14-03-2015
ALLAH'I UNUTANLAR GİBİ OLMAYIN
İnsan nisyanla malüldür. Haddi zatında unutmak bir kusurdur. Fakat insan, tabiatı gereği bazı şeyleri unutabilir, yerine göre bu unutma mazur da görülebilir. Mazur görülmeyen unutma ise, insanın kendisini unutmasıdır. Kendini unutan bir bakıma herşeyi unutmuş demektir. Bu noktada insanın en büyük düşmanı gaflettir. Gaflet gözleri açıkken uyuma halidir. Gafil insan bütün hayatı uykuyla geçen insandır. Uyuyan sadece rüya ve kabus görür. Gaflet gönül gözünün kapalı olmasından kaynaklanır.
İnsan her an uyanık olmakla yükümlüdür. Allah insana kendini unutturacak fiilleri yasaklamıştır. Alkol ve uyuşturucu kullanmak aklı başdan aldığı ve insana kendini unutturduğu için haram kılınmıştır. Kendini unutan, Rabbini de unutur. Böyle kimseleri de Rableri unutur. Yani onları gözden çıkarır. Allah'ın gözden çıkardığı kimseler asla iflah olmaz. "Allah'ı unutup da, Allah'ın da kendilerine, kendi nefislerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar fasık kimselerdir. (Haşr, 19)
Elmalılı M. Hamdi Yazır, "Allah'ın kendi kendilerine unutturduğu" insanları şöyle tasvir ediyor:
"Sarhoş gibi ne yaptıklarını bilmezler. İnsan nefsinin, insanlık hukukunun kıymetini anlamaz, adi şeylere tapar ve insanlığını zelil ederler. Ayrıca kendilerini kurtaracak hayır ve hasenatı düşünmez, azaptan koruyacak işler yapmaz ve yarın ahiret için bir şeyler hazırlamazlar... İnsanın kendisini hissetmesi (bilinç) fıtri olduğu için şuurdan, şuurun hukukundan ve onun Allah'a bakan yönünden gaflet edenlerin fıtratı bozulmuş kimseler olduklarına dikkat çekmek için unutmak ile ifade edilmiştir." Özetle Elmalılı, "Allah'ın kendilerini kendilerine unutturduğu" insanları, varlık şuuru silinmiş insanlar olarak değerlendiriyor.
Gönül sultanı Mevlâna insanın bu acıklı ve perişan halini pek güzel dile getirmektedir:
"Herkes hayale dalmış ve hayalinin maskarası olmuş, define bulmak ümidiyle köşeyi bucağı kazıyor. Dünyada altın peşinde koşuyor. Sen kendin altın madenisin ama kendinden haberin yok, hazine arayacağına içindeki gizli hazineyi araştır. Kendi gönlünün penceresinden kendi içine bak, karanlık mı aydınlık mı gör. Köpüğü gidermeye çalış ki, denizin güzelliği gözüksün. Halbuki sen köpüğe takılıp kalıyorsun. Bedeni besleyip şişmanlatmaya bakma. Çünkü o sonunda mezar kurtlarına yem olacak. Sen gönlünü manevi gıdalarla beslemeye bak. Çünkü yücelere gidecek olan odur. Gideceği yere güçlü kuvvetli gitsin. Beden elbisesi yıpranıp eskidiyse ne gam! O elbisenin içindeki eskimedi. Ömür örtümüz fanidir. Kendimiz uçsuz bucaksız bir ömürüz. Sen balçıktan yaratılan adama bakma. Ona üfürülen nefesi gör de o nefese hayran ol. Aklını başına al da beden balçığından kurtulmaya bak. Beden güzelliği iğreti bir süstür. Senin bedenin gönül kâbesine giden bir devedir. Sen eşekliğinden ötürü gönül kâbesine gidemedin. Sen de beden kuyusuna düşmüş Yusuf'lardansın. İşte ip şurada. Sarıl da dışarı çık. Gamlardan, elemlerden kurtulursun."
İşi gücü beden ve zahiri süs olanlar için Mevlana şöyle diyor:
"Dışı Firaun mezarı gibi süslü. İçinde Allah'ın gazabı, kahrı var. Halbuki sen bu beden dükkanında eskicilik yapıyorsun. Bu dükkan kiralık yer gibi eziyettir. Kira müddeti ecel gelinceye kadardır. Ara sıra mezarı düşünüyorsun. Halbuki şu anda sen kendi bedeninin kabrinde yatıyorsun. Gafil olduğun için bu nükteyi anlamıyorsun."
Ruhsuz beden Hz. İsa'nın dediği gibi; Onlar; "Suyu olmayan pınarlar" gibidirler. Aklını ve gönlünü öldürmüş olanlara nasıl diri denir. Akıl fikirle, gönül zikirle diridir.
İnsanın birinci görevi kendini tanımaktır. Kendini tanıyan Rabbini de tanır. Oldum olası dünya hep kendini tanımayan, kendine hakim olamayanların hakimiyetinden çıkmıştır. Haddini bilmeyenler hak, hukuk ve hudud tanımazlar. Kendini bilmeyenler belki başka pekçok şey biliyorlar. Fakat asıl bilgiden mahrum oldukları için bilgisizlerden daha tehlikeli oluyorlar. Satırlarımızı Yunus Emre'nin şu veciz beyitleriyle bitirelim:
"İlim ilim bilmektir. İlim kendin bilmektir.
Sen kendin bilmezsin. Ya nice okumaktır."
14 Mart 2015 Cumartesi 22:59