29-01-2019
Hakiki imana sahip olmak
İnsanın en kıymetli varlığı, îmânıdır. Çünkü insanı ebedî saadete erdirecek ve amellerinin makbul olmasını sağlayacak olan îmânıdır. Kur'ân'da; îmânı olmayanların amellerinin boşa gideceği (Maide, 5/5), îmânsız amelin kabul olmayacağı bildirilmektedir. (Nisa, 4/38; Bakara, 2/264; Tevbe, 9/17, 19). έmân etmeyenlere acıklı azap hazırladığını bildiren (İsra, 17/10; Sebe', 34/8), îmân edip sâlih amel işleyenlere cennet ve nimetlerini va'deden (Bakara, 2/82), îmân edenleri öven ve îmân etmeyenleri yeren yüce Allah, ancak kendisine yazık edenlerin îmân etmeyeceklerini haber vermektedir (En'am, 6/12, 20). έmân eden hidayete ermiş ve ebedî saadeti kazanmış olur.
İman sözlükte, "bir kişiyi söylediği sözde tasdik etmek, doğrulamak, söylediğini kabullenmek, gönül huzuru ile benimsemek, karşısındakine güven vermek, güvenlikte olmak, şüpheye yer vermeyecek biçimde içten ve yürekten inanmak" anlamlarına gelir.
Terim olarak ise, Hz. Peygamber’i, Allah Teâlâ’dan getirdiği kesin olarak bilinen hükümlerde (zarûrât-ı dîniyye) tasdik etmek, onun haber verdiği şeyleri tereddütsüz kabul edip bunların gerçek ve doğru olduğuna gönülden inanmak demektir. Buna göre; imanın hakikati ve özü kalbin tasdikidir.
Dinimizde öncelikli olan imandır. Bundan sonra ise imanın gerekleri olan namaz, oruç, hac, zekât ve insanlık için faydalı olan diğer güzel işler gelmektedir. İman, kavram olarak inanılması gerekli esasların tümünün kalp ile tasdik ve dil ile ikrarından ibarettir.
Ayet ve hadislerde îman esasları altı olarak bildirilmiştir: Bunlar; Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kaza ve kadere - hayır ve şerrin Allah'ın yaratmasıyla meydana geldiğine îman etmektir.
έman, "lâ ilâhe illallah" tevhit cümlesinde toplanmıştır. İman sarayına bu cümle ile girilir. Buna icmâlî (toptan) iman denir. Ancak mümin icmâlî iman ile yetinmez. Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, öldükten sonra dirilmeye, cennet ve cehenneme, sevap ve ikaba, kaza ve kadere; Kitap ve Sünnet ile Hz. Muhammed'in Allah tarafından tebliğ ettiği kesin haber ve hükümlerinin her birine ayrı ayrı Allah ve Peygamberinin istediği şekilde îman etmek. Buna da tafsîlî îmân denir.
Bir îmanın kabul olması için şu şartlar bulunması gerekir:
İmanda şüphe bulunmamalıdır. İmanda bütünlük olmalı, İman edilecek şeylerin tamamına iman edilmelidir. İmana şirk karıştırılmamalıdır. İman son nefese bırakılmamalıdır. İman esaslarını kalp ile tasdik edilmelidir. Ayetler ve dînî hükümler alay konusu yapılmamalı, küçümsenmemelidir.
Mümin şartlarına uygun iman etmeli, îmanın kendisine yüklediği görevleri de eksiksiz yapmaya çalışmalıdır. Çünkü amel ve ibadetlerle beslenmeyen iman zayıflar, hatta kaybedilebilir. Kur'ân'da pek çok âyette îmân sâlih amel hep birlikte zikredilmiştir.
Allah'a inanan bir insan; sadece O'na kul olur ve sadece O'ndan yardım diler. Bütün işlerinde hakkı gözetir ve adaletli davranır. Açık ve gizli her işinde doğru olur ve dürüstçe davranır. İnsanları sever ve sayar, herkese değer verir.
Ailesine karşı ve topluma karşı sevgi duyar, yararlı işler yapar. İnsanlara eşit ve saygılı davranır. İnsan dışındaki diğer canlı varlıkları da sever ve korur. Çevreye karşı duyarlıdır, çevreyi kirletmez ve başkaları tarafından kirletilmesine razı olmaz. O'ndan başka kimseye kul olmaz ve boyun eğmez. Kimseye haksızlık yapmaz ve haksızlık yapılmasına razı olmaz. Açık veya gizli, yanlış ve kötü işler yapmaz. Kimseye karşı kin ve nefret beslemez.
İman insan için huzur kaynağıdır. Karanlık ile aydınlık bir olmadığı gibi inanan insan ile inanmayan insan da bir değildir. İnanan insanın Allah katında üstün değeri vardır. Allah mümin olan kullarını sevdiği gibi, insanların güvenini kazanan da, bu inanan insanlardır. İman, egoizmi ve bencilliği ortadan kaldırır, insanlara neşe ve huzur getirir. İman, dünyaya yönelik bütün korkuları yok eder. İman, insanlara tavır mükemmelliği kazandırır.İman eden insan kanaatkar olur.