29-01-2019
İyilik yapmak ebedi saadettir
Cenâb-ı Hak, yerde ve gökte ne varsa herşeyi insana amade kılmış, lâkin bu nimetlerin kıyamette hesabının verileceğini de beyan etmiştir. Nitekim âyet-i kerîmelerde şöyle buyurulmaktadır:
"Sonra, yemin olsun ki, o gün (size verilen) her nîmetten sorulacaksınız!" (et-Tekâsür, 8)
"Muhakkak ki siz, mallarınız ve canlarınız husûsunda imtihan olunacaksınız..." (Âl-i İmrân, 186)
Dünya serveti, Kur'ân ve Sünnet ölçüleri ışığında kullanmayı bilenler için büyük bir saadettir. Böyle bir zenginlik, ebediyet saadetidir. Bunun zıddına, israf ve pintiliğe boğulan zenginlik ise fitne ve felâkettir. İnsanlığın utanç vesilesi olan kahredici bir duygusuzluktur. Nefsaniyetin putperesti hâline gelmektir. Nitekim Firavun, dünya saltanatıyla şımardı, şaşkınlaştı, "Ben sizin en yüce Rabbinizim" (Nâziât, 24) diyecek kadar ahmaklaştı.
Karun da aynı belâya düçar oldu. Hâlbuki Karun, fakirken âbid biriydi. Zenginleşince kavmi bile onun aşırılığına, gösterişine isyan etti; "Şımarma, Allah şımaranları sevmez." ikazında bulundu. Fakat Karun zenginlik sarhoşluğu içinde serveti lütfedeni unutup malına güvendi. Neticede güvenip dayandığı malıyla birlikte yerin dibine geçirildi.
İmanın en büyük meyvesi merhamettir. Merhametin de en önemli tezahürü, başkalarının mahrumiyetini telafi için, bütün imkânlarla muhtaçların yardımına koşmaktır. Yani Allâh'ın ihsan ettiği nimetleri, ondan mahrum olanlara infak etmektir. Bu infak sadece malla değil, ilimle veya bazen de güler bir yüzle bile olabilmektedir. Güler yüz veya tatlı söz dinimize göre sadaka sayılmaktadır.
Hazret-i Mevlânâ ne güzel söyler:
"Dünya hayatı bir rüyadan ibarettir. Dünyada servet sahibi olmak, rüyada define bulmaya benzer. Dünya malı, nesilden nesile aktarılarak dünyada kalır."
Şeyh Sâdî, nimetleri kullanma hususunda şu tavsiyelerde bulunur:
"Para yığmakla yükseleceğini sanma! Duran su fena kokar. Bağışlamaya ve infak etmeye çalış. Akan suya gökler yardım eder; yağmur yağdırır, onu kurutmaz. Akıllı insanlar, mallarını öbür âleme giderken beraberlerinde götürürler. (Yani önceden Allah yolunda infak ederler.) Ancak cimrilerdir ki, hasretini çekerek burada bırakır giderler."
Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh- şöyle anlatır: "Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'e bir adam geldi ve şöyle dedi: «-Ey Allâh'ın Elçisi! Hangi sadakanın sevabı daha büyüktür?»
Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle cevap verdi: «-Güçlü-kuvvetliyken, sıhhatin yerindeyken, cimriliğin üzerinde, fakir düşmekten endişe etmekteyken veya daha çok zengin olmayı arzularken verdiğin sadakanın sevabı daha büyüktür. (Bu işi) can boğaza gelip de "falana şu kadar, filâna bu kadar" demeye bırakma. Zira o mal, zaten vârislerden şunun veya bunun olmuştur." (Buhârî, Zekât, 11)
Allah'ın bize emanet olarak verdiği rızkı infak etmek, ahiret için yapacağımız en güzel yatırımdır. Aksi durumda, infak etmemekle bir taraftan Allah'a isyan ve O'nun emanetine ihanettir, diğer taraftan ise kul hakkına tecavüzdür. Bunun sonu ise ebedi hüsrandır.
Âhiret yolcusu olan ve dünyanın gidişâtından mes'ûl tutulan insan, bir göz açıp kapayıncaya kadar geçen şu kısacık dünya hayatını, ne kadar hayır ve iyiliklerle doldurabilirse, bu dünyada huzur içinde yaşar, ahirette de ebedî mutluluğa kavuşur. Çünkü Cenâb-ı Hakk'ın dünyada yapılan iyiliklere verdiği mükâfâtlar, hayallere sığmayacak kadar muhteşemdir. Bu sebeple âhirette Allah'ın nimetlerini ve iyiliklere verdiği mükâfâtı gören mü'minler, dünyada yaptıkları hayırları çok az görecek ve daha fazla yapamadıkları için hayıflanacaklardır. Peygamber Efendimiz'in haber verdiğine göre, "Bir kişi doğduğundan itibaren ihtiyarlık sebebiyle vefat ettiği güne kadar, Allah rızâsını kazanma uğruna yüz üstü yerlerde sürünse, yani ibadet, tâat ve hizmetlere koşmak için her türlü meşakkate katlansa bile, kıyâmet günü bu yaptıklarını çok az görecek ve daha fazla yapmış olmayı hasretle arzu edecektir." Yapılan bütün hayırların asıl faydası, onu işleyene âittir. İlk bakışta iyiliğin faydası başkalarına dokunuyormuş gibi görünse de, onun nihâî faydası ve mânevî kazancı sahibine aittir.
Âyet-i kerimelerde şöyle buyrulur: "İyilik işleyenin faydası, kendisinedir." (Câsiye 45/15)
Bu vesileyle yaptığımız tüm hayır ve hasenatımızın Cenâb-ı Hak'tan kabulünü niyaz eder, ebedi saadetler dilerim.