14-10-2024
Hem provokasyon hem çifte standart
İskeçe, geçtiğimiz cuma günü Batı Trakya Türk Azınlığının hak mücadelesi ve varoluş davasında bir çifte standart bir de provokasyona şahit oldu.
Yunanistan devleti tarafından, Batı Trakya Müslüman Türk toplumunun iradesi yok sayılarak müftü naibi olarak tayin edilen kişiler, cuma namazını provoke etmek istedi. Üstelik azınlığımızın eğitim talepleriyle ilgili uygulanan çifte standardın belgesi olan İskeçe Medresesi yeni binasının açılışından hemen sonra.
Olayları sırasıyla ele almaya çalışalım.
Olay 11 Ekim Cuma günü yaşandı. İskeçe Aşağımahalle Çınar Camiinin hemen yanında, alçıpan atölyesi olarak kullanılan ve İskeçe Vakıflar İdaresine ait bir gayrimenkul, devlet bütçesinden 500 bin euro harcanarak medrese olarak hizmete hazır hale getirildi. Resmi açılış töreni de 11 Ekim 2024 Cuma günü yapıldı. Açılışa Eğitim Bakanlığı Din İşleri Genel Sekreteri Yorgos Kalancis, İskeçe ilinden sorumlu eyalet başkan yardımcısı, bölgemizdeki eğitim bakanlığı bürokratları ile İskeçe, Gümülcine ve Dimetoka tayinli müftü naipleri katıldı.
Tesadüf olsa gerek (!) açılış saati olarak da cuma saatinden yaklaşık 1 saat 15 dakika öncesi ayarlanmış! Haftanın yedi günü, çalışma günlerinin beşi dururken, törenin yapılacağı zaman dilimi olarak cuma saatinden 1 saat öncesi ayarlanmış. Sanki bir senaryo var gibi. Neyse…
PROVOKASYONUN FOTOĞRAFI
İskeçe’nin en kalabalık Türk mahallesi olan Aşağımahalledeki Çınar Camiinde her cuma yoğunluk yaşanır. Cemaat caminin avlusuna kadar taşar. Yine öyle oldu. Ancak bu cuma Çınar Camii, çirkin bir provokasyona sahne oldu. Medresedeki törenden çıkan İskeçe, Gümülcine ve Dimetoka tayinli müftü naipleri üzerlerinde cübbe ve sarıkla camiye girmeye çalıştı. Ancak camideki soydaşların direnişi ve karşı çıkmasıyla karşılaştılar. Gösterilen tepkiler üzerine üçü de camiyi terk etmek zorunda kaldı. Gümülcine tayinli müftüsü cemaatin telkinleri karşısında tartışmaya çalışsa da, soydaşlar soğukkanlı tutumunu korudu.
Bu gibi olaylar Batı Trakya’daki müftülük sorununun baş gösterdiği 1985 yılından bu yana belli aralıklarla yaşanagelmiştir. Bunun sebebi yaklaşık 40 yıldır devam eden “Müftülük Sorunu”dur. Yunanistan devletinin çözümsüzlükte ısrar etmesidir. Sorunun çözümüne yönelik adım atılmadığı gibi, Batı Trakya Müslüman Türk toplumunun kabul etmediği ve tanımadığı kişiler “müftü” ve “dini lider” olarak empoze edilmeye çalışılmaktadır. İşte tam da bu noktada sorun farklı bir boyut kazanmakta ve bu şahısların azınlığa dayatılması sorunlara neden olmaktadır. Böyle bir sorunu 11 Ekim Cuma günü İskeçe’de yaşadık.
Medrese açılışına katılan İskeçe, Gümülcine ve Dimetoka tayinli müftü naipleri, tam anlamıyla bir provokasyon denemesinde bulundu. Üstelik de İskeçe’nin dini anlamda sembolü sayılabilecek en büyük ve merkezi camisinde. Azınlık insanındaki yaygın kanı, bu şahısların Çınar Camiine gelmelerindeki veya gönderilmelerindeki amacın sorun yaratmak veya tepki olmaz ise de algı yaratmak olduğu yönünde. Bu olayda muhtemel iki senaryodan bahsetmek mümkün.
Birinci senaryo; halk tayinli müftülere tepki gösterecek, onları camiden uzaklaştıracak ve bu sayede kendilerinin ibadet etme özgürlüğünün sözde ihlal edildiği iddia edilecek. Buradan da bir mağduriyet yaratılacak. Ancak böyle bir şey söz konusu olamaz. Zira, camideki soydaşlar bu şahıslara üzerlerindeki sarık ve cübbeyi çıkartarak, müftü gibi değil normal bir vatandaş olarak cuma namazını kılabileceklerini söyledi. Peki onlar ne yaptı? Biz her yere böyle gidiyoruz diye yanıt verdi. Demek ki mesele camide namaz kılmak değil, çok farklı bir şey.
İkinci senaryo: halk tayinli müftülere tepki göstermeyecek ve bu sayede de devletin tayin ettiği ve halkın kabul etmediği müftüler artık kabul görüyor şeklinde algı yaratılacaktı. Üstelik de Medrese açılışından hemen sonra katıldıkları cuma namazında dolaylı da olsa “kabul görmüş” olacaklardı.
Ama olmadı. Batı Trakya Müslüman Türk toplumu vermesi gereken mesajı güçlü bir şekilde verdi. “Ya sarığını cübbeni çıkartırsın ya da bu camide müftü kıyafetiyle kabul göremezsin” şeklinde net bir mesaj verildi.
Görüyorum ki; yerel Yunan basını ve Batı Trakya Türklerinin varlığından dahi rahatsız olan çevreler yine algı operasyonuna ve bu provokasyon girişiminden mağduriyet üretmeye çalışıyor. Dünyada eşi benzeri olmadığı ölçüde sakin ve hak arama mücadelesinde hiçbir zaman aşırılığa kaçmayan, hatta zaman zaman dinamik bir mücadele göstermekte bile zorluklar yaşayan bu azınlığa “kanunlara itaat etmeyen, yasa dışı işler yapan topluluk” ithamında bulunulması gerçeklerden çok çok uzaktadır. Başka bir deyişle bu itham ve suçlama azınlık insanını sindirme politikasının ta kendisidir. Ve demokrasiyle de, hukukla da bir alakası yoktur.
ÇİFTE STANDARDIN FOTOĞRAFI
Gelelim Batı Trakya Türk Azınlığına yönelik çifte standarda. Olay azınlık eğitimiyle ilgili. Biraz baştan alalım. 2013 – 2014 yıllarına geldiğimizde İskeçe Azınlık Ortaokulu – Lisesindeki öğrenci sayısı ciddi anlamda artış göstermişti. Bu artış nedeniyle okul binası yetersiz olmaya başlamış, okuldaki tüm boş alanlar, bodrum katı dahil olmak üzere derslik olarak kullanılmaya başlanmış ancak bu da yetersiz gelmeye başlamıştı. İskeçe Azınlık Ortaokulu – Lisesi için yeni bir okul binasını çok gören yönetim, sorunu görmezden gelmeyi tercih etti. Öğrenci sayısı artınca ve okul binası yetmeyince, çaresiz bir şekilde “vardiyalı eğitime” geçildi. Okuldaki öğrencilerin bir bölümü, sabah vardiyası bittikten sonra öğleden sonra okula gelmeye başladı. Birkaç yıl sonra geçici bir çözüm getirildi. Yıllar önce Hürriyet Mahalle Mektebi olarak kullanılan bina, okul tarafından kiralanmaya başlandı. Dört adet sınıf yapıldı. Okul tekrar sabah eğitimine, yani tek vardiyalı eğitime döndü.
Bu sırada İskeçe Azınlık Ortaokulu – Lisesine öğrenci akınını azaltmak ve öğrencileri başka bir yere yönlendirmek amacıyla İskeçe Şahin köyündeki medreseyi İskeçe’ye taşıma kararı alındı. Ve azınlık ortaokul ve lisesindeki 600’ün üzerinde öğrenci bina sorununun çözümünü beklerken, 40 öğrenci için İskeçe’de medreseye yeni bir bina bulundu. Devlet bütçesinden pay ayrıldı ve medrese İskeçe’ye yeni bir binaya taşındı. Ancak İskeçe Azınlık Ortaokulu – Lisesindeki öğrenci sayısı artmaya devam etti. Ek bina da yetersiz gelince okul, yeniden “vardiyalı eğitime” geçmek zorunda kaldı. Devlet, İskeçe azınlık lisesindeki bina sorununa bir türlü çözüm getirmek istemedi. Öğrencilerin, devlet okullarına ve hatta medreseye yönlendirilmesi için tüm imkanlar ve uygulamalar seferber edildi.
Ve 2023 yılında İskeçe Azınlık Ortaokulu – Lisesi öğrenci ve velileri, “vardiyalı eğitimin” sona erdirilerek, tüm öğrencilerin sabah eğitim yapmaları ve okulun yıllardır karşı karşıya olduğu bina sorununun çözüme kavuşması için 13 gün boyunca boykot yaptı. Bunun sonucunda “vardiyalı eğitim” sona erdi ancak yeni okul binası taleplerine hala bir cevap verilmiyor.
İskeçe Azınlık Ortaokulu – Lisesi, yeni okul binası için adeta yalvarırken, devlet 50 – 60 öğrencinin eğitim gördüğü medreseye yeni bina ayarladı. Devlet bütçesinden yine pay ayrıldı. Yarım milyon euro parayla İskeçe Aşağımahalledeki Çınar Camiinin yanı başında bulunan ve yıllarca alçıpan atölyesi olarak kullanılan gayrimenkul okula dönüştürüldü. Yıllarca İskeçe Azınlık Lisesinin ek binası için talep edilen prefabrik yapıların benzerleri buraya kısa sürede konduruldu. Ödenek tahsis edildi, medrese için yeni mekan kısa sürede hazırlandı.
Aynı şehirde yüzlerce azınlık çocuğunun eğitim gördüğü İskeçe Azınlık Ortaokulu – Lisesi için talep edilen yeni okul binası çocuklarımıza çok görülürken, öte yandan 50 – 60 öğrenci için birkaç yıl içinde iki bina bulundu, yüzbinlerce euro ödenek harcandı.
İşte size ÇİFTE STANDARDIN fotoğrafı! Üstelik sadece çifte standart da yetmedi. Medrese’nin açılışı için seçilen cuma günü, Batı Trakya Müslüman Türk toplumunun kabul etmediği tayinli müftülerin karıştığı bir de büyük provokasyona şahit olduk. Yani çifte standart yetmedi, üstüne bir de provokasyon yaşadık. Bakalım daha neler göreceğiz…
14 Ekim 2024 Pazartesi 12:32