11-02-2019
Hayatın gerçeğini kavramak
İnsanoğlu, yaşamak istediği hayatın anlamını kavramak, gerçek manada insan olabilmek için; Nereden geldim? Nereye gideceğim? Niçin yaratıldım? Nasıl bir hayat yaşamalıyım? Hayatı anlamlı kılmak için neler yapmalıyım? ... gibi soruları kendine hep sormuş ve bu soruların doğru cevaplarını aramaya çalışmıştır.
Kur'an-ı Kerim'de "Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım..." (Zariyat, 51/56) buyurulmuş, Hz. Peygamber de "Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim." (Muvatta, Hüsnü'l-Hulk, 8) hadisiyle, sözü edilen konuda hem yol göstermiş hem de bu yolun nasıl bir donanımla aşılabileceğine işaret etmiştir.
Buna göre insanın yaratılış gayesi, kendisini yaratan mutlak gücü tanımak ve O'na karşı görevlerini yerine getirmeye çalışan iyi bir kul olabilmektir.
Konuya açıklık vermek için bir öğrenciyle hocası arasında geçen konuşmayı aktarmak istiyorum. Bu hikâyeden hissemize düşeni alırsak hayatın gerçeğini kavramada bir ışık tutacaktır sanırım.,
Hocası soruyor, talebe de vevap veriyor:
- Kaç yıldır benim yanımdasın?
- 20 yıldır Hocam.
- Bu zaman süresince benden ne öğrendin?
- Hiçbir şeyle değişmeyeceğim yedi gerçek öğrendim.
- Ömrüm seninle geçtiği halde topu topu yedi gerçek mi öğrendin?
- Evet Hocam.
- Söyle bakalım öyleyse neler öğrendin?
- Baktım ki herkes bir şeyi dost ediniyor, ona gönül verip bağlanıyor. Ancak bunlardan hemen hepsi insanı yarı yolda bırakıyor. Ben ise, beni hiç bırakmayacak, ölümden sonra bile benimle gelecek şeyleri aradım. Ve dost olarak iyilikleri seçtim kendime. Ki onlar sonsuz bir yükselme yolculuğuna çıkmış insanoğlunun hiç tükenmeyecek azığı ve en gerçek dostlarıdır.
- Çok güzel, ikincisi ne bakalım?
- Baktım ki, insanların bir çoğu geçici dünya değerlerine dört elle sarılmış onları koruyor, kasalarda saklıyor, kaybolmaması için her çareye başvuruyor. Kimi zenginliğine, kimi güzelliğine, kimi ününe tutunmuş sımsıkı, onları elden çıkarmamak için çırpınıp duruyor. Oysa ben varlığımı ve bütün isteklerimi O’na satıp, gönlümü yalnız O’nun sevgisine açtım.
- Devam et!
- İnsanların üstün olmak için birbirleriyle yarıştıklarını gördüm. Ancak bir çoğu üstünlüğü yanlış yerlerde arıyor ve birbirinin üstüne basarak yükselmek istiyordu. Bunun üzerine üstünlüğü geçici dünya değerlerinde değil, akıl ve ahlakça yükselmekte, kötülüklerin her çeşidinden el etek çekip, iyiliklere vasıta olmakta aradım.
- Devam et yavrum.
- Yine baktım ki, insanlar sabahtan akşama birbirleriyle uğraşıyor, boş yere hayatı zehir ediyorlar kendilerine. Bütün bunların benlik, bencillik ve çekememezlikten ileri geldiğini gördüm. Ve gönlümü bu kirlerden arıtarak, herkesle dost olup, huzur ve güven içinde yaşamanın yolunu buldum.
- Sonra?
- Nedense herkes hatasının sebebini hep dışta arıyor ve başkalarını suçlamak yoluna sapıyordu. Böylece suçlarının örtüsü altına saklanıyordu. Oysa insanın başına ne geliyorsa kendi yüzünden ve kendi eliyle geliyordu. Bunun bilip yalnız kendimle cenge girerek, nefsimin iradesine uymamaya ve vesvese verenin ağına düşmemeye çalıştım.
- Doğru...
- Baktım ki insanlar şu bir lokma ekmek ve dünya geçimi için helal haram demeden, her türlü hakkı çiğnemekten çekinmiyorlar. Hem başkalarının hakkını alıp onları yoksul bırakmakla, hem de bu haksızlığın azabını ağır bir yük gibi vicdanlarında taşımakla iki kere kötülük etmiş oluyorlar. Oysa doğru yaşanıldığında ve hakça bölüşüldüğünde dünya nimetleri insanlara yeter de artardı bile.
- Ve yedinci?
- Yedinci olarak şunu gördüm ki, insanlar bir şeye dayanmak ve güvenmek ihtiyacındadırlar. Kimi zenginliğine, kimi güzelliğine... Bunların hepsi de bir süre sonra yıkılacak eğreti desteklerdir. Ben ise yalnız O’na sığınıp yalnız O’ndan yardım diledim. Ve bunun karşılığı sonsuz bir güven oldu.
- Seni tebrik ederim evladım. Ben de yıllar yılı bütün din kitaplarını inceledim. Hepsinin bu yedi gerçek etrafında döndüğünü tespit ettim.
11 Şubat 2019 Pazartesi 14:12