Anasayfa
21-01-2020
Minare, mühendis, azınlık…
Batı Trakya’daki korku edebiyatının “klasikleri” arasındadır minare tartışmaları. Aslında buna tartışma demekten çok fobi “pompalaması” demek daha doğru olacaktır. Malum; Batı Trakya’daki Türk köylerindeki camilerin minareleri ve özellikle de minarelerin uzunluğu geçmişte (ve maalesef günümüzde) tartışma konusu olmuştur.

Üniversitede okuduğumuz dönemde İskeçe’nin Koyunköy camisinin minare inşaatı nedeniyle yaşanan olayları, memleketten gelen gazetelerimizden, bazen de Türkiye basınında yer alan haberlerden öğrenirdik. Minarenin uzunluğu 16 metre olacak diye inşaat durdurulmuş ve Koyunköy camisi kapatılmıştı. Evet, evet doğru okudunuz. Köy camii onbirbuçuk ay bu nedenle kapalı tutulmuş ve köylü bir depoyu ibadethane olarak kullanmıştı. Ne zaman bir minare boyu haberi veya tartışması olsa 1990’larda yaşanan Koyunköy olayı aklıma gelir.

Yine öyle oldu. Yassıköy Belediye Başkanı Önder Mümin’in makam odasındaki minare ve kiliseli büyük fotoğraf tartışma ve dolaylı olarak da olsa azınlığı birşeylerle “itham etme” malzemesi olarak kullanıldı. Önce belediyedeki anamuhalefet lideri, sonra bazı basın yayın organları, sözkonusu fotoğrafta minarenin daha önce olduğunu, daha net göründüğünü, daha parlak çıktığını ve dolayısıyla minarenin çok daha “ön plana” alındığını savundular. Yani “siz kiliseyi geri plana itiyorsunuz, camiyi, minareyi öne çıkarıyorsunuz” imasında bulunuyorlar. Böylece “Siz Türklük, Müslümanlık propagandası yapıyorsunuz” demeye getiriyorlar. Yassıköy belediyesi çoğunluğu Türklerden oluşan bir belediye. Keşke çoğunluğu Yunanlı hemşerilerimizden oluşan diğer belediye başkanları da cami ile kilisenin veya azınlık okulu ile devlet okulunun aynı karede bulunduğu fotoğraflara yer verse. İsterse kilise veya çan kulesi daha önde görünsün!

Azınlığı tehdit ve tehlike olarak göstermek, kendi kültürel değerlerimizi sergilemek istememizi, hatta kendi kimliğimizi ve kültürümüzü yaşamak istememizi dile getirmek bu ülke için, bu devlet için tehlike değildir. Tehdit hiç değildir. Bunu en azından bölgemizde yaşayan ve Türklerle yan yana yaşayan yerel yöneticiler benimsemez ise kim benimseyecek? Soruyorum kim?

Gelelim daha vahim olan olaya. Gazetemizin manşet haberinde de var. İskeçe Belediyesi hafta başında yılın ilk meclis toplantısını yapıyor. Yılın ilk toplantısı olması hasebiyle yapılan tören, kesilen yeni yıl çöreği, hafiften bir bayram havası. Ancak toplantı başlayıp dakikalar geçtikçe, bayram havası gidiyor, tartışma ve kavga ortamı geliyor. Bu toplantıda halk sağlığını ilgilendiren, nüfusu tamamen Müslüman Türk azınlık üyelerinden oluşan Mustafçova Belediyesi’ndeki bir proje de gündeme geliyor. Konu; İskeçe İmar Müdürlüğü’nden bir mühendisin haftanın bir günü Mustafçova Belediyesi’ndeki içme suyu şebekesinin iyileştirilmesi için hayata geçirilecek proje için çalışması. Bunun için belediye meclisi kararı gerekiyor. Bu karar geçmiyor!

Evet, doğru okudunuz. Bu karar kabul edilmiyor. Mustafçova Belediyesi’ndeki içme suyu şebekesinin iyileştirilmesi, yenilenmesi için hazırlanan projede bir mühendisin çalışmasına izin verilmiyor! Hem de haftanın sadece bir günü için! Halk sağlığını yakından ilgilendiren bir konu için, belediye meclis üyeleri bu teklife “evet” oyu veremiyorlar. Bu bölge Müslüman Türk azınlık üyelerinden oluştuğu için mi? Belediye başkanı ve tüm belediye meclis üyeleri azınlık insanından oluştuğu için mi? İskeçe’nin 8 kilometre kuzeyinden başlayan ve Bulgar sınırına kadar olan bölgeyi ve bu bölgedeki köyleri sevmedikleri için mi? Yoksa İskeçe İmar Müdürlüğü’ndeki işlerin, buradaki bir mühendisin haftanın sadece bir gününde başka bir belediyede çalışacağından ötürü, aksayacağını düşündükleri için mi? “İşlerin aksayacağı için bunu yaptılar” diyenlere kargalar da, leylekler de güler! Ayıp denen bir şey var. İçinde milliyetçilik olan her türlü “gerekçe” ve “bahaneyi” bir kenara bırakalım ve böyle bir şeyin olmadığını varsayalım. Mustafçova Belediyesi’ndeki insanlar bu ülkenin, bu ilin, İskeçe’nin kaçıncı sınıf vatandaşı? Bu soruya birilerinin cevap vermesi gerekiyor. Bu teklife “evet” demeyip de, “çekimser” kalan, hatta daha da vahimi “hayır” diyen bu “efendiler”in ne yaptıklarından haberleri varsa durum çok ama çok vahim. Biz bir miktar iyi niyetimizi koruyalım ve bu sorumsuzca hareketi azınlık karşıtlığına bağlamayalım. En azından şimdilik!

Umarız konu çok daha büyümeden, toplumu derinden yaralayacak boyuta gelmeden çözüme kavuşur ve bu vahim durum ortadan kalkar!!!

21 Ocak 2020 Salı 17:37