Anasayfa
12-02-2024
29 Ocak 1998 – 29 Ocak 2024 / Ne değişti, ne değişmedi
29 Ocak Milli Direniş ve Toplumsal Dayanışma Günü. Batı Trakya Türklerinin varlık mücadelesinin en önemli dönüm noktası olan 29 Ocak 1988’in üzerinden 36 yıl geçti. Türk azınlığa karşı şiddet olaylarının yaşandığı 29 Ocak olaylarının üzerinden ise 34 yıl geçti.

Dile kolay 36 yıl. Batı Trakya Türklerinin en büyük toplumsal tepki hareketi olarak nitelendirdiğimiz 29 Ocak 1988’deki Milli Direniş ve Toplumsal Dayanışma Günü, baskı ve ayrımcılık uygulamaları sonucunda azınlık insanında yıllarca birikmiş bir tepkinin dışa vurumudur. Aynı zamanda azınlığın “Ben bu topraklarda yaşayacağım ve yaşarken de insanca ve haklarıma sahip olarak yaşayacağım” iradesini ortaya koymasının adıdır 29 Ocak.

1989 ve 1990 döneminde ise 10 ay içinde üst üste üç kez yapılan seçimlerde, Batı Trakya Türk Azınlık seçmeninin Rodop ve İskeçe illerinde bağımsız listelerle oy rekoru kırarak rahmetli Dr. Sadık Ahmet, Ahmet Faikoğlu ve İsmail Rodoplu’yu bağımsız milletvekili seçmesi 29 Ocakların siyasi sonucu olmuştur.

Bir de tabii ki 29 Ocak 1990 var ki, toplumsal hafızada ve azınlık insanının sosyal ve siyasi davranışlarında hala izleri devam etmektedir. 29 Oak 1990’da, Batı Trakya Türk Azınlığına karşı yaşanan şiddet olaylarının açtığı yara çok derindir. Devlet ile azınlık arasındaki güvensizliğin temel nedenlerindendir 29 Ocak 1990 olayları. Azınlık, organize bir saldırı karşısında kendine karşı beslenen “düşmanca” tutum ve duyguları fiilen yaşadı. 29 Ocak 1990 olayları hiç şüphesiz azınlık tarihinde bir “travma” olarak kayıtlara geçti.

Ancak aradan geçen 34 yılda 29 Ocak 1990 olayları için devlet, Batı Trakya Türk Azınlığından bir özür dilemedi. Bu tavır, aradaki güvensizliği ve travmayı da besleyen ve canlı tutan bir nokta olarak önümüzde duruyor. Bu özür gelmedikçe de ne yazık ki bu yara kapanmayacak.

NE DEĞİŞTİ, NE DEĞİŞMEDİ?
Peki, 29 Ocak 1988 veya 1990’dan bu yana geçen yıllar içinde ne değişti? Bir şeyler değişti mi? Veya ne kadar değişti? 29 Ocaklar ve onu takip eden Türk azınlığın bağımsız listeler hareketi ve bağımsız milletvekillerinin seçilmesinden sonra dönemin Başbakanı Konstandinos Miçotakis tarafından ilan edilen “yasalar önünde eşitlik” politikası sayesinde Batı Trakya Türk Azınlığının kazandığı bazı vatandaşlık hakları oldu. Bu haklar, azınlık bireylerinin bu ülkenin vatandaşı olmasından kaynaklanan haklardı hiç şüphesiz. Kaldı ki azınlık aleyhine uygulanan baskı ve ayrımcılığın neden olduğu gergin ortamın, bu hakların iadesi olmadan rahatlaması da mümkün değildi.

29 Ocak 1988’deki Milli Direniş ve Toplumsal Dayanışma Günü’ne sebep olan karar, Yunanistan Yargıtayının isminde “Türk” ibaresi olan azınlık derneklerini kapatma kararıydı. Yani o kararla Yunanistan, Batı Trakya’daki Türk varlığını, azınlığın milli kimliğini en resmi bir şekilde reddediyor ve bu ismi taşıyan azınlığın tarihi kuruluşları hakkında da kapatma kararı veriyordu. İşte bu olay 29 Oak 1988’in doğmasına neden olmuştu.

Aradan 36 yıl geçmesine rağmen, Yunanistan hala aynı noktada. Yani “Türk” kelimesi hala yasak, Türk azınlığın varlığı ve azınlığın milli kimliği hala inkar ediliyor. Aradan geçen yıllar içinde İskeçe Türk Birliği başta olmak üzere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde dava kazanan azınlık derneklerinin kararları Yunanistan tarafından uygulanmıyor. “Türk” ibaresi ve kimliğiyle alakalı AİHM kararları 16 yıldır uygulanmıyor.

Türk kimliğiyle ilgili olarak Yunanistan devletinin tavrını ve politikasını, geride bıraktığımız genel seçimlerde bir kez daha tecrübe ettik. Haziran 2023’te yani bundan 8 ay önce yapılan seçimlerin bir numaralı tartışma konusu ve propaganda malzemesi Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı ve azınlığın milli kimliğinin inkarı oluşturdu. Daha önce örneğini yaşamadığımız bir şekilde azınlık seçmeni ve azınlık siyasetçisi “hedef” yapıldı. Üstü kapalı veya açık şekilde aba altından sopa gösterildi, neredeyse tehdit edildi. Partiler, azınlığın milli kimliğini inkar yarışına girişti. Günlerce televizyon ekranlarından ve tartışma programlarından azınlık ve azınlığın “Türk” kimliği tartışıldı. 36 yıl önce müftülük, vakıflar, azınlık eğitimi, vatandaşlık sorunu vs. gibi sorunlar neredeydi ve şimdi nerede konusuna ise girmiyorum bile.

Ancak 36 yıl önce Yargıtay aracılığıyla kimliğimizi reddeden, inkar eden, kimliksiz bir toplum dayatan zihniyetin 36 yıl sonra değişmediğini ve benzer uygulamaları hayata geçirmekte direndiğini görmek üzücü. 29 Ocakları, yani 36 yıl öncesini merak edenler Haziran 2023’e bakıversinler. Zira yöntemde olmasa dahi, zihniyette bir değişiklik yok!

12 Şubat 2024 Pazartesi 15:47