19:11